Calum telefonu elinden düşürdü.
"Elizabeth açıklayabilirim."
Calum'un bana yalan söylediği gerçeği, o kadar ağırdı ki şu an ne düşünebiliyordum ne de bir şey hissediyordum. Calum yanıma gelmek için adım attığında elimi kaldırıp onu durdurdum.
"Söyleyeceğin hiçbir şeyi dinlemek istemiyorum." deyip koşarak çantamı alıp çıktım. Calum elbetteki benden hızlıydı. Koşarak önüme geçip beni durdurdu.
"Elizabeth gerçekten şu an ne olduğunu düşünüyorsan, düşündüğün gibi değil."
Bir şey düşünmüyordum. Düşünemiyordum. Ona bunu söylemek istedim. "Konu sen olduğunda beynimi kullanma yeteneğim yok. Şu hayatta gelecekte bana verebileceği zararları düşünmeden sevdiğim tek kişi sensin." demek istedim.
Tek sıkıntı şuydu ki Calum bana zarar vermişti. Aylarca sebebini bilmesem de bana yalan söylemişti. Sebep canımı daha çok acıtabilirdi. Bu yüzden kaçtım.Yandaki eve yolcu bırakan taksiye atlayıp beni en yakın otele götürmesini söyledim. Calum araba anahtarlarını alana kadar gözden kaybolmayı başarmıştım.
Otele yerleştiğimde olayın şoku geçmeye başlamıştı. Kontrolü mantığım ele geçirdiğinde canım daha çok acımaya başlamıştı.Sanki bir ses bana Calum'un benimle oynadığını fısıldıyordu. Her şeyi eğlenmek için yaptığını söylüyordu. O söyledikçe göğüsüm sıkışıyordu. O söyledikçe nefesim kesiliyordu. Nefes almaya çalıştığımda canım acıyordu. Ses ise konuşmaya devam ediyordu.
O seninle oynadı bu onu son görüşündü.
Öyle miydi? Ben ona bakarken sonmuş gibi bakmamıştım ki. Son baktığımda ağlayacak gibiydi. Sadece bu kadarını hatırlıyordum. Hışımla çıkarken yüzüne tam bakmamıştım. Son olduğunu bilsem öyle mi bakardım?
Suçluluk duygusu içerisinde telefonu elime aldım. Calum'u arayacaktım. Elimin titremesi dursaydı telefonun kilidini açacaktım ama elim hâlâ titriyordu. Hâlâ nefes alamıyor gibi hissediyordum. Telefon, kilidini üç kez yanlış girdiğim için kilitlendi. Ben de sadece acil durum numaram olan Emily'i arayabildim.Emily telefonu küfrederek açtı.
"Sikeyim Beth acil olsa iyi olur. Saat sabah beş çünkü." dedi. Cevap vermeye çalıştım ama veremedim. Sadece hıçkırabiliyordum."Beth iyi misin?"
Hıçkırığımı duyan Emily ciddileşmişti. Sakinleştirici bir ses tonuyla konuşmaya başladı."Beth tatlım dört saniye nefes al sekiz saniyede ver. Hadi al şimdi 1..2..3..4.. "Komutuyla beraber dört saniye nefes aldım sekiz saniyede verdim. Bunu bir kaç kere tekrarladığımda konuşabilecek kadar sakinleşmiştim."Calum bana yalan söylemiş." dedim. Bunu dile getirmek daha gerçek hale getiriyordu.
"Ne yalanı? Bir sevgilisi daha mı varmış piçin?"
Emily direkt nefret etme moduna geçmişti. "Hayır. Öyle bir şey değil. Arkadaşım Thomas'tan bahsetmiştim sana hatırlıyor musun? Calum Thomas'mış"dedim.Emily uzun bir süre duraksadı. Sonra telefonu kapattı. Kapattıktan hemen sonra görüntülü aradı. Aramayı açtığımda Emily yarı karanlık bir odada pijamalıydı. Doğan güneşin ilk ışıkları odaya giriyordu.
"Ne demek Calum Thomas'mış. Bu nasıl oldu?"
Keşke bilsem nasıl oldu. En azından nasıl davranacağımı bilirim.
"Calum, Thomas adı altında bana mesaj atmış. Bu gece öğrendim ama neden yaptığını öğrenemedim. Emily ne yapmalıyım? Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bile bilmiyorum." dedim. Konuştukça tekrar ağlayasım geliyordu."Elizabeth instagramına giriyorum. Mesajlara bakacağım."
Emily zaten instagram şifremi biliyordu. Arada sırada girer ve kitaplarla ilgili paylaşımlar yapardı. O, bir dedektif edası ile mesajları okuyup defterine bir şeyleri not alırken ben yükselen güneşi izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Word And A Chord
Fiksi Penggemarbir kelime ve bir akor temelde aynı şeydir. yanına bir şey gelmeden ne anlamsızdır ne de bütündür. @sleepintheatlantis 'e ithaf edilmiştir.