narin prens ve korsan uyandıklarından bu yana çeşitli konular hakkında konuşuyor, birbirlerini daha yakından tanımaya çalışıyorlardı. jaehyun başını johnny'nin göğsü ile omzunun arasına yaslamış, elini hafifçe korsanın yara izleriyle kaplı kavruk göğsünde gezdiriyordu. parmakları derin bir izin üzerine değdiği zaman, acıyıp acımadığını anlamak ister gibi bakışlarını korsanın yüzüne çıkartmıştı.
"bu acıtmıyor mu?"johnny elini prensin parmaklarının üzerine yerleştirip mırıldandı,
"uzun zaman önceydi."jaehyun'un elleri yavaşça korsanın karnına doğru ilerletip kasığına yakın bir yerdeki yara izine çekinerek, hafifçe dokundu.
"bu da mı uzun zaman önce olmuştu?""pek sayılmaz, o geçen yazdan kalma. neden bu kadar ilgini çekiyor?"
güzel prensin yanakları anında kızarmış ve mırıldanmıştı,
"hayır, o değil yani- ah, demek istediğim yara izleri garip olan. yalnızca o yara izin değil."johnny, ince çarşafın altından prensin pürüzsüz bacaklarını okşarken cevapladı,
"neden, senin hiç yara izin yok muydu?"prens bu aşamada gözlerini hayretle genişletip korsana dönmüştü,
"tabii ki, eğer bir prenssen sahip olman gereken bazı meziyetler oluyor."johnny, onunla konuşmayı gerçekten sevmişti. erkeksi bir kahkaha atıp itiraf etti.
"bebeğim, inan ya da inanama hayatımda ilk defa soyluların saçma sapan adetleri hoşuma gidiyor."bir süre sessizlik olmuş, kamaranın açık penceresinden duyulan dalgaların sesi odayı doldurmuştu.
"johnny?""efendim?"
"senden bir şey isteyebilir miyim?"
"duyalım bakalım."
"beni kayalıklara götürür musun?"
korsan şaşırmış gibiydi,
"hangi kayalıklara?""cennet kayalıkları, oniki adanın uzağındaki ada."
"neden?"
"hep görmek istemiştim çünkü."
korsan, prensin çıplak omuzlarında tüy kadar hafif dokunuşlarını gezdiriyordu.
"olmaz jaehyun, bu sıralar önemli işlerim var. boşlamaya gelmez.""oh, öyle mi? anladım."
korsan, kolunda uzanan çocuğun üzgün yüzünü izleyip mırıldandı,
"çok mu gitmek istiyordun?""önemli değil, beklerim."
johnny, eşinin bacağına elini yaslayıp bedenini kendisine doğru yaklaştırmış ve prensin dudaklarına tutkulu bir öpücük kondurmuştu. öpücük derinleştikçe iki beden birbirlerine daha çok yaklaşıyordu, korsanın elleri prensin belini sıkıca kavramış ve narin bedeni üzerine çıkartarak karnının üzerine oturmasını sağlamıştı. jaehyun hissettiği tüm utanç duygusunu bir kenara bırakmış ve karşısındaki adamın kalın dudaklarını öpmeye devam etmişti çünkü gerçekten de kocasının fiziğinin şakası yoktu.
ancak tam da o sırada kamaranın tahtadan kapısı gürültüyle açıldı, ince kol, arkasındaki duvara çarpıp yüksek desibelli bir ses çıkarttıktan sonra ahşap yüzeyde adım sesleri yankılanmaya başladı.
johnny, jaehyun'un sıkıca kavradığı belinden çekiştirerek prensin yeniden yanına uzanmasını sağlamış ve gülümseyerek kollarını biricik yeğenine açmıştı,
"günaydın korsan jondae!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hoist the colours - johnjae
Fantasía"şimdi beni iyi dinle seni küçük pislik, bütün hayatımı senin gibi bir lanet olasıyı arayarak geçirdim, oturup süt banyonu bitirmeni bekleyecek değilim!"