minik bir yakalanış

1K 92 75
                                    

genç korsan dirseğini güvertenin dayanıklı trabzanlarına yaslamış, kararlı gözlerini gülümsediği her hallinden belli olabilecek şekilde kısmıştı. bu renjun denen yeni çocuğun baya iyi bir espiri anlayışı vardı ve genç adam eğleniyordu. gemiye geleli henüz bir hafta geçmiş olmasına rağmen, iyi arkadaş olmuşlardı. lucas, pek belli etmemeye çalışsa da eşinin bu çiçeği burnunda arkadaşlığı kıskandığını biliyor, yüksek ihtimalle de bundan hoşlanıyordu.

cılız çocuğun yaptığı yeni espiriye kahkalarla gülerken, hava almak üzere güverteye çıkmış olan eşini görerek anında sessizleşmişti. başka ne yapsındı ki, eşinin gözleri yakut işlemeli birer hançer gibi tehlikeli ışıklar saçarak parlarken, korsanın yapabileceği tek şey ona olabildiğince sevecen davranmaktı.
"aa jaemin, burada ne işin var güzelim?"

"hiç. odada sıkıldım da hava almaya çıkmıştım."

"iyi yapmışsın ya. ben de ne yapayım renjunla sohbet ediyordum, böyle göründüğüne bakma. kafa dengi çocuk."

"belli oluyor hayatım, ağzın kulaklarında."

korsan, genç ve tecrübesiz olabilirdi ancak bu konuşmanın sonunun nerelere varacağını kestiremeyecek kadar da ahmak değildi bu yüzden sessizce sormayı tercih etti,
"bizimki nerede?"

"amcasının yanında."

"yine mi?"

"evet, bu aralar sık görüşüyorlar. birileri aklına kardeşine örnek olabilmek için kusursuz bir korsan olması gerektiği fikrini sokmuş. çok çalışıyor."

"tüh, kim acaba?"

evli çift, birbirlerini sevgi dolu gözlerle izlerken, renjun sevimli bir şekilde gülümseyip mırıldanmıştı.
"ben sizi yalnız bırakayım."

küçük beden aralarından çekilir çekilmez korsan, eşinin belini sıkıca kavramıştı.
"bugün çok güzel görünüyorsunuz sayın jaemin."

"dalga geçme."

"dalga geçen kim, bunlar benim gerçek hislerim."

"jondae'yi neden johnny hyungun başına sardın, adamcağızın bir sürü işi varken-"

"hep biz mi uğraşacağız, bırak biraz da johnny hyung uğraşsın."

"elbette hep biz uğraşacağız çünkü o bizim çocuğumuz üstelik uğraşmak da ne demek lucas?!"

"iyi, demedim oğluna bir şey. sen benimle güvertede gezmek ister miydin, güverteden sıkıldıysan karaya yanaşmalarını da söyleyebilirim."

"hayır ben böyle iyiyim, sadece hava alıyordum zaten."

eşinin sözleri üzerine korsan, kollarını karşısındaki bedenin ince beline sarmış ve boynuna zarif bir öpücük kondurmuştu. beraber geçirdikleri anlar, büyük bir sessizlik ve huzurun etkisi altındayken iki genç de kendilerini ait oldukları yerde gibi hissediyorlardı. maalesef bu his o kadar yoğundu ki, hemen arkalarındaki koridordan gizlice sıvışarak yatak odalarına giren ve kötü niyetli işler peşinde olan renjun'u fark edememişlerdi. uzun bir süre daha edemeyecekleri gibi...

_________________

jondae, amcasının elindeki tahta kılıca kendi kılıcını çarptırırken oynadıkları oyunun heyecanı yüzünden, küçük bedeni sevinçle titriyordu. yeni bir kılıç darbesinden daha kolayca kurtulup yatağın üzerine tırmanmaya çalıştığında, boyu bu iş için fazla kısa olduğundan vakit kaybetmiş ve kaptan johnny ona çoktan yetişmişti. zavallı çocuk öyle yüksek çığlıklar atıyordu ki, duyanların acımaması mümkün değildi,
"hey, prens bana yardım et lütfen!"

hoist the colours - johnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin