#aksiyonadavet

915 74 17
                                    

Evren'le devam ediyoruz, canlarım. Katil bölümleri biraz gergin olabiliyor, böyle ip üzerinde gibi hissediyor insan :) neyse biz geri dönelim. Evren neler yapıyor bir bakalım. Kalpleri ve yorumları unutmayalım. Sevgiler benden.

***

"Hayır, öyle değil bak. İpi şişin altından geçireceksin. Böylece ters olacak. Üstünden geçirince de düz olacak. Bir ters bir düz. Çok basit."

"Neresi basit ya! Çok karmaşık. İpler hep birbirine girdi."

Çaresiz bir çocuk gibi bakan Hazal'ın elinde dolaşan ipleri çözmek için uzandım.

Otelde geçirdiğimiz günün ardından Mesut dedenin evine geri dönmüştük. Üç gündür yer gök inliyordu, ama dedenin evi huzur doluydu. Sanki bu üç günde eski hayatıma dönmüş gibiydim. Eski Evren, ev işi yapan Evren, ev kızı Evren... Durağan, sıkıcı, aksiyonu olmayan, o özlediğim hayatım... Tek sıkıntım internete erişimimin olmamasıydı. Bu yüzen bloga da giremiyordum. Gelişmeleri sadece Mesut dedenin yetmiş iki ekran, eskilerin yadigarı, tüplü televizyonundan izleyebiliyorduk.

Tess'in ölümü beni oldukça sarsmıştı. Haberlerin de yıpratıcı bir etkisi vardı elbet. Daha önce bir sevdiğimi, yakınımı kaybetmemiş olmanın verdiği tuhaflık vardı üzerimde. Hazal bu durumu olgunlukla karşılamış ve hemen kontrolü eline almıştı. Bense ilk anlarda delirmiş gibi davranıyordum. Gözümün dönmesi ayrı bir konu ama tamamen çıldırmıştım. Ölümün her insan üzerindeki etkisi farklı oluyordu herhalde. Duygusal bir çöküntü yaşıyor olmanın yanı sıra, durumu da idare edebilir hale gelmiştim. Gördüklerimi kolay kolay unutamayacaktım. Gözlerim... Her kapattığımda gözümün önüne geliyor ve o tarifsiz acıyla yeniden o anları yaşıyordum.

Herkes beni arıyordu. Benim katil olduğumu düşünüyorlardı. Eğer ben katilsem; suç ortağım şu an örgü örüyor, birbirine dolanmış iplikleri çözmeye çalışıyordu.

Tabii gözleri görmeyen Mesut dede haberlerden de çok anlamıyordu. Dinliyordu, ama beni aradıklarını anlayamamıştı. Hazal bana "Maceraya hazır mısın?" dediğinde neyi kastettiğini anlamamıştım. Hemen buraya gelmiştik ve bu üç gün gerçekten tuhaftı. Bir gözümüz sürekli televizyondaydı bir kere. Zaten her an bulunabilirim korkusu berbat bir duyguydu. Çok stresliydi ve anbean polisler izimi sürerken, ben burada örgü örüyordum. Gerçek katilinse nerede olduğu meçhuldü.

Elle tutulur hiçbir şey yoktu. Eve gelince Hazal'a yaşadıklarımı tek tek anlattım. Müzik sesinin yükseldiğini, maskeli adamın karşıma çıkmasını, bana kalemi vermesini, Tess'i kanlar içinde gördüğümü, bir şeyler söylemeye çalışıp söyleyememesini, sonra patlamayı...

Tess'in ölümü, bana çok ağır gelmişti. Patlama anı rüyalarıma giriyordu. Sürekli kabus görüyordum ve artık uyumaya bile çekiniyordum. Yaşadıklarımdan biraz olsun uzaklaşabilmek isterdim, ama onun yerine daha çok içine çekiliyordum. Suçlu ilan edildiğim yetmezmiş gibi, ailemi de göremeyecektim. Sırf bu yüzden, bana bunları yaşatan o maskeli adama daha çok öfke duyuyordum.

O gün geldiğimizde üzerimizde davete katılmak için giydiğimiz kıyafetler vardı ve bavulum, tüm eşyalarımla birlikte otelde kalmıştı. Bu halde ne yapacağımızı düşünürken Mesut dede, vefat etmiş eşinin kıyafetlerini hala atmadığını ve onları giyebileceğimizi söyledi. Sonuç itibariyle şu an üzerimde bana beş beden büyük gelen, lastikli, küçük gül desenli uzun bir etek vardı. Üstümde de göğüslerimin hiçbir zaman dolduramayacağı kadar büyük bir boşluğu olan, kolları uzun geldiğinden katlamak zorunda olduğum bir kıyafet vardı. Ancak Hazal benden şanslıydı. Daha önceden buraya gelip kaldığı için burada yedekleri vardı. Onları giyiyordu.

Ev Kızı Evren (Altın Günü Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin