2

1.1K 101 20
                                    

Orada olacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Orada olacağım

"Şimdi siz diyorsunuz ki deniz tabanında oldukça büyük kırılmalar meydana geliyor ve bu açık denizlerde ortaya çıktığı için şimdilik ülkeleri etkilemiyor, yanlış mıyım?"

Bu demekti ki yakın zamanda bu tektonik kırılmalar karaya daha yakın bölgelerde oluşmaya başlayarak, kara üzerinde devam edecek şekilde meydana gelecekti. Böyle bir durumda birçok can kaybı olurdu.

"Biliyorum çok uç bir durum gibi geliyor ama bu durumun olasılığının ne kadar yüksek olduğunu Bay Park eminim ki benden daha iyi biliyordur."

Taehyung bıkkınlıkla bilmem kaçıncı kez Yoongi'ye kendini açıklamaya çalışırken kaçış olarak önündeki suyu tek seferde bitirmeye çalıştı, böylece cevap vermesinin bir o kadar uzayacak olduğunu sanıyordu. Jungkook ise benden bir cevap beklercesine gözlerime umutla bakıyordu.

"Eğer böyle bir durum yaşanırsa bu beraberinde birçok doğal afeti de getirir. Canlıların hayatını riske atamayız. Hemen harekete geçmemiz gerekiyor, ben ekibime durumu açıkladım fakat bir çaylağın lafı ile hareket etmeyi uygun bulmuyorlar." Diyerek bir şeyler yapmamı istediğini açıkça belli etmişti fakat kaçırdıkları nokta şuydu. Aynı bende Taehyung gibi bir çıraktım! Böyle bir durumda asla benim lafım ile hareket etmezlerdi.

"Hah." İstemeden de olsa verdiğim tepki her şeyin açıklamasıydı aslında. Alt katmanlar ve üst katmanlar. Her zaman tek umursadıkları lanet olası bir hiyerarşiydi.

"Benden ne istiyorsunuz peki?"

Olaya olan ilgisizliğimi kucağımda oturan Yeontan'a gösterdiğim ilgiden anlamalarını beklemek çok mu imkansızdı?

Taehyung saatine bakarak "Bay Park..." diye söze başladığında böyle bir durumun içerisine tekrar kendimi sokmayacağım konusunda oldukça emindim.

"Adım Jimin bu yüzden lütfen Jimin de."

"Bak Jimin... Bütün birim gitmene rağmen hala seni konuşuyor bu yüzden emin ol senin hakkında pek çok şey biliyorum. Lütfen bu konuda bana yardım etmen lazım, eğer sen üsttekiler ile konuşmazsan kimse beni dinlemez. Tekrar aynı olayları yaşamak istemeyiz değil mi?"

Sinirlenmemeye büyük bir gayret göstererek kucağımdaki Tan'ı yere bırakıp ayağa kalktım.

"Bence yarım saat doldu Bay Kim Taehyung. Geldiğiniz için teşekkürler fakat size yardımcı olamayacağım. İyi akşamlar."

Evin kapısından adımımı atacağım anda dediği şeyler beni yerime çivilemişti. Elim kapı kolunda asılı kalırken ne tepki verip, nasıl cevap bulacağımın bilincinde değildim.

"Kendi ailen bitti şimdi de başka kişilerin ailesinin ölmesine mi göz yumacaksın! Tanrı aşkına senin derdin ne?"

Taehyung sinirle bağırmaya başladığında Jungkook onu tutarak sert bir yüz ifadesi takınıp uyarıda bulunmuştu fakat agresif beden ne söylediğinin farkına varamadığı gibi hata üstüne hata yapmaya devam ediyordu.

"Geçmişte ne yaşadığının artık bir önemi yok anlıyor musun, sen birilerini kaybettin diye şimdi başkaları en sevdiklerini kaybetmek zorunda değil! Korkaklık edeceğine sığındığın bu bok çukurundan çıkıp kendin için, başkaları için bir çaba göster lanet herif!"

Öfke teker teker damarlarıma hücum ederken yanlış bir şey yapmamak için çaba sarf etmeye çalışmayı boş verip bir hışımla Taehyung'un üzerine atlayarak onu yumruklamaya başlamıştım.

"Sen ne biliyorsun ha! Nasıl olurda hiçbir bok yapmadığımdan bahsedebilirsin."

Jungkook güçlü kolları ile belime sarılıp, hiçbir zorlanma belirtisi göstermeden beni Taehyung'un üzerinden aldığında ona da vurmaktan geri kalmıyordum.

"Onu içeri götür lütfen ben ilaçlarını getireceğim. Ve Taehyung sende benimle gel kaşına bir pansuman yapalım."

Yoongi yerde yüzü kanlar içinde kalan Taehyung'a yardım ederek banyoya taşırken, Jungkook ise beni mutfağa götürüp sandalyeye oturtmuştu. Kaçmamdan ya da herhangi bir atakta bulunmamdan endişe ederek önümde dizleri üzerine çökmüş beni kontrol ediyordu.

"Pansuman yapıldıktan sonra hemen gidin. Ayrıca bir daha sizinle görüşmek istemiyorum. Sakın buraya gelmek gibi bir hataya düşmeyin."

Onu omuzlarından ittirip odama gitmek için alan yaratacakken yerinden bir milim bile oynamamış aksine ellerini belime yerleştirmiş vaziyette beni sıkıca tutuyordu.

"Neden bu kadar tepki verdiğini anlayabiliyorum Jimin. Fakat Taehyung'un da haklı olduğu noktalar var, onu biraz anlamaya çalışırsan kurduğu yanlış cümlelerin içerdiği anlamları fark edebilirsin."

Jungkook gözlerimin içine büyük anlamlar yükleyerek bakarken kalbimdeki ağrı ile ne yapacağımı bilemedim. İnsanlara güvenmek istiyordum tıpkı şu anda Jungkook'a güvenmek istediğim gibi fakat artık bu çok zor geliyordu. Sil baştan aynı şeyleri yaşamak, aynı hatalara düşmek imkânsız görünüyordu gözüme. Jungkook'un yüklediği anlamlar benim gözlerimden kayıp gidiyor yerine bir hiç bırakıyordu.

"Karşıma geçmiş bir de o kaçık kardeşini mi koruyorsun?"

Elimin tersi ile gözlerimi silip ne yapmam gerektiğini düşündüm. Tekrar aynı şeyleri yaşamak mı ya da aynı şeyleri yaşarken olayların seyrini değiştirmek mi? Gücüm var mıydı ki? Kaybettiklerim kendileri giderken benim ruhumu da götürmüştü, benden geriye bir şey kalmamışken nasıl olurda başkaları için bir şeyler yapmaya çalışabilirdim ki?

Gözümden akan yaşlar dinmeyip yerine eklenirken Jungkook'un parmakları önce yanağıma oradan da göz yaşlarıma ulaşmıştı. Narin bir çiçeği okşar gibi yaşlarımı silip yüzüne bir gülümseme kondurduğunda istemsizce benim de dudaklarım yukarı kıvrılmıştı.

"Taehyung'u alıp gitme vaktim geldi sanırım. Fikrini değiştirmeni umuyorum Jimin, yanında birinin olmasına ihtiyaç duyduğun anda söz veriyorum hep baktığın yerde olacağım."

Hayatıma ışık hızı ile giren Jeon Jungkook, kendinden büyük sözler verip bir o kadar hızlı bir şekilde gitmişti.

.
.
.

Sizce nasıl?

🔱

🔱

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Curse of the Poseidon, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin