Gecenin çöküşüyle beraberinde getirdiği hüzün kapladıkça yüreğimi seni daha fazla özlediğimi farkına varıyorum. Ve biliyorum ki koskoca bir ömrüm seni özleyerek geçecek. Kimse bilmez sana son kez sarılamayışımın acısını yüreğimde, yalnızlığı söküp alamaz zalim eller, yıkılsam şuracıkta kaldıranım olmaz biliyorum. Şimdi bir gece daha çöküyor yalnızlığımın üzerine. Hüzün yağıyor gökyüzünden gözlerim ıslanıyor damla damla. Sadece gözlerim. Sonra duygusallığıma yenik düşüp uykuya dalıyorum. İşte o an bitiyor yalnızlığım. Rüyalarımı süslüyorsun hiç gitmeyecekmişcesine. Bir daha hiç uyanmamak, hep o anı yaşamak istiyorum seninle. Bu kez de rüya bitiyor, uyanıyorum. Bir yeni isyan daha çıkartıyorum yüreğimde olamaz diyorum, bırakamaz beni...
Oysa biliyorum ki ben her seferinde kendimi kandırıyorum.
Üç-dört gündür yaptığım gibi yine ona yazıyordum. Güneş her batıp ay yıldızlar arasında süzülmeye başladığında yaptığım gibi yine oturmuş ona yazıyordum. Okumayacağını, okuyamayacağını bile bile yazıyordum ona. Yazdığım kağıdı katlayıp onun bana aldığı hatıra kutuma koydum. Bir zamanlar tüm mutlu zamanlarımızdan hatıralar sığdırdığımız bu kutu şimdi acı kokuyordu.
Beni üzeceğini bile bile attım elimi kutunun içine. Aldım en mutlu hâllerimizin aktarıldığı fotoğraflarımızı elime. En üstte duran fotoğrafı görür görmez gözlerim dolmuştu bile.
Vintage görünümlü derin göğüs dekoltesi olan ancak zerafetimden zerre ödün vermeyen dantel bir gelinlik giymiştim. Saçlarım ve makyajım abartıdan uzaktı. Mert ise kruvaze kesim vişne çürüğü tonlarında bir ceket takımını tamamlamış, ortamın havasına şıp diye uyum sağlamıştı.
Fotoğrafı alıp en alta koyup sıradaki fotoğrafa baktım. Dizi afişi için çektirdiğimiz bir fotoğraftı. Benim üzerimde beyaz tonlarında kazak vardı. İkimizde kahkahalarla gülerken yakalanmış bir kareydi. Ne kadar role bürünmüş olsak da o fotoğraftakiler bizdik ve mutluyduk.
Daha fazla dayanamayıp fotoğrafları kutuya geri koyup kapağını kapatıp kilitledim. Orta sehpaya koyduğum kutuya gözlerimi dikip bakmaya başladım.
Ne kadar olmuştu boşanalı? Üç gün mü dört gün mü? Bana neden bir aymış gibi geliyordu bu zaman? Her gün beraberdik belki. Öpüp sarılıyorduk ama bunu yapan biz değildik. Seda ile Kerim'di bunu yapanlar. Bizi tanıştıran karakterlerdi.
Belki en zoru hâlâ birlikte bir şeyler yaptığın sevdiğin adamla iki yabancı olmaktı. Tek ortak noktanız aynı dizinin başrolünü paylaşan iki oyuncu olmanızdı. Kamera önünde öpüp koklaşıyordunuz belki ama kestik lafını duyar duymaz apayrı yönlere gidiyordunuz.
Biz ne ara bu hâle gelmiştik ki? Daha iki ay önce çocuk hayali kuran biz değil miydik? Bizi bu hâle getiren neydi?
Çok uzun zaman olmamıştı birbirimize seni seviyorum diyeli ama değişmişti bazı şeyler bu kadar kısa sürede.
Ben artık Nazlı Saygın değildim. Ben üç-dört gündür Nazlı Dolunay'a geri dönmüştüm. Bu, benim Nazlı Dolunay'a alışma hikayemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEY SENLE
General FictionYayınlanma Tarihi: 24 Aralık 2022 Ünlü bir çift düşünün, birbirini çok hâlâ çok seven ama boşanmış bulunan, her gün bir arada olup birbirlerine sımsıkı sarılamayan... Nazlı ve Mert boşandıklarında her şey kolay olacak sanıyordu. Oysa yanılıyorlardı...