11

90 11 6
                                    

"Hiç bir yere gitmiyor." Arat'ın konuşmasıyla ikisinin arasında kalmıştım. İkisi de bir kolumdan tutuyordu. Hoca sinirden kızarmış yüzüyle Arat'a baktı.

"Sen nasıl benim işime karışabiliyorsun ?" Bağırdığında  beklemediğim için yerimde sıçradım. Oğlum yavaş bağır sesin kısılacak. Sinirden kel kafası bile kızarmıştı.

"Bir öğrenciniz bardağınızı kırdı diye onun üzerine gidip kolundan tutarak onu disipline götürme hakkınız yok. Öğretmenseniz öğretmenliğinizi bilin. Bir öğrenciye hele de kız öğrencinize asla böyle davranamazsınız." Şaşkınlıkla ona baktığımda hocanın tuttuğu kolumu tutup beni arkasına çekti.

"Delireceğim yemin ediyorum. Şimdi dilekçe veriyorum ve bu sınıfı bırakıyorum. Sizinle uğraşacak halim kalmadı benim. Hele ki sen Asel Demir? O bardak bana ölen annemden hatıra kalmıştı. Çok büyük bir suç işledin bana göre." Hoca hızla sınıftan çıktığında arkasından şaşkınlıkla baktım. Ben bir öğretmenin işini bırakmasına neden olmuştum. Ben en önemlisi ise onun annesinden kalan hatırasını öldürmüştüm.

Arat'a baktığımda diğer elimi tuttu ve sınıftaki bize bakan insanları umursamadan beni sınıftan çıkardı. Merdivenlerden inerken revire doğru ilerledik. Geldiğimizde elimi bıraktı. Beyaz sedye gibi yatağa otururken onun ne yaptığına baktım.

İlk yardım çantasını çıkarıp yanıma geldi. Çantadaki eşyaları çıkarttığında bir elime bir de gözlerime baktı. Elimi büyük ve kemikli eliyle alıp yanıma oturdu. Elimi kendi dizine ters bir şekilde koyarken kalbim sıkışmış bir şekilde tepkisizce ona bakıyordum. Daha deminki şeyler aklımdan çıkmıyordu.

"Nasıl becerebildin bunu? Biraz dikkatli olsana." Otoriter sesiyle konuştuğunda omuz silktim. Derin bir nefes alarak tendürdiyot şişesini çıkarıp pamuğa döktü. Pamuğu yavaşça  elime sürdüğünde ani gelen acıyla elimi çekmeye çalıştım. Elimi çekmeme izin vermeyerek tekrar dizine koydu.

"Sakin ol biraz acıyacak sadece." Elindeki pamukla dikkatli ve ciddi bir ifadeyle canımı yakmamak için kendini sıkarken ben de ona bakıyordum. Elimin acısını hissetmiyordum bile. O beni iyileştiriyordu. Yaralarımı sarıyordu. Elimi sargı beziyle sardıktan sonra çantayı eski yerine koyup bana baktı.

"Sıkma canını seni disipline veremez." Elini çeneme götürüp gözlerine bakmamı sağladı. Mavi gözleri yakından daha güzelken yutkundum. O gözlerde yok oluyordum.

"Arat. Ben onun işini bırakmasına sebep oldum. Bir de ölen annesinin hediyesiymiş o." Derken gözlerim dolmuştu. Yaptığım şey üzerine pişman olmuş ve üzülmüştüm. Ama bilerekte yapmamıştım ki.

"Şş tamam. Saçma sapan şeyler için ağlama." Derken gözlerimi baş parmağıyla nazikçe sildi.

"Bu gözleri ağlatan insanın dünyasını yakarım ben tamam mı güzelim?" Derken kollarını belime sarmıştı. Bende kollarımı beline sarmış öylece duruyordum. O kadar huzurluydu ki ona sarılmak. Sanki tüm dünyadan, herşeyden arınmış gibi hissediyordum. Kalbimin atış sesini duymamış olmasını istedim. Eli saçımı okşarken ben de gözlerimi kapatmıştım. Onu gerçekten seviyordum.

O hocayı sevmiyor olabilirdim ama ben onun hediyesini kırmıştım. Hoca cidden sinirlenmişti ama şuan takmak istemiyordum. Ondan bir ara özür dilerdim.

"Bir daha ağladığını görmeyeyim tamam mı?" derken benden ayrılmış ellerini çekmişti. Gülümseyerek başımı sallarken ondan başka heryere bakıyordum.

"Şimdi sınıfa çıkıyoruz. İyi misin? Kendini kötü hissediyorsan kalırız." Başımı iki yana salladığımda sardığı elimi büyük elinin içine aldı. Yavaşça dudaklarına götürüp nazikçe öperken bana baktı. Ben ona şaşkınlıkla bakarken o gülümsedi.

"Acıyor mu?" Gülümseyerek başımı iki yana salladım. Sen öptüğün için iyileşti diyemedim.

O benim yaramı iyileştirmişti.

O benim yüreğime işlemişti. Ben onu çok seviyordum.

Ay masum kızımıza bak.

Arat'tan bunu beklemeyen var mıydı? 

Arat'a düşen var mı?

Bir günde üç bölüm ne demek?

Oy ve yorum yapmaya me dersiniz?

Gökyüzlüm textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin