iii

4.4K 358 401
                                    

Bahçedeki sinir boşaltımımın ve kucaklaşmamızın üzerinden iki gün geçmişti. Peter'ın ona anlattıklarımı James'e yetiştirmesinin üstünden bir gün ve James'in bana bir planı olduğunu söyleyerek gelmesinin üstünden ise bir saat.

Cumartesi sabahıydı, hava sisliydi. Kahvaltıdan sonra Hogsmeade ziyaret saati gelene dek astronomi kulesinde oturuyordum. Yükseltiye rağmen çok da soğuk değildi, yalnızca tatlı bir esinti tenimi okşuyordu. Dudaklarımın arasında başarısızca sarılmış bir sigara tutuyordum, ucunu tutuştururken derin bir nefes çektim. Yoğun bir gri duman, havadaki sise karışıp kaybolurken onu seyrettim. Geriden bir ses, “Her şeyden önce,” diye lafa girdi. James'in sesi heves doluydu, bağırıyordu. “O sigarayı bırakıyorsun!”

Ayak sesleri giderek yaklaştı ve korkuluklarda yanıma oturdu. Demirlerin altından bacaklarımızı aşağıya sarkıtıyor, dirseklerimizi de demirlere yaslıyorduk. İki parmağımın arasına sıkıştırdığım sigarayı dışarıya uzatmış, ucunda biriken külleri kuleden aşağı döküyordum. Yanıma yerleşince sigarayı elimden kaptı. Kuvvetli bir nefes çekti ve ardından henüz yarısı içilmiş sigarayı aşağıya fırlattı. “Hey,” diye bağırdım, aniden. “Daha bitmemişti o!” Kaşlarımı çatmış, ne halt ettiğini anlamaya çalışıyordum.

“İnanmayacaksın ama ben de görebiliyorum, Sirius.”

Sarkastik bir şekilde konuşurken ağzından hâlâ dumanlar çıkıyordu. Gözlerimi devirdim. “Dediğim gibi,” devam etmeden önce dudaklarını yaladı. Yüzünde yine o haylaz sırıtış belirmişti. “Sigarayı bırakman gerekiyor. Remus'un sigara içmenden hoşlanmadığını biliyor muydun?”

Remus adını duymamla gözlerimi kıstım, o da hiçbir şey dememe gerek kalmadan anlamıştı, “Sinirlenmeden önce beni dinle. Dördüncü sınıftayken kütüphaneyi temizleme cezası aldığımız günü hatırlıyor musun?”

Tereddütle başımı salladım. Hatırlıyordum, ama James'in yüzündeki ifadeden dolayı hatırlamadığım şeyler olduğu şüphesine kapılmıştım. Sırıttı, sanki bir Muggle roller coasterındaymışız gibi demirlere sıkı sıkı tutundu ve arkaya eğildi. “O gün bizimle cezaya kalan biri daha vardı, üst sınıflardan Finn Hardt. Geçen yıl mezun oldu.” Sabırsızlık içinde onu başımla onayladım, lafı nereye getireceğini merak ediyordum.

“Hatırlarsan eğer, Remus ceza almadığı hâlde bizimle kütüphaneye gelmişti. Başta sırf kitaplarla ilişki yaşamak için geldiğini düşünmüştüm, ama sonra onu gördüm! Sürekli olarak Hardt'ın dibindeydi, Lily'nin üzerine yemin ederim ki Hardt ile flört etmeye çalışıyordu. Tabii bunda pek başarılı değildi, ama konu bu değil.. Demek istediğim şu ki, Remus'un şimdiye kadar herhangi bir kızla yakınlaştığını görmedik, değil mi? O çocuktan hoşlanıyordu! Siri.. Remus eşcinsel olabilir.”

“Remus'un başka birinden hoşlanmasının beni mutlu edeceğini sana düşündüren ne oldu, adamım?” Alaylı bir tonda söyledim. Soruma cevap vermedi, çünkü ne demek istediğini anlamıştım ve o da anladığımı biliyordu. Finn Hardt'ı anımsamaya çalıştım. Onu pek tanımıyordum ama Gryffindor'un en çapkın oğlanlarından biri olduğunu söyleyebilirdik. Filch onu defalarca süpürge dolabında kızlarla basmıştı ve bu sebepten kaç kez cezaya kaldığını sayamıyorum bile. Remus'un o çocukta ne bulduğunu merak ettim.

“Hardt'ın Muggle doğumlu olduğunu ve bir motorsikleti olduğunu biliyor muydun? Seninki gibi değil, daha spor ve şu canavar gibi olanlardan,” dedi. Çocuğu benimle kıyaslayarak övdüğü için ensesine bir şaplak atasım geldi, ama kendimi tuttum. “Uzun saçlı ve kumraldı. Ne zaman Hogsmeade'e gitsek, deri ceketi ve yırtık pırtık kotlarıyla kızları koluna takıp geziyordu.”

“Merlin aşkına,” dedim, gözlerimi devirerek. “Bu çocuğa âşık olan sen olmayasın, James? Hardt'ı hayal ederek yaptığın mastürbasyonları da anlatacak mısın?”

fallen in love while on my way | wolfstar  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin