FİNAL

440 58 28
                                    

-Anıl'dan-

Derin bir nefes verip toprağa elimi sürdüm bir kez daha. Nasıl gidebilirdi benden? Hem de kollarımdayken. Nasıl tutamadım onu.

"Beraber uyuyacaktık papatyam. Ben niye uyanığım?" diye sordum. Cevap vermeyeceğini bile bile.

"Üzgünüm. Seni o beyaz ışıktan koruyamadım. Ben..."

Gözümden akan yaşları silip kendime gelmeye çalıştım. Onun yanında güçlü durmalıydım.

"Kahretsin!"

Göz yaşlarım toprağa dökülürken, üzerine düşen kar tanelerini temizledim. Üşürdü o soğukta. Papatyalar soğuğu sevmez çünkü, incitir onları.

"Ben... Seni seviyorum papatyam"

Yutkunarak başımı toprağa yasladım. Yanına bıraktığım papatya buketi yağmurdan ıslandığı için kokusunu salmıştı ve benim narin sevgilim gibi kokuyordu.

"Senden bunu duymaya ihtiyacım var. Lütfen... Bir kez olsun beni sevdiğini söyle"

Aldığım nefesler boğazımda sıkışırken başımı topraktan kaldırdım. Yanımda bulunan kadını fark ettiğimde bakışlarımı yavaşça ona çevirdim.

Kadın yanıma oturup "Merhaba" dedi. Ona başımı sallamakla yetirken "Demek o sarışın çocuk sensin" dediğinde bakışlarım merakla ona döndü.

"Siz kimsiniz?"

"Ben Lâl'in babaannesiyim. Onun tek ailesi bendim ve senden çok bahsetti"

Dudağıma acı bir gülümseme kondurup "Ne dedi?" diye sordum. "Beni çok seviyormuş değil mi?"

Kadın eliyle yanağımı okşayıp "Bir gün yanına ilk defa birisinin oturduğunu ve kendince sanki onunla konuşuyormuş gibi davranarak tanışan sarışın bir çocuktan bahsetti. Ardından dünyada ne kadar deli var dediğini hatırlıyorum" dediğinde gülümsemem genişledi.

"Benim küçük papatyam... O sizinle konuşuyor muydu?"

Başını iki yana sallayıp "Hayır" dedi. "Babası gözlerinin önünde annesi tarafından vurulduğundan beri konuşmuyordu. Birkaç gün öncesine kadar"

Kaşlarım merakla havaya kalkarken elime bir zarf bir de telefon tutuşturdu.

"Bunları senin almanı istiyordu" deyip ayağa kalkarak hiçbir şey söylemeden uzaklaştı.

Elimdeki mektubu açtığımda, küçük papatyamın inci gibi el yazısıyla karşılaştım.

Biliyorum, seni çok üzdüm. Üzmeye de devam ediyorum ama elimde değil.

Bana hep küçük kalbimi sevdiği söylerdin. Artık sevebileceğin bir kalbim bile yok. Elinden bunu aldığım için de özür dilerim.

Ama en çok seni sevdiğim için özür dilerim.

Anıl...

Sarı saçlı sevgilim. Seninle hiç konuşmasam da sen beni hep anladın. Teşekkür ederim.

Seni seviyorum.

Gözümden yaşlar akmaya devam ederken bu sefer silmeye bile tenezzül etmedim.

Elimdeki telefona baktığımda onun olduğunu gördüm. Ne yapacağımı bilemeyerek konuşmalarımıza girdiğimde en son atılan sesli mesajı fark ettim. Dün gece atmıştı. Bir dakikalık ses kaydını başlattığımda ilk kırk beş saniyesi sık nefes alışlarla geçmişti.

Sevdiğimin aldığı son nefesler...

Ve o naif sesi duydum. O an dünya durdu sanki. Ve ben o ses kaydını defalarca dinleyerek sevdiğimin yanına uzanıp derin bir uykuya daldım.

"Ben... Seni seviyorum"

***

Hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı!

Sonunda, neden hiç bitmemiş hikayen yok demezsiniz artık umarım ;)

Diğer hikayelerimde görüşmek üzere.

Seviliyorsunuz!

Solmuş Papatyalar Mezarlığı - TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin