xii

3.8K 304 405
                                    

Godric's Hollow sakinleri, Noel için inanılmaz şeyler hazırlamışlardı. Her gün gazetede okuduğumuz korkunç olaylara rağmen kasaba ışıl ışıldı. Herkesin, özellikle de böyle bir zamanda, mutlu olmaya ve akıllarını tüm bu acı verici olaylardan uzaklaştırmaya ihtiyacı vardı. Ben de Potter ailesiyle birlikte evin dışını süslemiştim. Binanın üstünde renkli ışıklar ve bahçede kocaman bir Noel ağacı duruyordu. Noel'e henüz iki gün vardı ve o akşam, Potter evinde bir akşam yemeği düzenleniyordu. Davetliler arasında elbette Remus, sonra Hagrid, kasabadan birkaç aile dostu ve Dumbledore vardı. Dumbledore işleri olduğu için gelemeyeceğini bildirmiş ve hepimize mutlu Noeller dileyerek hediyeler yollamıştı. Eh, pek de hoş hediyeler değildi çünkü Bay ve Bayan Potter'a çok nâzik hediyeler göndermişken, James ile bana yeni dönemde gerekli olacak birer ders kitabı yollamıştı. “Bu adam hediyelerden anlamıyor,” dedi James, elindeki kitaba somurturken.

“Boş versene, ben senin hediyeni merak ediyorum.”

Ona merakla bakıyordum. Ne aldığını söylememişti ve ben iki gün daha bekleyemeyecektim. Sabırsızlıkla yatakta tepinmeye başladığımda homurdandı ve sallayıp durduğum yatağından kalktı. Kollarını göğsünde birleştirip pencerenin kenarından dışarıya baktı. “Hediyen gelmek üzere,” dedi. Tek kaşım havalanmıştı, bunu fark edince açıklamaya devam etti. “Remus. Babasına yalvardım ve yeni yıla kadar bizimle kalmaya ikna ettim. Erkenden dönmeyecek anlayacağın. Demek istediğim.. Tüm gece senin odanda yalnız olacaksınız.”

Son cümlede deli gibi sırıtmaya başlamıştı, sapık ruhlu herif. Heyecanlamıştım, ama bunu belli etmek yerinde somurttum. “Şu sınırlı sayıdaki plaklardan alacağını sanıyordum,” diye huysuzlandım.

Kaşlarını çatarak yanıma geldi ve kafama vurdu. “Sana Remus'u getiriyorum ve memnun değil misin?”

Acıyan kafamı tutarken ben de ona tekme attım. Yerinde sıçradı ve yeniden bana vurdu. Sonra bir anda, ne olduğunu bile anlayamadan, kendimizi kavga ediyorken bulduk. Tam olarak kavga da denilemezdi aslında. Son vuran kişi olmak için durmaksızın birbirimize vuruyorduk. İki çocuk gibi savaşırken James'in odasının altını üstüne getirmiştik. Muhtemelen Bayan Potter'dan azar işitecek olmamız o anda ikimizin de düşündüğü en son şeydi. Şu an önemli olan tek şey yastığı kalkan olarak kullanırken James'i attığım tekmeyle yataktan düşürmeye çalışmaktı.

“Vay canına, kardeş kavgası. Weasley kardeşler mezun olduklarından beri bu kadar eğlenceli bir kavga seyretmemiştim.”

Remus'un sesiyle ikimiz de sıçradık. Tepeme çıkmış olan James'i o anda gafil avlayarak yere düşürdüm ve yataktan fırladığım gibi kapı eşiğine yaslanmış kumral çocuğun yanına gittim. Dağılmış üstümü düzeltirken yüzümde heyecanlı bir gülümseme vardı. “Selam, Aylak,” dedim ve o anda kendimi yerde buldum. James peşimden gelip bana attığı omuzla resmen koridora uçmama sebep olmuştu. Beni aradan çıkarınca Remus'a sıkıca sarıldı ve hoş geldin diye zırvalamaya başladı. Onları kaşlarımı çatarak izlerken yerden kalktım, Bayan Potter aşağıdan seslenerek gürültüyü sorguluyordu. “Bir şey yok, anne,” diye bağırdı, James. Remus'un bavulunu alıp bana attı ve başıyla odama götürmemi işaret etti. Adi herif yüzünden kolumun üstüne düşmüştüm ve şimdi de içinde ceset varmışçasına ağır olan bir bavulu kucağımda taşıyordum.

Kırmızı ve siyah renklerinin ağırlıkta olduğu odama girince, bavulunu giysi dolabımın önüne bıraktım. Peşimden gelen ikili, yatağıma oturmuş ve sohbet etmeye başlamışlardı. Beni yok saydıkları için onlara gözlerimi devirdim ve odadan çıktım. “Aşağı gelin,” diye seslendim, merdivenlerden aşağı ikişer ikişer inerken.
⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀
⠀⠀
Epey gürültülü bir yemekten sonra, çocuklarla arka bahçeye çıkmıştık. Yanımızda Crescent Mills de vardı; bizden bir yaş küçük bir Hufflepuff öğrencisi. Bu akşam davetli olan ailelerden birinin kızıydı. Crescent'i pek tanımıyordum, ama James ile arkadaş sayılırlardı. Çocukken ara sıra birlikte oynadıklarını söylemişti. Crescent komik bir kızdı ve ben, mizah yeteneği iyi olduğu sürece onu sevebilirdim.

fallen in love while on my way | wolfstar  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin