Jungkook
"Bu nedenle Yunanlılar İtilaf devle-" Bir anda durmasıyla bende gözlerimi kaslı bacaklarından çekip gözlerine baktım.
Garip olanı ise, o da bana bakıyordu.
"Sen" Dedi bana bakarak.
"Ben mi?" Kendimi göstererek yüzüne bakmaya devam etmiştim.
"Evet, sen. Benimle gel."
Meraklı gözlerle yerimden kalkarak arkasından sınıftan çıktım.
Yukarı çıkıyorduk ama nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"Bay Park. Nereye gidiyoruz?"
"Odama." Demişti sert bir şekilde. Ne sikim oluyordu burda?
Sonunda geldimiz odaya girmiş bende girdikten sonra kapıyı kapatmıştı.
"Adın ne senin?"
"Jungkook. Jeon Jungkook." Beni baştan aşağı süzdü.
"Bana bak velet. Bütün ders boyunca gözlerinle beni taciz ediyorsun. Görmedim sanma. Amacın ne senin bilmiyorum ama hormonlarına sahip çık." Her şeyi siktir edin de. Bana velet demişti o değil mi?
"Öncelikle Bay Park. Ben bir velet değilim. Sizden sadece 4 yaş küçüğüm fakat vücudunuz bunu onaylamıyor" diyerek sırıtmıştım. Boyundan söz ettiğimi anlamıştı.
"Öğretmeninle konuştuğunu unutuyorsun Jeon! Haddini bil! Bir daha bana böyle sözler etmeye ve beni o pis gözlerinle taciz etmeye kalkarsan, hiçte iyi şeyler olmaz." Sinir kat sayım artıyordu.
Ne var sanki biraz vücudunu süzdüysem. Taciz mi oluyor du bu?
"Çıkabilirsin." Onun duyabileceğini umduğum bir fısıltıyla kendisine söverek odadan çıkmıştım.
Kendini ne sanıyordu bu sikik herif?
Hoseok'un sorularını es geçerek sırama oturdum. Baban için Jungkook.
Babanı üzmemek için susuyorsun. Unutma.
Kapıdan içeri girdi ve masasına oturup benimle göz teması bile kurmadan dersini anlatmaya devam etti.
Seni dinleyeni siksinler Jimin.
Kafamı sıraya koyarak ders boyunca uyumuştum. Zaten sıkıcı bir anlatımı vardı. Düz ve sade. Tek bir mimik bile oynatmıyordu yüzünde.
Hangi bunamış genç bunu dinlerdi ki? Tabi ki göt kafalı kızlar. Tanrım, ne kadar da yavşaklardı. Yavşak ve göt kafalı.
*
Telefonumu yatağımın ayak ucuna kadar atıp belimde ki havluyu çıkartarak altıma siyah bir boxer geçirdim.
Sonrasında gri eşofmanımı ve beyaz bir tişörtü üzerime geçirdim.
Tekrar yatağa uzanarak saçlarımı kurutma gereği duymamıştım. Çünkü gerek yoktu.
Bilirsiniz.
Telefonumu elime aldım. Hoseok arıyordu?
"Selam kook."
"Ne var Hoseok?"
"Hey atarlanma dostum. Dışarı çıkmak ister misin diye sormak istedim?"
