Nihayet bitirdim! ^^ Umarım beğenirsiniz.
Ciel gizlenmiş meşe çerçeveli kapıya doğru usulca adımlarken kendisini sabit tutmak adına eldivenli ellerini tuğla döşeli duvarda kaydırdı. Yakınlaştıkça iğrendirecek bir şekilde bağıran sesleri duyabiliyordu. Buna rağmen burası bir personel odası mıydı?
Aldırış etmeyen Ciel eliyle paslanmış kapı kulpunu tutdu, ve kapıyı çekerek çok az araladı. Açıktaki gözüyle içeriye bir bakış attığındaysa, beklediğinden çok daha kötü bir şeyle karşılaşmıştı.
Bu yer görünüşe göre ikinci, hafiften daha büyük bir balo odasıydı. Koltuklar ve banklar yuvarlak sahneyi tiyatrovari bir şekilde çevreliyordu. Güzel giyimli kalın maskeler takmış kadınlar ve erkekler, maske takmış bir adamın duvara bağlanmış çıplak bir kızı sergilemesini izliyorlardı.
Gözleri, kara kâkülleri bütün yüzünü örten fil dişi maskesinin önünü süpüren adama takıldı.
"Vikont'un kızı, dokunulmamış, saf. Sadece sağlığı ve güzelliği bile herhangi bir adamı kendine cezbedebilir, değil mi?" diye tanıdık bir ses duyuldu. Ash beyaz smokinin kuyrukları peşinde zarifçe salınırken, usulca sahneye giriş yaptı.
"O aynı zamanda bir ölüm perisinin de kızı. Sesi, güzel olmasına rağmen, tek bir kelimeyle bile kulak zarlarınızı patlatabilir. Fakat sorun yok. Biz çoktan buna da bir çözüm bulduk." Ask muhtemelen yeniyetmelik yaşlarında olan kıza yaklaştı ve çenesini kabaca kavrayıp ağzını yırtarcasına açtı. Kalabalık dilin olmadığını görmesiyle coştu.
"Kızın kanı çok, çok değerli. Peki ya ruhu? Hatta daha da değerli. Başlangıç fiyatı £4,000," Ash sahnenin köşesindeki deri koltuğa yürüyüp açık arttırma başlarken arkasına yaslandı. Ciel insanlar hastalıklı bir heyecan ve hayranlıkla numaraları bağırırken dehşet içerisinde izliyordu.
" £ 10,000!"
"15!"
" £ 30,000!"
Kalabalığın dikkati meblağın süratle yükselmesiyle dağılmışken Ciel usulca loş ışıklı odaya girdi.
Kapıyı henüz yeniden kapatmıştı ki, pazarlık bir kadının son meblağı bağırarak söylemesiyle son buldu.
"£ 100,000,000!"
Bu çaresiz ve kaba sesin sayesinde kalabalığın üzerine sessizlik çöktü. Ash yüzünü kadına dönüp dikkatle örtülü vücudunu gözden geçirdi.
"Korkarım sadece insanlar açık arttırmaya dahil. Ama ,sahnedeki kızına katılmak için çekinme tabi. Birinin fiyatına iki ölüm perisi. Fena anlaşma değil, ha?"
Kadın ellerini gevşemiş ağzına götürdü ve dehşet içerisinde geri çekildi.
"Hadi ama, yapma böyle. Tabi eğer kendini kurtarmak için kızını terk etmeyi tercih etmiyorsan?"
İkinci bir düşünce olmaksızın, sarı saçlı kadın koltuğundan kalktı ve en yakın çıkışa doğru koşturdu. Ash kınar gibi dilini şaklattı.
"Bir annenin heder gitmesi ne kadar da üzücü. Bu güzel numunenin sahibi olmak isteyen başkası var mı?"
Müzayede yeniden başladığında, Ciel kalabalığın haykırışlarını duymazdan gelmeyi seçip sahnenin en altına gitmeye karar verdi. Kapını açarken tereddüt etmedi. Hemen sonrasında pişman olmuştu gerçi.
Yirminin üstünde çocuk ya küf bağlamış duvarlara zincirlenmiş, ya da köpek kafeslerinde haps edilmişlerdi. İğrenç bir koku havaya yayılırken Ciel hemen burnunu avucunun içiyle kapadı.
"İşe bir bak sen, bu kadar erken neler çeviriyorsun, Phantomhive?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion 2
FanfictionCiel Phantomhive, kâhyasının korkunç ölümünden sonra param parça kalmıştır. Kısa matem döneminden sonra kendine gelen öfkeli asilzade artık kendi adının ve kâhyasının intikamını almak için Melek ve yandaşlarını avlamanın peşindedir. Bütün hakları @w...