Merhaba. İyi okumalar ♡
Beyaz teni siyah ipek çarşafın altında, platin saçları dağılmış ve vücudu soğumuştu. Koyu kalın perdelerin arasından içeriye düşen ışık hüzmesi, yüzünün hemen yanındaki ince ellerini ve boynunu aydınlatmıştı.
Nişanlısı uzun uzun meleğini izledi. Melekleri tasvir etmesi istense, tek kaynağı nişanlısı olurdu. Yavaşça uzanıp bileklerinden öptü. Bileğindeki dövmesinde gezdirdi parmaklarını. İtalik bir şekilde yazılan dövmesi, dirseğine doğru uzanıyordu ve koyu kırmızı renkteydi.
Ya'aburnee
Ne anlama geldiğini hala bilmiyordu. Tanıştıklarından beri vardı bu dövme bileğinde. Jeonghan'ın kirpikleri kıpraştığında dikkati dağıldı. Uyanıyordu.
Yavaşça gözlerini açtı nişanlısı. Güneş gözlerine ulaşıp irislerinin rengini açmıştı. Gözlerini kırpıştırıp ince ellerini yüzüne götürdü hemen.
Shua gülümsedi.
"Günaydın sevgilim." Uzanıp parmaklarının arasından alnına ulaşıp öpücük kondurdu.
Çatallaşmış ince sesiyle cevap verdi Jeonghan."Günaymadım. Kapat perdeleri."
Shua kıkırdadı. Nişanlısının dediğinin tam tersini yapmak üzere pencereye yöneldi ve kalın perdeleri tamamen açtı.
Jeonghan küfür savururken siyah çarşafların arasına gizledi kendini.
İnce saten örtünün altından sesi boğuk boğuk geliyordu."Shua! Kapat perdeleri!"
Camın kenarından yatağa doğru yürüdü Shua. Bir hareketle saten örtüyü çekti ve nişanlısının bembeyaz teniyle buluştu gözleri. Cenin pozisyonuna gelmişti.
Yavaşça açılarak gerindi. Bittiğinde gözlerini kapattı yeniden. Shua yatağının başında onu izliyordu. Gülümsemesi yüzünden kaybolmuştu.
"Babam bu akşam geliyor Hannie."
Jeonghan tek gözünü açarak nişanlısına baktı. Kıkır kıkır gülerek yatakta doğruldu.
"Babanın yanında bana Hannie diye seslenmesen daha iyi."
Shua örtüyü yatağa bırakarak kapıya yöneldi.
"Bir an önce aşağı gelmelisin, Hannie."💎
Jeonghan kısa bir duşun ardından kahvaltı için yemek odasına ilerledi. Geç olmuştu. Hizmetliler bile dört dönmeyi bırakıp mutfağa gitmişlerdi.
Masanın başında oturan ve kahvesini içen babasının yanına kadar yürüdü. Yeni traş olmuş yüzüne bir öpücük kondurdu ve babasının yanına, nişanlısının karşısına oturdu.
"Bay Hong bu akşam geliyor diye duydum?" Dedi Bay Yoon gözlüklerinin üstünden Jeonghan'a bakarak.
Jeonghan şaşkın gözlerle babasına baktı.
"Biliyorum, fakat, endişelenmem gereken bir şey varmış gibi hissediyorum?"Joshua nişanlısını ve babasını rahatlatmak adına konuşması gerektiğini hissetti. Boğazını temizledi.
"Endişelenmeye gerek yok. Sadece bir kaç hazırlık sebebiyle geliyor. Düğün için."Jeonghan gözlerini devirdi.
Düğünler onun için anlamsızdı. Zaten kendi isteği dışında evleniyordu. Olmasa da olurdu. Hatta nişan, kağıt üzerindeki evlilikle ilgili olan her şey anlamsızdı. Kalpten gelen bir bağlılık her şeyden daha önemliydi.Ama nişanlısının babası sözde itibarları için ülkenin en ihtişamlı düğününü planlıyordu.
"İzninizle" diyerek ayaklandı Jeonghan. Bütün bu kargaşayı sırf bu evden kurtulmak için çekiyordu. Joshua onun için kurtarıcıydı. Belki de son şansıydı.
Yavaşça çıktı merdivenleri. Odasına girmek için kapı koluna uzandı. Yavaşça kapıyı açtığında ağlama hissi çoktan bedenini ele geçirmişti. Doğduğundan beri bu odadaydı. İlk adımlarında da, arkadaşlarıyla pijama partisi yaparken de, annesi vefat ettiğinde ağlarken de, hatta ilk seviştiği gün de buradaydı o.
Üçüncü bir şahıs gözüyle bakıyordu odaya. Anıları birer birer gözünün önünden geçti. Buradan gideceğini biliyordu ama işlerin ciddiye binmesiyle farkına vardı buradan gerçek anlamda ayrılmak zorunda kalacağının.
Duygusallığın anlamı yoktu. Yersizdi. Gözyaşlarını geri göndermeye çalışarak girdi odasına. Burayı seviyordu. Sevmediği saray yavrusu evinde sevdiği tek yer kendi odasıydı.
Siyah beyaz dik çizgilere eşlik eden koyu pembeli duvar kağıdında gezdirdi elini. Ne çok severdi bunu. Burayla ilgili her şeyi çok seviyordu.
Kapının açılma sesiyle birlikte kapıya döndü. Gelen elbette nişanlısıydı.
"Hannie?" Başını uzatarak nişanlısına seslendi Shua.
"Lütfen gel" dedi ve kollarını açarak gelmesini bekledi. Joshua onu kanatlarının arasına alarak sıkıca sardı.
"Neyin var Hannie?"
Ona daha sıkı sarılarak başını boynuna gömdü.
"Lütfen sadece sarıl."Shua onun açık saçlarını okşadı. Jeonghan rahatlamıştı.
"İyiyim. Teşekkür ederim."Shua'nın dudaklarına uzanıp bir öpücük kondurdu. Shua gülümsedi. Jeonghan tekrar öptü onu. Tekrar ve tekrar. Shua'nın elleri boynundaydı. Sanki her an kırılabilecek bir şeymiş gibi öpüyordu Jeonghan'ı. Dudakları birbirinden ayrıldığında göz göze geldiler.
İşte o an Jeonghan kendini suçlu ve geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini tekrar en derinden hissetti.
~~Bölüm sonu~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♧DISTANCES♧ ♤JeongCheol♤ ✔
Fanfic"Sana tapıyorum. Bu bir sevginin ilk karardığı andır."