2. Bölüm

139 10 10
                                    



Gökmen'in endişeli gözlerle yanıma gelip kafamı kaldırmasıyla ağzıma yoğun bir kan tadı gelmişti.

Elimi refleksle kanı silmek için burnuma götürünce karşımdaki adamı rahatlatmaya çalışarak  " Sorun değil, burnumdaki kılcal damarlarım oldukça incedir. Elim çarpınca hemen kanıyor. " dedim elinde bana uzattığı peçeteyi alarak.

" Bundan hiç bahsetmemiştin. " kaşlarının çatıklığı hiç bozulmamıştı. İçimden '2 gündür tanıştığımız için bilmemen normal olabilir.' demek geçse de,

" Sık olan bir şey değil zaten. Geçer şimdi. " dedim yutkunarak.

" İyi, çıkabilirsin. " dedi eliyle kapıyı göstererek. Kafamı onaylar biçimde sallayarak peçete burnumda aşağı lavaboya indim. Yüzümü kalıntılardan arındırıp çeki düzen verdiğime kanaat getirince mutfağa indim.

Aysel hanım, " Yüzünün haline bakılırsa bizim Gökmen beyden azarı yemişsin. Geç otur hadi. Gökçe de asağıda eşyalarını yerleştiriyordu. "

Suratım duyduklarım karşısında soğuyarak öfkeli bir şekilde, "Nasıl? Bunu ben de yapabilirim." dedim hızlı şekilde ayağa kalkarak. Yaşlı kadının şaşkın gözlerini arkama alarak hızlıca aşağıya inmeye başladım.

O sırada karşıma çıkan Oğuz, " Nereye bu kadar acele. " diyince duymazlıktan gelerek odaya girdim.

Yere çöken ve beni gören Gökçe eşyalarımı karıştırarak " Ne güzel kıyafetlerin var! " dedi heyecanla.

" Ne yapıyorsun Gökçe! Bunlar benim özel eşyalarım. Lütfen bırakır mısın? " dedim kızgınlıkla. Belli ki böyle bir tepkiyle karşılaşmayı beklemiyordu.

" T-tamam, özür dilerim. " dedi odadan çıkarken.

Hemen valizimin yanına çöküp elbiselerimin altında kalan silahımı kontrol ettim. Yanımda olduğunu bilmemeleri gerekiyordu. Derin bir oh çekip görmediğini düşündüm. Daha bu kıyafetlerime bakacak sıra gelmemişti sanırım.

Hızlıca eşyalarımı dolaba yerleştirip açtığım silahımı da kutuya koyup kilitledim. Pembe tüylü ve saçma şekilli olan bu kutu, içinde aksesuarlarımın olduğu düşüncesi yaratıyordu bence. Zaten üstünde de muhtemelen hiçbir zaman kullanmayacağım abartılı takılarım kamuflaj sağlıyordu. Üstüne de ayakkabılarımı dizip dolabın kapağını kapattım.

Tekrar mutfağa girdiğimde beni gören yüzler, bu sefer kafalarını çevirmişlerdi.

" Kusura bakmayın, kıyafetlerime dokunulmasından pek hoşlanmıyorum da. "

" Emin misin kızım. Duyunca olan şaşkınlığın çok farklıydı da. Buraya gelen çoğu görevlimizin kıyafetlerini biz yerleştiririz. " dedi Aysel hanım.

" Haklısınız ama benim için takıntı gibi bir şey bu. Kurtulmaya çalışıyorum zaten. " Elimdeki 2 parça kıyafeti Gökçeye doğru sallayıp,

" Bunları izin verirsen sana hediye etmek istiyorum. Aşağıda elinde görmüştüm de, sevdiğini düşündüm. "

Gökçe hoşnutsuz bir ifadeyle, " Gerek yok, o kadar beğenmemiştim zaten. "

" Lütfen hediyemi kabul et. Ben fazla giymiyordum zaten. Hem sana daha çok yakışır. "

" Peki madem. " dedi kabul ederek.

" Ayrıca beğendiğin bir kıyafetim olursa çekinmeden söyleyebilirsin. Getiririm sana. "

" Tamam. " dedi. Biraz olsun kendime alıştırmam ve yavaştan mahçup etmem gerekiyordu.

" Ben biraz hava almaya çıkayım bahçeye, hem diğer çalışanlarla da tanışırım. " dedim. Ve gözlerini üzerimde hissederek çıktım.

Elime telefonu alıp ellerimi birleştirdim. Korumaların beni duyamadıkları bir tarafa ilerleyip sinirle burnumdan soludum. " Aptallar! Az kalsın yakalanıyordum. " dedim öfkeyle.. Aslında öfkem kendimeydi. Daha dikkatli olmam gerekiyordu.

KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin