çikolatalı kek ve kehanetin sonu

1.2K 99 112
                                    


kaptan günlerdir denizi karış karış arasa da yeğeninin bahsettiği denizkızını bir türlü bulamamıştı.
her korsan gibi o da bir denizkızını bulmanın tek yolunun onun bulunmayı istemesi olduğunun farkındaydı ancak umut etmekten de vazgeçemiyordu. denizin dört bir yanına mürettabatını dağıtmış, gece gündüz demeden ipuçlarını takip ettirmişti. koca bir haftanın sonunda elde ettiği tek şey hiçlikti.
korsan iyice uzamaya başlamış saçlarını eliyle dağıtarak son yarım saattir yaptığı gibi gemisinin güvertesinden denizi izlemeye devam etti, dalgaların sesini duymak ona huzur veriyordu.
aslına bakarsanız biraz önce jaehyun'un yanından kalkmıştı ama sorumlulukları onu bir türlü rahat bırakmıyor, en huzurlu olduğu anlarda bile kabus gibi tepesine çörekleniyordu. daha geçen gün annesini sorguya çekmiş ve kadının kendi ağzıyla suçunu itiraf etmesini izlemişti. görünüşe bakılırsa annesi, jaemin'den hoşlanmıyor, renjun denen çocuğun lucas ile evlenmesini istiyordu bu yüzden sahte bir bahane ile o veledin gemiye alınmasını sağlamış, karaya yaklaştıklarında gizemli bir kadından bulduğu tarifle jaemin'e kara büyü yapmıştı. lucas'a belli etmemeye çalışarak annesini bin bir yalanla gemiden göndermek kolay değildi ve gemide geçirdikleri günler çoğaldıkça kaptan omuzlarındaki yüklerin ağırlığı altında eziliyordu.

"uyku tutmadı mı korsan?"

johnny, soruyu sıranın kim olduğunu görmek için arkasını dönmeye ihtiyaç duymadı bile. bir şekilde onun kendisine geleceğini hissetmişti, denizkızı buradaydı.

"seni arıyordum."

"biliyorum, bütün denizi ayağa kaldırmıştın. buradayım işte ne sormak istiyorsan sor."

"şu kehanet hakkında birçok sorum var. kafam oldukça karışık, jaehyun ve benim geleceğimiz hakkında endişeleniyorum. savaş istemiyorum, altınları da istemiyorum. her şey oldukça sıradan giderken birden üzerimde beliren bu dövmeye anlam veremiyorum. kadim kehaneti kim uydurduysa acilen bana yol göstermesi gerek yoksa kafayı sıyıracağım."

korsan cümlelerini arka arkaya sıralayıp dalgaları seyretmeye kaldığı yerden devam etti. konuşma sırası denizkızındaydı,
"aslında herşey oldukça basit korsan, yalnızca sen görmek istemiyorsun. bir savaş çıkacağı filan yok çünkü jaehyun'un kalbi tamamıyla sana ait. hazineye de istesen de ulaşamayacaksın..."

"jaehyun'un kalbi bana aitse hazine neden ulaşılamaz oluyor?"

"çünkü başından beri ortada bir hazine yoktu."

"ne?"

korsan şaşkınlıktan genişleyen gözleriyle denizkızına döndüğünde, yaratığın yüzündeki bilge ifade sinirlerini daha çok bozdu. bunca zaman hiç olmayan bir hazinenin peşinde mi koşmuştu yani?
diğer yüzlerce korsan bir hiç uğruna mı ölmüşlerdi?
hissettiği öfkenin sesine yansımasına engel olamıyordu,
"sizin derdiniz ne tanrı aşkına, madem ortada bir hazine yoktu o zaman neden kehanet bundan bahsediyor. sayamayacağı kadar çok altına sahip olmanın hayaliyle kaç korsan öldü haberin var mı?"

"ağır ol bakalım fani, kehaneti ben yaratmadım. kuralları da ben koymadım yalnızca onlar hakkında seninkinden daha çok bilgim var. hem sonra, altın için canını ortaya koyacak kadar açgözlü yaratıklar için üzülmek gerekli mi?"

"anlatmaya devam et."

"kehanette bahsedilen hazine, jaehyun'un ta kendisiydi."

bu da ne demek oluyordu böyle...
"y-yani..."

"evet ona sahip olmak hazineye sahip olmak anlamına geliyordu. bütün o gözü dönmüş, altın sevdalısı korsanlar kehaneti tamamen yanlış yorumladıkları için zavallı çocuğun hayatı tepetaklak oldu."

hoist the colours - johnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin