Japonya Açıklarında Bir Ada, Büyük Okyanus
"Lütfen sol arka cebinizdeki haçın ucundaki bıçağı ve sol ayak bileğinizdeki polimer tabancayı bu kutuya bırakın." dedi Archie ve Randall'ın tam karşısında duran karşılama ekibinin lideri. Orta yaşlı bu çekik gözlü adam iki yanındaki korumanın bir adım ilerisinde konumlanmıştı. İngilizcesindeki aksan Archie'nin sinirini bozuyordu. Ne gösterecekti Enstitü, neden bu kadar tantana yapmışlardı?
Şaka yapıyor olmalısınız..diye geçirdi içinden Randall, haçın ucunu nasıl görebilirsin?
Tepkisiz bir şekilde konuşan adama bakan Randall'a dönen Archie başıyla söylenileni yapması için izin verdi. Konsey'in silahsızlık kuralı her davet için geçerliydi, üyelerden hiçbiri, bir diğerinin can güvenliğini tehlikeye düşürecek herhangi bir hareket yapamazdı. Ulu Beşli'nin birbirleriyle sıkıntıları yoktu, dertleri çok başkaydı.. Hiçbiri pastadan büyük pastayı istemiyordu, herkes payların eşit dağıtılmasına devam edilmesi taraftarıydı. Ayrıca hepsinin birbirine ihtiyacı vardı ve hiçbiri bu gerçeği inkar etmiyordu.
Randall kendisine uzatılan, üzerinde patronunun isminin yazıldığı şifreli kutuya silahlarını koyaken sinir bozucu Japon konuşmaya devam etti. Sesindeki ton Randall'ı geriyordu.
"Bay McBennet, yardımcınızın toplantıya katılamayacağını belirtmek isterim. Kendisini toplantı bitene kadar misafir edeceğiz."
Başını yavaşça aşağı yukarı sallayan ihtiyar adam iki parmağını uzatıp Randall'a yanına yaklaşması için işaret verdi. Patronunun kulak hizasına geçip dudaklarının okunmasını engelleyen Randall adamın çatallı sesiyle istemsizce irkildi.
"Herhangi bir sıkıntı olursa içeri girmekten çekinme." dedi Archie, kuralları biliyordu ama huzursuz hissetmişti bir kere.
Archie McBennet yardımcısının emrine onay işareti ile bir adım ilerledi ve Japon'u geride bırakıp ağır adımlarla konuttan içeriye girdi. Ekinin lideri yaşlı adamı takip ederken diğerleri Randall'ı başka bir yöne götürüyordu.
Daha önce burada bulunmamıştı ancak konuta aşinaydı Archie. Ev tipik bir Japon mimari örneğiydi ancak modern esintiler barındırıyordu. Genkende duran dört çift ayakkabıya özel yapım bir İtalyan daha eklenmişti.
Archie yavaşça durdu ve seslerin yükseldiği odayı tespit etmeye çalıştı. Genç yaşta edindiği kalıcı duyma sorununa yaşlılık da eklenince bazen seslerin geldiği yönleri ayırt etmekte zorluk yaşıyordu. Birkaç kısa saniyelik sessizlikten sonra solundaki fusumayı açtı.
Birbirleriyle hemen hemen her hafta iletişime geçen ancak yüzyüze bulunmaktan itinayla kaçınan beşli, aradaki fusumanın yarı saydam kağıdının ortadan kalkmasıyla bir araya gelmiş oldular.
Yüzlerindeki gülümsemeleri silinmeyen ancak sesleri kesilen dörtlüye kıstığı gözleriyle baktı Archie. Her biri zabutonlarına yerleşmişlerdi, yaşlı adamsa nefret ederdi o minik minderlerden.
"Merhaba dostlarım, her zamanki gibi erkencisiniz." dedi kısık gözlerinin ardından kibirle gülümseyerek. Beni beklemek zorundasınız..
Archie'nin odaya adım atmasıyla arkasındaki Japon'un kapıyı kapatması bir oldu. İrkildi Archie, diğerleri gibi. Ne zamandır arkamdasın? diye geçirdi içinden kendisine ayrılan yere geçerken.
"Lord McBennet.." dedi başını yavaşça öne doğru eğerek selam veren orta yaşlı Latin kadın, gurur duyduğı aksanına engel olamayarak. Daima ortadan ikiye ayırdığı simsiyah saçlarını ensesindeki topuzu tamamlıyordu. Dolgun kavruk yüzünde hala tek bir kırışık yoktu, tıpkı saçlarında hiçbir beyaz telin olmaması gibi. Ya genleri ya da doktorları, diye geçirdi içinden Archie, gözünü kadının kömür gözlerinden ayırıp boynundaki haça indirirken.
"Maria Isabel.." diye mırıldandı Archie, çapkın bir İspanyol edasıyla. "Haberini dün sabah aldım, yüz yüze tebrik edebiliyor olmak çok daha mutlu etti beni."
"Her zamanki gibi çok kibarsınız Lordum, hediyeniz ve mektubunuz elime ulaşan ilk tebrikler arasında.." dedi Maria Isabel, simsiyah gözlerini karşısındaki adamdan ayırmadan. Adamın bu eski usul tebriği karşısında etkilendiğini saklama ihtiyacı duymamıştı.
Maria Isabel Castillo, bundan birkaç gün önce Yüzyılın Kadını seçilmişti. O, Ulu Beşli'de yer alan tek kadın olmanın yanısıra artık tüm Latin halkının annesiydi. Babasının mirasını devralıp yaptığı yatırımlarla Latin ülkelerinin birçoğunu kalkındırmakla yetinmeyip, Latin halkına ona atfettikleri sıfata yakışır bir şekilde annelik yapmıştı. Doğan kız bebeklerine verilen Maria Isabel isminin sebebiydi artık. Yürüttüğü projelerin yankıları Amerika'da bile kendini gösteriyordu. Latin halkının okuma yazma bilme oranını %90'a çekebilmişti. Artık Latin gençlerinin suça sürüklenme oranları %82 daha azdı. Bunların nasıl finanse edildiği önemli değildi Maria Isabel için. Önemli olan damarlarında akan saf kana hizmet edebilmekti. Arnavut gençleri zehirleyip kendi gençlerini eğitmekte bir rahatsızlık hissetmiyordu. Maria Isabel Castillo, nam-ı diğer Latinlerin Anası artık sadece bir Meksikalı uyuşturucu kartelinin kızı değildi. O bundan çok daha fazlası olmayı başarmıştı, o artık sektörün iplerini elinde tutan kadındı; babasının gölgesinden sıyrılabilmişti..
"Biz de tam da bundan bahsediyorduk.." diye söze girdi Punyaa Suparat.
"Punyaa..!" dedi Archie yaşının ve çatallaşmış ses tonunun el verdiğince sevinçli çıkan sesiyle. "Duyduğuma göre Kulap'la bir bebek bekliyormuşsunuz. Tebrik ederim."
Çekik gözlerini kısıp başını öne eğen Tay adam gururlu bir şekilde gülümsedi. "Teşekkür ederim Sir McBennet."
"Torunlarınla beraber büyüyecek olmaları ne güzel!" dedikten sonra kahkaha atan Archie'nin suratına yüzündeki sahte gülümseme ile bakakaldı Punyaa. Yaşlı bunağın zehrini ne zaman akıtacağını merak ediyordu zaten..
Nezaket adı altındaki var olabilme arzusuyla gülümsini sürdürmeye çalışan Punyaa, şu an bu odada olabilme sebebi olan adamın canını sıkmamaya çalışıyordu.
"Kalabalık aileleri severim Lordum.." diyebildi sıktığı dişlerinin elverdiğince.
"Bilmez miyim.. Punya Suparat, kimin senin kadar kalabalık bir ailesi olabilir ki?"
Archie'nin bu sert imasıyla, solunda oturan Ilya hafifçe öksürürken Punyaa sadece masanın altından ellerini sıkmakla yetinebildi.
Punyaa Suparat; Tayland merkezli, Dünyanın en büyük oteller zincirinin dördüncü kuşaktaki son sahibiydi. Sayısını bilemediği kadar çok milletten yine sayısını bilemediği kadar çok çalışanı vardı. Ancak Archie'nin, Suparat'ın kalabalık ailesi olarak gördüğü kısım bu değildi. Odadaki herkes bunun bilincindeydi. Panya Suparat'ın kalabalık ailesi yaptığı 5 farklı evlilikten olan 11 çocuğu ve 3 torunundan da oluşmuyordu. O, seks turizmindeki 'en'di..
![](https://img.wattpad.com/cover/212383609-288-k873192.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakalanış
ActionTanrıcılık oynayan bir avuç insanın hikayesi.. •Bu hikayede geçen kişi, kurum ve olayların tamamı hayal ürünüdür. Gerçek kişi, kurum ve olaylarla hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.•