Beyaz Çilek

655 34 83
                                    

Elinde kalemin aynada gördüğün şeyi çiziyordun eskimiş, yaprakları dökülen eskiz defterine. Görüntünün yanına minik çiçekler de ekledin bu sefer çirkinliğini kapatmak için. Yine de güzel gösteremediğini düşündün onu. Yorganının altına saklanıp karaladığın kaçıncı resimdi hatırlamıyordun bile. Gözünden bir yaş yüzünde çiçekler açtırdığın o sevimli kızın yanağına düştü. 

Sen daha minicik bir kızdın ilk zorbalığa uğradığında yüzündeki o doğum lekesi yüzünden. İlk başta anlamamış gülüp geçmiş olsan bile git gide çirkinleşen sözler karşısında önce taşıdığın cesaret sönmüş, sonra sesini duyurmaya çalışmaktan vazgeçmiştin

Lise dönemleri geldiğinde ise yaşıtlarını içte içe de seni saran o güzellik telaşı var olan minicik özgüvenini de elinden almış dımdızlak ortada bırakmıştı seni. O yüzdendi şu an her ay alışkanlık haline gelmiş odana hapsolmaların

Dışarı çıkmaktan, kalabalığa karışmaktan ilk vazgeçtiğinde çok mutsuz hissetmiştin kendini. 'Arkadaşım olmadan nasıl yaşayacağım?' telaşı seni her gün ağlatırken zamanla arkadaşlarının yerini eskiz defterin duygularının yerini de hayallerin almıştı. O kadar mutluydun ki kurduğun o yeni tertemiz dünyanda. Kimse senin çirkin olduğunu düşünmüyordu. En iyisi en güzeli sendin orada. Kimse anlamasa, kabul etmese de ucuz hayallerin vardı senin bu dünyada. Birkaç kelimeyle oluşturduğun ama yan yana geldiklerinde dünyanı yaratan. Seni sen yapan.

Ama gel gelelim annen bunu anlamıyordu. Sürekli kapını yumruklayıp seni dışarı çıkarmaya çalışıyordu. En sonunda bu durumdan illallah edip kapının kilidini dahi değiştirmişti.

İkiniz de birbirinizden inat olduğunuzdan olsa gerek pes etmeye niyetiniz yoktu. Çünkü bu huzurlu anını bozan sesi seni öfkeyle doldurdu. Aynı anda yorganını çekiştirdi.

"Çık artık şuradan! Basit bir leke yüzünden yaptığın şeye bak!"

İnsanlar -annen bile olsa- ne kadar kolay yorum yapabiliyorlar diye düşünmekten alamadın kendini. Halbuki seni senden uzaklaştıran kocaman bir şeydi onun basit bir leke diye tanımladığı iz. 

Yine sözlerini içinde tutup konuşmadın onunla. Laf anlatmaya çalışsan ne olacaktı ki? Kelimelerden bile vazgeçirmişlerdi seni.

İç çekip yorganı sana fırlatan annenin arkasından göz devirmekle yetindin. Çıkarken odanın kapısını kapatmadığı için içinden söylenirken rahat pozisyonunu bozmak yerine yorganın altına saklandın yine. Birkaç saniye sonra açık olan kapı tıklatıldığında sinirle iç çektin. 'Beni bir salın ya!' diye bağırmak içinden gelse de yorgana daha da tutundun

Kapıyı tıklatan kişinin gittiğini düşündüğün bir sırada ise bir gürültü koptu sana yakın bir yerde. Sıçrayarak yorganı başından çektin. Karşında sana sırıtan yabancıyla gözlerin irileşirken yere düşürdüğü kitapları işaret etti. 

"Bunların hepsini okudun mu?" 

Ona boş boş bakmakla yetindin. Ona cevap vermemeni sorun edinmemiş olacak ki kendinde bedenini senin yatağına bırakacak hakkı görmüştü. Meraklı gözleri odanda gezinirken senin kaşların çatıldı

"Odanda hapsolduğunu duydum bir el atayım dedim."

Sözleri seni hayrete düşürürken bu özgüvenin nereden geldiğini sorgulamak istedin ama sessiz kalmayı tercih ettin. Onu önemsememeye karar verip yorganı tekrar başına çekeceğin sırada ayağa kalktı. Sen kendini ondan tekrar saklarken bulunduğun yatakta bir hareketlenme oldu. Oflayarak defalarca yaptığın gibi gün yüzüne çıkardın yüzünü. Yatağın üstünde zıplayan ona şaşkınca bakıp ayaklandın. Kısa bir süre dengeni sağlayamasan da toparlayıp çalışma masana yöneldin. Sandalyene kurulduğunda o kahkaha atıyordu. Bu durum senin daha da sinirlerini bozarken öldürücü bakışlarını onun üzerinden çekip az önce eline aldığın kitaba yönelttin. Hareketlerin karşındaki yabancının sinirini bozmuş olacak ki kahkahaları yavaşça homurtulara döndü.

"Ya! Cidden! Çok sıkıcısın! Neden benimle konuşmuyorsun?" 

Yanına gelip kolunu çekiştirdiğinde büyüyen gözlerinle ona baktın. Oysa söylenmeye devam etti. 

"Dilini mi yuttun kızım. Konuşsana!" 

Şaşkınlığın yeniden sinire dönüşürken kolunu elinden kurtarmak için geri çektin. Bu sefer elini yakalayan çocuk seni hayrete düşürdü bir kez daha.

"Baekhyun ben. Ama sen bana Peter diyebilirsin."

Wendy'nin Peter'ı | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin