Jungkook
Gözlerimi araladığımda, yüzüme ulaşan güneş yerine, derin bir yağmur vardı dışarıda.
Başımın feci ağrımasını saymazsak, o kadar da kötü hissetmiyordum.
Gözlerimi pencereden çekip sonunda etrafa baktığımda hızla yerimden kalktım.
"Siktir, nerdeyim ben?" Gözlerimi bir kaç kez derince kırparak gerçekliğini kontrol ettim.
Evet, sahiden de odamda değildim.
Aynadaki yansımamı gördüğümde ellerimi vücudumda gezdirdim. Yarı çıplaktım fakat bu siktiğimin yeri neresi, daha çok merak ediyordum.
Odadaki banyo olarak tahmin ettiğim kapı açıldığında, gözlerim benden habersiz kocaman açılmıştı.
"Sonunda uyanabildin öğrenci." Evet evet. Tahmin etmeniz bu kadar da zor değildi.
Park Jimin tam karşımda, sadece belinde ve elindeki küçük havlu ile yarı çıplak bir biçimde karşımdaydı.
Tanrım tanrım tanrım tanrım tanrım!
Islak olan saçları, onu daha da seksi yaparken ben sadece yüzüne bakakalmıştım.
Benim bu adamın evinde ne işim vardı?
"Hey, ne öyle hayalet görmüş gibi bakıyorsun?" Açık olan ağzımı kapatıp nefes aldım.
"B-benim burada ne işim var?" Lanet olsun. Ağzını sikeyim Jungkook! Ne bokuma kekeliyorsun.
"Aptal çocuk. Dün gece tuvalette üzerime bayıldın. Kaç bardak içtin sen?" Siktir siktir siktir..
Cidden böyle bir aptallığı.. Sikeyim seni Jungkook.
"Yardımınız için teşekkürler."
Mırıldanarak söylediğim şeyi duyduğundan emin olmayarak, arkama döndüm.
Yatağın üzerinde gömleğim ve ceketimi görmemle hızlıca tekrar Jimin'e dönd-
"Ananı sikeyim!" Savurduğum küfürün ardından kendimi yerde bulmuştum.
Bu adam benim dibimde ne arıyordu.
"Terbiyesiz seni. Öğretmeninin yanında küfür edecek bu cesaret, nerden geldi acaba?" Kalçamı ovalayarak ayağa kalktım. Ama burun buruna gelmemizi engelleyememiştim.
"Ş-şey, ben.." aramızda kalan santimleri aşarak yüzüme yaklaştı.
Hafif sırıtışını yüzünden silmemesi, beni daha da heyecanlandırıyordu fakat belli etmemem gerektiği aklımın köşesinden gitmemişti.
"Sen, ne öğrenci?" Yutkunarak kafamı biraz geriye doğru çektim.
O çekici biri olsa da, benimle oynadığı gerçeğini değiştirmezdi.
"Hiç. Ben gideyim artık." Hızlı hareketlerle üzerimi giyinerek ceplerimi kontrol ettim.
Her şeyimi almıştım.
Lütfen bir an önce çıkayım buradan.
"E daha kahvaltı edecektik?" Çıkarken arkamdan alayla söylediği şeye aldırış etmemeye çalışarak evden çıktım.
Yağmurun durması işime gelmişti. Derin bir nefes alarak etrafa bakındım.
Eğer Seul'u iyi tanımasaydım, kesinlikle burada kalakalırdım. Fakat ben burayı çok iyi bilirdim.
Hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım.
*
Kapının açılmasıyla herkes yerlerine geçti.
Sabah ki olanları Hoseok'a anlatmıştım ve boku yediğimi bana bir kez daha hatırlatmıştı.
Dün gece tuvalette hatırlamadığım tek şey bayılmamdı. O beni beğeniyor muydu cidden?
Yazar
Jimin gözlerini Jungkook'tan çekme zahmetinde bulunmadan selam vererek masasına oturdu.
Bu çocuk tam bir aptaldı. Ne yaptığından haberi yoktu. Ve bu şey Jimin'i eğlendiriyordu.
Aptal olup ondan etkilendiğini bu kadar belli etmesi, Park Jimin'i epeyce eğlendiriyordu.
Sınıfta ağzı açık ona bakan öğrencileri umursamadan kitaplarını açmasını istedi.
Dikkatini çeken bir şey daha, Jungkook'un ona bakmayarak yanaklarını şişirmesi ve sadece önüne bakmasıydı.
Ama umursamadı Jimin.
Dün gece neden ona evet dediğini o da bilmiyordu. Şanslıydı ki Jungkook bunu hatırlamıyordu.
Ya da sormaya utanıyordu.
Jimin tam bir rüzgar gibiydi. Sakin ama bir o kadar da soğuk.
Gereksiz samimiyetten hoşlanmazdı.
İnsanlar neden hiç tanımadığı, sırf dış görünüşü iyi olduğu için birbirlerine yürürlerdi ki?
Ya da neden sırf yapmış olmak için birbirlerine gülümserlerdi?
Jimin buradaki bir kaç öğretmen, ve diğer arkadaşları dışında kimse ile fazla yakınlık kurmayı sevmezdi.
Fakat neden Jungkook'a bu şekilde davrandığını anlayamamıştı.
Aslında hoşuna gitmiyor değildi. Jungkook'un ondan hoşlandığından adı gibi emin olabilirdi.
"Bay Park?" Jimin irkilerek yakınında duran Jungkook'a baktı.
"Evet?"
"Şey, lavaboya gidebilir miyim?" Jimin başını sallayarak onayladığında, hızlıca kapıdan çıktı.
Bu adam ne yaşıyordu?
Sıkışmıştı ve bir çok kez seslenmesine rağmen cevap vermemişti.
Neyse ki altına yapmadığına şükür etti Jungkook.
Jungkook
Sınıfa girerek sırama oturdum. Rahatlamıştım resmen. Dengesiz adam yahu.
Aklıma gelen şey ile hızlıca telefonumu çıkarttım. Kimsenin görmemesini umarak hiç kaldırmadan Jimin'in fotoğraflarını çektim.
Hoseok'ta kendi halinde uyuya kaldığı için hiç kimse fark etmemişti.
Derin bir nefes vererek telefonu cebime yerleştirdim.
Jimin ile göz göze geldiğimiz an hızlıca kalemimi elime aldım ve not alıyor gibi yaparak bakışlarından kurtulma çabasına girdim.
Tanrım! Lise de son senemdi fakat ben sınav yerine saçma şeylerle uğraşmıştım!
Daha sonra bolca çalışmayı aklımın bir köşesine bıraktığımda zil çalmıştı.
Herkes gibi ben de ayağa kalkacakken, işittiğim tanıdık ses ile kalakalmıştım.
"Telefonunu hemen bana ver."
Hadi bakalım.. Love yaaa ♡
(29.01.2020)