Üzerime yavaş ama kendinden emin adımlarıyla yürürken, gölgesi duvarı süslerken ve gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmadığında şarap kadehini masanın üzerine bıraktım ve olacak olanı beklemeye başladım o an.
Bana ölümsüzlüğü bağışlayacak ölümüm üzerime yürüyordu.
Parmaklarının arasında tuttuğu kadehi gürültüyle parçalanması için elinden bıraktı ve zemin kıpkızıl bir renge boyandı.
Victor birkaç salise içinde yanıma gelmişti, soğuk eli boynumu kavradı ve dişlerini boynumun üzerinde hareket ettirdi.
Ya avıyla oynuyordu ya da bu onun hoşuna gidiyordu.
Derin bir nefes aldığını hissettim.
Kokumu ciğerlerine çekti.
Son kez.
Bundan sonra, bu kokuyla sarmalanmayacaktı vücudum.
Artık ben, ben olmaktan çıkacaktım.
Dişlerini aniden boynuma geçirdiğinde, diğer eliyle belimi sarmıştı. Düşmemem için.
Bu acıyı ne daha önce hissetmiştim ne de sonrasında.
Boynuma saplanmış 2 diş, vücudumu ayakta tutan kana susamıştı ve kendisi için hunharca kullanıyordu.
Düşüncesizce.
"Victor." diye fısıldadım gözlerimin önü kararırken, ayaklarımı hissetmiyordum artık beni ayakta tutan Victor'un kollarıydı.
Victor sesimi duymadı.
Duyamayacak kadar yoğundu açlığı.
Bütün bunların avını evine taşımak için sıralanmış kurmaca oyun olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum gözlerim tamamen karanlığa gömülmeden önce.
Öyleydi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benny Bart
Non-FictionMükemmelliğin ete kemiğe bürünmüş haliyim- ve şey, ölümsüzlüğün de kusursuzluğuna sahibim.