Richie sıkıntıyla tavana baktı ve iç çekti. Hiç birşey yapamamıştı.... Sadece filmler hakkında konuşmuşlardı ve okul çıkışı geldiğinde Eddie evine gitmişti. 'Kesinlikle sana bugün açılacağım Eddie' bak şuan açıldın! Kendi kendine düşünüp tekrar iç çekti. Hiç adım atamıyordu, sonra 'Neden Eddie bana arkadaş gözüyle bakıyor?' diyordu. Richie'nin kendi odasına özel aldırdığı 'ev' telefonu çalınca gözlerini ona kaydırdı. Şuan Bev ile konuşacak morali olduğunu sanmıyordu... Ama belki bir umut Eddie'dir. Belki de annesinden azar yemiştir. Evet, kesinlikle onunla konuşma şansını kaybedemezdi. Eğer Bev ise biraz konuşur daha sonra da kapatırdı telefonu. Yerinden doğrulup telefonu eline aldı. Kırmızı telefonu kulağına götürürken eli de büyük kırmızı tele gitmişti. Karşı taraftan ses gelmesini bekledi. Sonunda ses gelmişti, fısıldayan bir ses.
'Alo? Richie?' sesinden tanımıştı küçük Eddie'sini. Hafifçe gülüp gülümsedi.
"Selamlar bayım! Bendeniz Richie Tozier! Size nasıl yardım edebilirim?" yine bağırarak ve sinir bozucu aksanlarını kullanarak konuşmuştu. Eddie bunlara hep sinir olmuştu ama 3 yıldan sonra alışıp gülmeye başlamıştı. Eddie de ev telefonunu annesi uyuduktan sonra odasına çıkartmıştı. Duvarlar cidden kalındı ama yine de ses yapmak tehlikeliydi. Hafifçe güldü, sesinde bir tuhaflık vardı halbuki.
'Richie, yanıma gelebilir misin?' Eddie güldükten sonra ciddileşerek sordu. Sesi çok çekingen ve durgun geliyordu.
"Eh? Neden Eddie Spagetti?" yataktan doğrularak sordu. Eddie yutkundu.
'Evden biraz uzaklaşmak istiyorum. Kendi başıma da gidebilirim ama... Senin de gelmeni istiyorum, kendimi yalnız hissetmek istemiyorum da...' Bir anda geniş bir gülümseme yayılmıştı Richie'nin yüzüne. Onun göremeyecek olduğunu bildiği halde hızla kafasını aşağı yukarı salladı.
"Tabiki Eds! Bisikletimi alıp hızla geliyorum efendim!" Richie heyecanla söyledi. Az önceki karamsar halinden eser yoktu. Eddie gülümsedi.
'Tamam, teşekkür ederim Richie...' Richie hala gülümsüyordu ve telefonun teliyle oynuyordu. Fazla saftı sevgisi. Eddie ona saniyelik baksa mutlu oluyordu. Ama yalnız olduğu zaman bunu düşünüp 'Eğer Eddie beni reddederse ne olur?' diyordu kendi kendine. O zaman bu saf sevgisi ona acıdan başka birşey katmayacaktı. Ama o bunu düşünmeyi reddediyordu. Gerçeklikten kaçmak istiyordu.
"Hazırlanın kralım, sizi sadık bir uşak olduğum için pencerenin başında bekliyor olucağım!" Eddie güldü ve onu onaylayıp telefonu kapattı. Tanrım... Her zaman onu güldürmeyi nasıl beceriyordu? Bunun için fazlasıyla Richie'ye minnettardı.
Eddie bedenini yatağına dayadı, elindeki telefonu Richie'yi aramasından 15 dakika geçmesine rağmen hala bırakmamıştı ve kalbine yakın bir şekilde tutuyordu. Yüzü biraz ısınmıştı, ona rağmen hareket etmiyordu ve sadece tavana bakıyordu. Yüzüne bakınca buruk bir gülümseme görebilirdiniz ama gözleri çok yorulmuş ve ruhsuz bakıyordu. O da bilmiyordu ki ne hissettiğini... Richie olmayınca ruhsuz hissediyordu, bakışları soğuyordu. Ama o yanındayken yüzüne ayrı bir parlama geliyordu. Eğer yaşlı olsaydı bunu gençleşme olarak açıklardı ama henüz 16 yaşındaydı kendisi. Ona rağmen annesi yüzünden gençliği bitmiş ve çökmüş hissediyordu, Richie ise tam tersine onu canlı hissettiriyordu. Annesi gibi o da Eddie'nin narin bedenine zarar gelmesini istemiyordu ve onu koruyordu. Ama bunu fark ettirmeden ve abartısız bir şekilde yapıyordu. Richie her yönde kendisini kusursuz hissetmesine sebep oluyordu.
Eddie birden duvarına çarpan taşla irkildi. Hemen toparlanıp telefonu yerine koydu ve cama yöneldi. Beklediği gibi gelen Richie'ydi. Camının kırılmasını istemediği için hep atacağı taşları evin duvarına atardı. Bu nedenden dolayı elle sayılamayacak kadar yakalanmıştı ama onun gözünde camı kırıp Bayan Kasprak tarafından öldürülmekten daha iyiydi. Richie'nin gözleri gözükmüyordu, gözlüğü ışıkların yaptığı yansıma sayesinde bembeyaz olmuştu. Nefes nefese kalmıştı, göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Yüzünde büyük bir gülümsemesi vardı, eğer bir çizim olsaydı büyük ihtimalle ağzı yüzünün yarısını kaplardı. Yüzü ve elleri kıpkırmızıydı, teni bembeyaz olduğundan soğukta veya sıcakta cildi kırmızıya dönmeye başlıyordu. Boynuna özensizce kırmızı bir atkı geçirmiş, giydiği montunun önü bile kapatılmamıştı. Eddie bir kez daha onun sağlığını umursamamasına kızmıştı. Saçı dağınıktı büyük ihtimalle gelirken rüzgar mahvetmişti. Elini ileri geri sallıyordu kendisinin orda olduğunu belirtmek için. Eddie onun her detayı incelemişti birkaç saniyede. Sonunda gözlükleri ışığı yansıtmayı bıraktığı an göz göze geldiler. Eddie'nin ilgisini hiç bu kadar çekmemişti Richie'nin mavi gözleri. Richie salladığı elini indirdi ve açık ağzı içten ve yumuşamış bir gülümsemeye döndü. Birkaç dakika sadece bakıştılar, gözleri birbirine kilitlendi ve ikisi de bunu çözemedi. İkisinin de aklı uzay boşluğu kadar boştu. Onların kendine gelmesini sağlayan şey Richie'ye çalınan kornaydı. Richie hızlıca yoldan çekildi ve şoförün söylenerek arabayı sürmesini izledi. Richie Eddie'ye geri döndüğünde artık Eddie orada yoktu. Kafası karışmıştı, biraz sola geçip odasını görmeye çalışmıştı. Ah, büyük ihtimalle onun yolun ortasında durmasına kızmıştı.
Işığın kapanmasını izledi. Ona seslenmek için avazı çıktığı kadar bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Know Your Secret~ Reddie ♡
Fanfiction"Sırrını biliyorum Richie" dedi Eddie yüzünde iğrenmiş bir ifadeyle. Richie yutkundu "Ne sırrı Eds.. ?" kazıdığını kapamaya çalışarak söyledi. "Benden hoşlandığını! Cidden! Adımı bir öpüşme köprüsüne yazarak benim seni seveceğimi mi sandın?! Salağın...