Toz Pembe Düş

231 25 111
                                    

Kucağına yerleşen dünyan yerine biraz daha yerleşmek için kıpırdandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kucağına yerleşen dünyan yerine biraz daha yerleşmek için kıpırdandı. Rahat hissettiğinde ise gözlerini aralayıp seninkilerle buluşturdu. Elin yanağına düşerken dudağını dişleyip bakışlarını kaçırdı senden. Kaşlarının çatılmasına izin vermeden de konuşmaya başladı.

"Senin yanında olduğuma, olabildiğime inanamıyorum bazen."

Yeniden konuşmaya başlamayacağını düşündüğün bir an, söylediği şeyin ne kadar saçma olduğunu yüzüne vurmak istedin. Sana güzel bir hayat hediye eden bu çocuk sana sahip olduğu için şükrediyor olamazdı değil mi?

"Baekhyun bana neler verdiğinin, neler bahşettiğinin farkında mısın?"

"Sözlerim bitmedi kelebek. Dinle önce beni. Düşünmem için zaman vererek dinle ama. Çünkü seni tarif etmek zor benim için."

Yüzünde dolaştırdığın ellerin duraksarken başını çekti kucağından. Tam karşında bağdaş kurup ellerini tutup kendi kucağına yerleştirdi. Teması içini gıdıklarken ciddiyetini bozmamaya çalıştın.

"Klişe şeyler söyleyeceğim büyük ihtimalle ama sen etkilenmiş gibi yap tamam mı? Çok kafa patlattım çünkü bunu nasıl yapacağım hakkında."

"Ne için Baekhyun?"

"Dinle dedim kelebek."

Avucların içindeki eller gerginlikten terlemeye başladığında hareketlerinin her saniyesi seni şaşırtıyordu.

"Seni ilk gördüğümde odanın camından sarkmış beni ve arkadaşlarımı izliyordun. O kadar güzel bakıyordun ki seni de davet etmek için zilinize bastım."

İzlediğin o arkadaş grubunu hatırlıyordun. Daima açık olan camından içeri dolduğunda onların kahkahaları cama çıkardın hep. Onlardan biriymiş gibi davranır kendini aralarında bir yere dahil etmeye çalışırdın.

"Annene seni sorduğumda beni sapık sanmıştı sanırım çünkü beni neredeyse parçalayacaktı. Bunun yüzünden bizimkilerin benimle nasıl dalga geçtiğini hayal bile edemezsin."

O zamanları hatırlayan dalgın yüzüne bir gülümseme kondu. İç çekip konuşmaya devam etti.

"Uzun bir süre seni göremedim o günden sonra. Hatrımdan silinmek üzere olduğun bir ara odalarımızın karşılıklı olduğunu fark ettim. Perdeni hiç kapatmadığından yavaş yavaş hayatına ortak olmaya başladım. Sabah seninle uyanıyor, izlediğin o dramalarda salya sümük ağlarken sana peçete uzatıyordum. Hatta pencerenin önüne gelen kuşlar için annene aldırdığın yemle onları beslerken bile ben de oradaydım seninle. Uzaktım ama... Oradaydım işte."

"Yüzündeki izi ilk fark ettiğimdeyse neden kendini saklamaya çalıştığını anladım. Anladım dediğime de bakma. Başta hiç anlam veremedim. Bizimkilerle bile konuştum hatta. Bana güzellik takıntısından falan bahsetseler de benim için hala bu durum o kadar saçmaydı ki. Yani kendine bir bak. Ne kadar güzel olduğuna. Nasıl parladığını nasıl fark edemezsin Wendy? Sana bakarken içim gidiyor benim. Kayboluyorum, unutuyorum her şeyi. Buna rağmen sen nasıl çirkin olduğunu düşünebiliyorsun?"

Yanağından süzülen yaşa takıldı gözü bir süre. Onu silmek için elini bırakan parmaklar yüzüne yerleştiğinde fırsatı kaçırmadan sarıldın ona. O kadar sıkı tutundun ki nefesin kesildi. Senin aksine sana dolanan elleri yumuşacıktı. Sen iç çekmeye başladığında o da konuşmaya devam etti.

"Neyse şu an konumuz senin ne kadar güzel olduğun değil Wendy. Cesaretimi kaybetmeden devam etmem gerekiyor. Sen de ağlama lütfen. Güzel bir şey yapmaya çalışıyorum burada."

Biraz sana biraz da kendine sitem ederken o, gözyaşlarına inat bir kıkırtı kaçtı dudaklarından.

"Dur nerede kalmıştım?"

"Bana eşlik ediyordun en son."

"Evet. Tamam. Sana eşlik ediyordum işte. Fark etmeden seninle birlikte odamda kalmaya başladım. Bu benden beklenmeyecek bir şeydi. Çünkü beni biliyorsun. Koşarım atlarım zıplarım falan. Çok yabancı bir şeydi eve kendimi kapatmak. Bunun artık böyle devam edemeyeceğini fark ettiğimde annenle konuştum. İlk başta beni kovdu. Çok ısrarcı davrandığımda ise pes etmek zorunda kaldı."

"Odana çıkan o merdivenleri nasıl çıktığımı hala hatırlamıyorum. Seni yorganın altında saklanmış bulduğumda bayılacaktım heyecandan. Metrelerce ötede değil yanıbaşımdaydın."

Kısa bir süre soluklandı.

"Beni hayatına dahil etmeyeceksin diye ödüm kopmuştu. Ama sen beni de aldın o kocaman dünyana. Seni gördüğüm o günden sonra tüm güzel şeyleri senin için ayırmaya başlamıştım. Onları seninle paylaşacak şansı verdin bana. Teşekkür ederim Wendy."

Hıçkırıkların onun boynuna dolarken seni kendisinden uzaklaştırdı. Gökyüzünü sakladığı gözleri okyanusa dönmüş çocuk, avuçlarına aldı yüzünü.

"Ben seni çok seviyorum Wendy. Hep de seveceğim sanırım. O yüzden sen de beni sever misin? Hep benim Wendy'im olur musun?"

Şiddetle kalkan göğsün onunkine çarptığında kulakların uğulduyordu tüm yaşadığın bu yoğun duygu hâli yüzünden.

"Beni seveceksin değil mi?"

Nefes almana izin vermeden çıkan endişeli sesi yüzünden mecburiyetten geri kaçtın göğsünden.

"Seni nasıl sevmem Baekhyun. Peter Pan' sin sen. Hayatımda gördüğüm en güzel adamsın. Nasıl sevmem?"

Öptü seni yavaşça. Gözyaşlarından, ruhundan, dudaklarından...

***
Gecenin sonuna benden bir düş bırakayım dedim. Bunu özellikle de birkaç gündür beni çok çok mutlu eden ponçik bir insana ithaf etmek istedim. Peter Pan den aşk ilanı duymayanda ne bileyim. Eheheh umarım hatırladığın kadar güzel anlatabilmisimdir ;)
Exo'yu çokça sevin. Beni de çok sevin :) ben sizi seviyorum da

Wendy'nin Peter'ı | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin