Canını Alırım Senin!

5.3K 374 124
                                    

Draco

Eninde sonunda babasıyla karşı karşıya kalacağını biliyordu. Malikanedeki karşılaşmalarından sonra tek tesellisi Bellatrix'in kılıç derdine onu tanımamış olmasıydı. Hermione cidden çok güçlü ve pratik bir cadıydı. Babası ve annesi onun olduğunu hissetmişler gibi bakışlarını üzerinden çekememişler ama yine de tek kelime etmemişler ve onları ele verecek tek bir hareket dahi etmemişlerdi.

Yine de Bellatrix'in Dobby'yi ağır yaralamasına engel olamamışlardı işte. Draco, babasının vereceği tepkiyi bilemiyordu ama şu an savaşın ortasında, kendisi Harry ile Diadem'in peşinde koşarken; o Voldemort'un yanında kararlarından ne kadar memnundu tartışılırdı.

Sorgulamak hiç mi aklına gelmemişti? Safkanlığın propagandasını yapan ve bununla övünenin bir melez olduğunu, durumun mantıksızlığını görmüyor muydu? Yılmamış mıydı kandan gerçekten?

İhtiyaç Odası'na geldiklerinde geride durup Harry'nin sezgilerini dinlemesi için alan tanımıştı, içindeki korkunun yeşermesine izin vermemeye çalışarak. Hermione ile tezlerini konuştukları bir akşam neredeyse dillerinin ucuna kadar gelmiş olan o ihtimali şimdi düşünmenin hiç bir faydası yoktu. Ama eğer gerçekse Dumbledore'un Harry tüm bunların ortasına bile bile atmış olduğunu düşünmeden edemiyordu. Git gide iyice nefret ediyordu ondan.

Harry harekete geçip Diadem'i eliyle koymuş gibi bulduğunda içinden geçen ürpertiyi göz ardı etmek zordu. 

"Bırak onu Potter!" yükselen sesin olduğu tarafa döndüğümüzde Goyle ve Crabbe'ı gördüğüne hiç şaşırmamıştı.

"Siz kuyruğunuzu kıstırıp nasıl kaçmadınız?" diyerek onlara doğru ilerlerken Harry'yi arkasına aldı.

"Harry! Draco!"Ron ve Hermione de tam zamanında arkalarında yerlerini alınca asasını çekip Goyle'a doğrulttu.

"Hain! Avada-!"

"Bir bulanıkla hem de! Avad-"

Ron Goyle'ın, Draco ise Crabbe'ın lanetini savuşturmuştu ama bunu hafife alacak değildi elbette.

"Canını alırım senin! Sen benim Harry'me, ne cüretle ha!"

Ron'un da aynı galeyana geldiğini farketmemişti bile, Ron hızla Draco'yu geçerek ikisinin peşine düşerken arkalarından endişeyle baktı. Daha sonra yükselerek gelen alevler arasındaki koşuşturma yüzünden olayları takip edemedi. Diadem, Zebani Ateşi'nin gücüyle kırıp bozulurken bile hiçbir şeyi takip edebilecek durumda değildi.

***

Harry

"Harry gidemezsin. Gitmeyeceğine söz ver."

Hermione'ye elindeki tüpü göstererek, "Bunu görmem gerektiğini biliyorsun Herm." dedi. Ardından Snape'in yanında diz çökmüş olan Draco'ya baktı. "Ona göz kulak olun. Geleceğim."

Düşünseli'nde öğrendiklerinden sonra kalbinin tüm sesleri bastırmasına ve ölüm yaklaşınca insanın kendine ne kadar da çok kulak verdiğine şaşırıyordu Harry. Yapması gerekeni biliyordu, ancak en azından bunun şokunu yüzüne haykırabilmesi için Dumbledore'un etrafta olmasını isterdi. Korkar gibi saklanmasını değil. Görevini bilerek Müdür Odası'nda oturduğu yerden kalktı ve viran olmuş okulun dağılmış duvarları arasından sessiz adımlarla ormana doğru ilerlemeye başladı. Korkunun ele geçirmesine engel olmak her adımda daha da zorlaşıyordu ama orada burada yaralılar ve kaybedilen hayatları düşünerek adımları üzerine adım ekliyordu.

Zamanı gelmişti artık.

***

Draco

"Harry Potter öldü!!!"

İğrenç kahkaha kulaklarında çınlarken bir an için dizlerinin hissini kaybetti Draco. Yanında en yakın Hermione vardı ve ona tutunmaya hamle yaptığında, elinin hali hazırda onu tutmak için orada olduğunu anladı. Hagrid'in kucağında şimdi daha da cılız görünen bedene bakmadan duramıyordu. Böyle canının yandığını hiç hissetmemişti, hatta canının böyle yanabileceğini asla düşünmemişti. O seçilmiş çocuktu, onun seçtiği çocuktu. Ölmesi büyük haksızlıktı. Ona doğru koşmayı o kadar istiyordu ki, adım attığını bile Hermione onu tuttuğunda fark etti.

Voldemort'un çağrısına iğrenerek bakarken arkada annesini ve babasını gördü. Gözlerini kaçırmak istediyse bile annesi çoktan adını seslenmişti, "Draco, gel." Hermione elini bıraktığında ona dönüp belli belirsiz hayır dedi ama Hermione ona git dedi, Ron da öyle. 

"ASLA!" diyerek feryat ettiğinde birden bire ortalık karıştı. Harry, Voldemort'a kafa tutarak onunla dalga geçmişti ve ölmemiş miydi? Ölmemişti, bir kez daha ölmemişti işte!

Şimdi daha asıllı bir savaşın ortasındayken de ölmese iyi ederdi. Draco kesin kez bu acıyı bir kez daha yaşamak yerine bileklerini kesmeyi tercih ederdi çünkü.

***

Beni gidi beni. 

Bb ✌

Safsın (Drarry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin