vii

3.7K 284 662
                                    

Son zamanlarda çok garip şeyler oluyordu. Bazen akıl hastalığım olduğunu ve tüm bunları hayallediğimi düşünüyordum --yani sonuçta Black ailesiyle büyümüş birinin akıl hastalıklı olmaması bile şans sayılırdı. Ama sahiden, kendimi öyle anlamsız bir vaziyette bulmuştum ki, Mugglelar için büyü ne kadar gerçek dışıysa, benim için de şu an olduğum durum o kadar gerçek dışıydı.

Sınavlardan önceki hafta sonu, Remus beni Dave Jordan ile yalnız bıraktığında başıma korkunç bir olay gelmişti. Hiç beklemediğim bir anda -üstelik bir Slytherin'den,- aşk itirafı almıştım. Bu çok saçmaydı çünkü dediğim gibi; o bir Slytherin'di! Bütün arkadaşlarına okul hayatını zehir etmiş birinden nasıl hoşlanabilirdi? Jordan'a aptal gibi bakakalmıştım. Aslında küfür etmeyi düşünüyordum, ama ağlıyordu ve ben sandığım kadar vicdansız biri olmadığımı fark etmiştim. Remus'a olan hislerimin beni ne hâle getirdiğini düşününce, bu çocuğa acıyordum. Bana yalan söylüyor da olabilirdi, tuzağa düşürmeye çalışıyor olabilirdi ama... çok gerçekçi ağlıyordu. Tamam, ona inanmam için yeterli bir sebep gibi görünmüyor olabilir, ama o an inanmıştım.

“Sikeyim,” dedi, alçak sesle. Parmaklarına karamel bulaşmış elinin tersiyle her an akmaya başlayabilirmiş gibi duran gözyaşlarını sildi. “Yıllardır bu anı hayal ediyordum ve düşüncelerimde kesinlikle ağlamak yoktu.”

“Yıllardır mı?”

Dakikalar sonra ilk defa konuşmuştum. Önce bana baktı, sonra etrafını kolaçan etti ve yeniden bana döndü. Herkes kendi hâlinde olduğu için kimsenin umurunda değildik. Bu bile tuhaftı çünkü yanyana geldiğimde kavga etmeden duramadığım bir insanla el ele tutuşuyordum ve kimsenin umurunda değildi?! “Evet, üç yıldır,” dedi. Sanki azar yiyormuşum gibi hissettiren bir tonda konuşmaya başladı. “Benden nefret ettiğin için ve eşcinsel olabileceğini düşünmediğim için yıllarca sustum. Şimdi sen kalkmış bütün okula eşcinsel olduğunu ve Lupin'den hoşlandığını mı açıklıyorsun? Bu haksızlık, Sirius.”

Ona söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu, haklıydı. Onunla aynı şeyleri yaşasaydım ne kadar kızgın olacağımı hayal bile edemiyordum. Bu çocuktan nefret ediyor olabilirdim, ama âşık olmak gerçekten boktan bir şeydi ve ben onu anlıyordum. “Jordan,” dedim, ilk defa nâzik davranmaya çalışıyordum. Önüne eğdiği başını kaldırıp bana baktı. “Böyle düşündüğünü bilmiyordum, üzgünüm.”

“Ben.. Beni sevmeni bekleyebilirim, sorun değil. Ama Lupin asla senin ona baktığın gibi sana bakmıyor. Bakmayacak da.”

Sözlerinin ne kadar acıttığının farkında olması gerekirdi. Remus'un beni sevmediğini biliyordum, hatta beni kardeşi gibi görüyor olmalıydı. Yine de bunun biri tarafından dile getirilmesi berbat hissettiriyordu. Elimi tutuşundan kurtardım ve ayağa kalktım. “Biliyorum,” dedim, onu orada bırakıp gitmeden hemen önce. “Ve umurumda değil.”

Onun yanından ayrıldıktan sonra bir süre Remus'u aradım, ama bulamadım. Balyumruk'ta karşılaştığım Peter birlikte takılmayı teklif etti, boktan hissettiğim için onu da reddederek okula döndüm. Jordan kafamı o kadar karıştırmıştı ki, Remus'la yaptığımız konuşmayı bile unutmuştum. Kafamı bunlardan uzaklaştırmak için erkenden uyudum.

Sonrasında her şey boka sardı. Remus'la konuşma fırsatım olmadı, çünkü benimle yalnız kalmaktan kaçınıyor gibiydi. Bu beni üzüyordu ama hiçbir şey diyemiyordum. Belki de eşcinsel değildi, belki James o gece onu yanlış anlamıştı ve belki de Remus homofobikti. Hiçbir şey söylemediği için gerçeği bilemiyordum. Çocukların yanındayken bile benimle eskisi kadar konuşmuyordu. Benden iğreniyor olabileceği düşüncesi kalbimi kırıyordu. Üstelik bir de sınav zamanı gelmişti, hepimiz yoğunduk. Sohbet edecek zaman bulamıyorduk. Ders çalışmayı deniyor, ama bir türlü odaklanamıyordum. Çünkü bütün dertlerim yetmezmiş gibi bir problemim daha vardı. Evet, doğru tahmin: Dave Jordan.

fallen in love while on my way | wolfstar  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin