0.6 / Yasak

265 29 28
                                    

Gerçekleri söyledikten sonra hem onu kırmış, hem kendim de kırılmıştım. Evet olanları biliyordum fakat bunu duymak, üstelik kendimden duymak beni kırmıştı.

"Jeonghan hiç bir şeyden haberdar değilsin-"

Söyledikleri karşısında lafını kesemeden edemedim.
"Haberdar değil miyim? Arkamızdan iş çevirdiğinden ve sonrasında beni terkedip gittiğinden haberdarım Cheol."

Bizi paramparça ederken, aslında ona hala ne kadar aşık olduğumu farkediyordum. Aşıktım ama kindardım. Onun benden gitmeyeceğine bu kadar eminken, hayatımı alt üst etmişti.

Göz yaşlarımı tutamazken sarıldı bana.
"Jeonghan, beni dinle."

Kolları arasındayken konuştum onunla.
"Senden nefret ediyorum."

Seni seviyorum. Beni terkettiğin halde. Beni bırakıp gitmene rağmen seni seviyorum.

Kolları arasından sıyrıldım.
"Seungcheol yapma artık."
Gözyaşlarımı elimle silerken onu arkamda bırakarak Joshua'nın yanına dönmek üzere yanından ayrıldım.
Masama döndüğümde biraz uzun sürdüğünü farketmiştim. Belli ki Joshua da merak içindeydi.

"Kusura bakma."

Ellerini çenesinde birleştirmiş bana bakmaya devam ediyordu.
"Jeonghan, parlatıcın. Dağılmış."

Elimi ağzıma götürürken konuştum.
"Evet... Şey... Çıkarmaya çalışmıştım."
Masadaki peçeteyle dudaklarımı silerek ona gülümsedim.
Joshua yine bana inanmıştı ve ona bu kadar çok yalan söylediğim için kendimden nefret ediyordum.

"Jeonghan, geçen gece nereye gitmiştin?" Dedi hala bana bakarken. Ben bile zor hatırlıyordum ama o unutmamış, bana soracağı anı kollamıştı şimdiye kadar.

Yalan söylemem gereken bir durum olmadığı için mutluydum, sonunda yalan söyleyecek bir şey yapmamıştım.

"Soonyoung'a gittim."

Joshua kaşlarını kaldırarak sorguya devam etti.
"Neden?"

İşte yalan söylemenin sırası gelmişti. Şarabımdan bir yudum aldım ve boğazımı temizledim.
"Kötü olduğunu söyledi, konuşmaya ihtiyacı varmış. Biliyorsun, en yakın arkadaşım. Gitmeliydim.''

"Hmm..." dedi bardağını havaya kaldırarak.
"Neymiş ki sorun?"

"Jihoon ile." Dedim. "Onunla ilgili, zaten pek konuşamadık, uyuyunca eve döndüm."

Öyle bir şey yoktu. Tamamen uydurmuştum. Sorunu olan bendim.
"Her neyse." Dedi tekrar gülümserken. "Biz kendi mutluluğumuza içelim." Diyerek havaya kaldırdığı şarap bardağını bana doğru uzattı.

Gecenin sonunda mutluluğumuza değil, mutsuzluğuma içerek, gerçekten çok içerek, ayrılmıştık oradan.
Arabamıza yürürken dengede bile kalamıyordum. Joshua beni tutuyordu.
Kahkahalar eşliğinde arabaya bindikten sonra, kahkahalarımın yerini gözyaşlarım almıştı. Sarhoş olmayı seviyordum çünkü neden ağladığım sorulmuyordu. Daha özgür hissediyordum.

İki duygunun arasında bu kadar git gel yaşadığımı hiç hatırlamıyordum. Bazen ağlayarak bazen gülerek geçen yolculuğumuzdan sonra eve gelmiştik.

Joshua ses çıkarmamı engellemeye çalışarak güç bela beni odamıza kadar getirmişti.....

                                      🖤

Uyandığımda kalkmak için çok yorgun hissediyordum. Gözlerimi bile zar zor açabilmiştim. Yanımda uyuyan Joshua'ya baktım.

Biraz kendime geldiğimde Joshua'nın hala uyuduğunu farkettim. Normal şartlarda bu olmazdı. Joshua nasıl benden erken kalkmamıştı? İlk defa böyle oluyordu. Sanırım gerçekten çok yorgundu.

♧DISTANCES♧ ♤JeongCheol♤ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin