Bölüm 3

567 39 1
                                    

Kapının sesiyle uyandım. Demek ki şerefsiz babam gitmiş, annemde ilk fırsatta benden kaçıyordu. İlk zamalarda ne kadar koysada artık alıştım. Annem odadan çıktıktan sonra gözlerimi açıp rahat rahat esnedim. Telefonumu dün sessize almştım. Elime aldım ve mesajları kontröl ettim.

Selin: Lavin!!!!!!

07:23

Selin: Hey uykucu uyansana!

07:50

Selin: Unuttun mu yoksa?!

08:21

Selin: Oha be Lavin nasıl unutursun!

08:30

Selin: Hadi gel affettir kendini ona!

08:35

Mesajlara anlam veremedim. Neyi unuttum? Telefonun yukarı çubuğunu indirdiğimde bugünün '22 Aralık Pazartesi' olduğunu gördüm ve saati... Saat 09:30. Bugün Berk'in doğum günüydü...

Hassiktir ya! Hemen hızlıca yataktan kalktım üzerime; siyah bir t-shirt ve siyah bir pantolon geçirdim.

Unutmuş olamam ya! Makyaj yapmadan çantamı ve ayakkabımı alıp merdivenlerden koşarak aşağı indim. Mutfağa indim. Sepetten bir tane simit aldım ve kapıya doğru yöneldim. Tam dışarı bir adım atacakken ayağımda ayakkabı olamdığını fark ettim. "Hay senin ağzına" ağzıma simiti yerleştirdim. Söylene söylene giydim ayakkabımı. Koşarak arabama girdim. Ve doğum günü partisini yapılacağı mekana doğru sürmeye başladım...

-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Sabah onu görme isteğim ile kalktım yataktan. Ilık bir duş alıp, üzerimi değiştirip çıktım dışarı.

"Abi nereye?" Aklıma o geldi gülümseyip "Her zaman ki yere" dedim. Yakamı düzeltip bindim siyah BMW arabama. Evet, zengindim... Ama herşeyi para ile alamıyor insan. Özellikle sevgi... Bu sözcüğe yakın bir sözcük 'AŞK' ... Bu yaşıma kadar herşeyin para ile satın alıdım. Ama asla mutlu olamadım. Olmadım da...

Onu görene dek...

O bilmeden hayatıma ışık gibi doğdu. O bilmeden benim taş kalbimi kırdı, o bilmeden içimde kelebekler uçuşturdu, o bilmeden beni kendine bir gülüşü ile aşık etti...

O bana bunları yapıyor, ama hiçbir şeyden haberi yok. Ah bir bilse bir duruşunun, sözünün benim üzerimdeki etkisini...

"Abi geldik"

Ben bunları düşünürken sanırım çoktan gelmiştik evlerinin önüne. Bir süre gözlerimi gezdirdim evlerinin üzerinde. Birkaç saatin ardından merak etmiştim. Hala dışarı çıkmamıştı. "Ahmet?"

"Efendim, abi?"

"Yatak odasında ki kamerayı laptoptan aç"

"Tamam abi."

Evet evine kamera koydum ama gerekmedikçe bakmıyorudum. Sadece merak ettiğim zamanlarda...

Ahmet laptobu açığ önüme verdi. Yatağında öylece oturmuş şarkı dinliyordu. O sadece üzgünken şarkı dinlerdi. Aklıma gelen şeyle Ahmet'e döndüm. "Ahmet salona kamera koydunuz mu?" Ahmet bana dönüp" Evet, abi. En altta ki"

Kafa sallayıp allta ki kayda bastım. Gördüğüm şeyle şok oldum. Bu ilk değildi biliyordum babasının annesini dövdüğünü. Ama bu sefer bir başkaydı. Sanki daha sert. Attığı her tokatta benim içim giderken daha fazla dayanamayıp geri yatak odasının kamera kaydına geçiş yaptım. Öylece oturmuş sadece şarkıya odaklanmış, duvara bakıyordu. Ben böyle olurken onu düşünemiyorum bile...

Ah küçüğüm sana neler yaşatıyorlar?

Bir süre gözümü kırpmadan onu izledim. Sonra duvardaki bakışlarını telefonuna çevirdi. Sanırım şarjı bitmişti. Kulaklığı çıkardı çıkardığı gibi gözlerini kaptması bir oldu. Sanırım duymuştu. Bir süre gözleri kapalı kaldı sonra yatağın üzerinde ki yumruğunu sıktı. Ayağa hızlıca kalkıp kapıyı tekmelemeye başladı. Aynı zamanda bağrıyordu.Bir süre sonra yumruklamaya başladı. Böyle yaptıkça kendine zarar veriyordu. Ah be güzelim...

"Cihat KARADAĞ o pis ellerini annemin üzerinden çek hemen" diye bağırmıştı. Sonra birkaç defa daha yumrukladı kapıyı. Sonra kapı açıldı ve annesini yere fırlattı. Meleğim babasının üzerine yürüyecekken babası kapıyı hızlıca kapattı. Sonra kısa ama etkili bir sinir krizi geçirdi. Annesiyle biraz daha konuşup bir şeyler yaptıktan sonra elinde sigarası ve telefonuyla dışarı çıktı.

Bir oturuşta bir paket sigarayı bitirdi. Bu kadar sigara içmesi zararlıydı. Ayrıca sigara içmesini sevmiyordum. Daha fazla dayanamadımç Dikkatini dağıtmak amacıyla 3 yıl sonra ilk kez mesaj attım. Böyle devam ederse akciğer yada karaciğer kanserinden ölecekti ve ben buna dayanamazdım.

Ona her mesaj attığımda, onun bana her mesaj attığında kalbimde oluşan dalgalar, elimin titremesine neden oluyordu. Onunla mesajlaşırken bir bilse ne kadar heyecanlandığımı. Daha fazla devam edemeyeciğim için telefonu Ahmet'e verdim. Hemen titreme ilaçlarımdan ağzıma attım bir tane. Sakinleştikten sonra telefonu tekrar elime aldım. Engellemişti...

Her engellediğinde telefon değiştiriyordum.Anlamak bilmiyordu, sürekli engelliyor! Ama bir bakımdan böyle yapması daha iyi. Her yazana sıcak davranmıyor...

Biraz daha mesajlaştıktan sonra içeri girip uyudu. Uyurken onu izledim. Annesiyle olan ilişkisi bambaşkaydı.

-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.--.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Sabah Ahmet'in sesiyle uyandım. Etrafıma baktığımda arabada olduğumu gördüm. Dün eve gitmemiş onu izlemiştim. Sanırım uyuya kalmışım."Abi, yenge bir yere gidiyor"

Kafamı evin kapasına doğru çevirdim. Hızlıca ayakkabısını giyiyordu, ağzında da bir tane simit...

Ne kadar tatlı göründüğünden haberi varmıydı acaba?

Neyse, nereye gidiyor ki? Adamlarıma söyleyip nereye gittiğini öğrenmelerini istedim. Ahmet'e eve sürmesini söyledim. Çok yorgundum, uykuma evde devam etmeyi planlıyorumdum...

Yorum ve Oy...

❃Arıza ve SaplantılıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin