(Bu bölüm biraz feelsleniyoruz hazır mısınız ?Son part özellikle ^^İyi okumalar güzeller )
Hayatım kısmen düzene girmiş ve duruma alışmaya çalışıyordum. O günden sonra okula gitmeye başlamıştım ve onu görmemeye çalışarak otobüs saatlerimi ters zamanlara ayarlıyordum.
Neden yaptığımı bilmediğim bu kaçış beni fazlasıyla yorarken kendimi kötü hissetmeme sebeb oluyordu. Bana iyi gelen ona böyle davranmam haksızlık değil miydi? Ya yanımda kalmasını istemem bencillik mi olurdu ? Onun iyiliğini düşünüyordum aklımca ona en büyük kötülüğü yaptığımı bilmeden.
Yine bilerek geç saate kaldığım bir günün akşamında otobüse son anda yetişmiş ve hızlıca binmiştim. Arabada arkaya doğru yürürken camdan hızlıca koşan ve eliyle arabayı son çare durdurmaya çalışan onu görmemle olduğum yerde kalmam bir oldu.Uzun süredir görmediğim için beklenmedik bir zaman da karşılaşmamız sanırım beni germişti.Çünkü hızlanan kalbim için başka bir sebeb düşünemiyordum. Nefes nefese kalmış ve bana köpeğinin peşinde koştuğu o günü hatırlatmıştı. İstemsizce dudaklarım kıvrılırken içime dolan ve kabul etmek istemesem de içimi kıpır kıpır eden o hisle şöföre doğru "Afedersiniz inebilir miyim ? Sanırım durakta bir şeyimi unuttum." Diyerek hızlıca çok ilerlememiş otobüsten indim.
İlerde durakta ki banklarda onu kafası önüne eğik bir şekilde oturmuş olarak gördüğümde nefes alış verişimin düzene girmesini bekleyerek neden düzensizleştiğini bile anlamamıştım sanırım arabadan hızlı indim evet ... yavaş adımlarla yanına gittim.
Tam önünde durduğumda kafasını hala kaldırmamış ve yumuşacık gözüken saçları önüne düşmüştü. Elimi kaldırıp avuç içimle tam tepesine dokunduğum da daha ne olduğunu anlayamadan elimi alıp bükmesi ve beni ters çevirip sırtımı göğsüne yapıştırması bir oldu.
"Ah!! Hey !? Napıyorsun, kolum." Diye acıyla inlediğimde kafasını bana doğru yüzümü görebilmek için iyice yaklaştırmıştı. Ah evet ,sert,odunsu bir koku çoktan burnumu doldurmuştu.
"Tabi ya tahmin etmeliydim sormadan kişisel alanıma giren ve temaslardan kaçınmayan başka kim olabilirdi?" Diye bir tıslama eşliğinde kolumu bırakmıştı bay odun kokulu.
Evet sert kokusundan ve tavırlarından anladığım kadarıyla bugün Aki yoktu.
Uzun yalnızlığımda sorularımın cevabını bulmak için bir çok araştırma yapmış ve birkaç kişiyle görüştüğümde onun sorununun ne olduğunu anlamıştım. Popüler kültür de duyduyduğum bu hastalığa sahip biriyle karşılaşacağımı hiç tahmin etmeyişim biraz geç anlamama sebeb olmuştu.
Psikolojik bir rahatsızlık olan DKB yani Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu vardı Akiro da. Ve anladığım kadarıyla şuan da kendisinden başka iki kişiye daha ev sahibliği yapıyordu bedeni. Bu hastalık kısaca yaşanılan bir travmayla başa çıkabilmek için beyninin savunma mekanizmasıyla oluşturduğu alternatif kişiliklerinin olmasıydı. Araştırdığım kaynaklarda ki bir çok vaka da cinsiyet gözetmeksizin bir sürü farklı yaşlarda alternatif kişiler yaratılabiliyordu.
Akiro da gözlemlediğim iki kişi vardı şuan da. Bir bay odun dediğim kaba ve korumacı karakteri diğeri ise tam tersi çiçek çilek kokusunu aldığım yumuşak başlı kişiydi. Hatta onun kız olduğunu düşünüyordum. Daha farklı bir aurası vardı ve benle flörtleşmelerini hatırladıkça onun kız olabileceğini düşündüm.
Kaza günü Bay odunun ağacın altında konuşması ve Çilek kokulu kişimizin ilk tanıştığımızda ki kullandığı kavramlar bana referans olmuştu. Tabi zekamı hafife alınmaması konusunda dikkat çekerim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLLAGE *Jikook*
Short Story"Bir koku seni ne kadar etkileyebilir ?" "Peki bir kokunun peşinden gitmek hayatını ne kadar değiştirebilir?" "Soruyorum o zaman bir koku ne kadar sarsar kalbini?" ------^^----- Sillage,Fransızca bir kelime ve anlamı "kokunun izi".Sevdiğin ya da...