Rüzgar , her zaman ki gibi sabahın 7'sinde çalan alarmıyla uyandı.
"Lanet olası alarm , bir kere de çalmasan nolur!" Söylenerek yataktan kalkan Rüzgar , hızlıca hazırlandı. Rüzgar lise son sınıf olduğu için serbest giyebiliyordu.
Mavi kot üstüne kırmızı bir sweat , onun üstüne ise mavi ceketini giydi. Saçlarına şekil verdikten sonra evden çıktı.
Bugün yürüyerek gidicekti. Hemde havanın soğuk olmasına aldırmadan. Çünkü hava almaya ihtiyacı vardı. Kulaklığını takıp
'Norm Ender - Yarem' şarkısını dinlemeye başladı.
Rüzgar , üzüldüğünde , kızdığında , ayrıca mutlu olduğunda ve bunlar eğer ki fazlacaysa kendini müziklerin akışına bırakırdı. Onun kendisine gelmesini sağlayan , duygularını bulduğu tek yer müziklerdi.
Rüzgar sınıf ortamında sevilip sayılan , aynı şekilde okulda da kendini sevdirmiş bir öğrenciydi.
Çoğu kız buna instagramdan yazıyordu . Hepsinin yazma amacı aynıydı ve çok fazlaca kişi yazıyordu. Bu durum Rüzgarı bunaltsa da insanlara güzelce kendini açıklardı hep . "Ben aşka inanmam ki" derdi. "Ben o duyguyu kaybetmedim. Sadece hiç sahip olmadığım bir duygu." diyordu nedenini soranlara.
Hiç kimse onu bu konuda anlayamıyordu. Onu bu kadar isteyenin olmasına rağmen hâlâ aşka inanmıyor olması , bazı insanlara egoistce geliyordu. Oysa ki aşk , iki ruhun bir beden de birleşmesidir. Herkes seni isteyince bunun adı aşk olmaz .
Aşk tek taraflı olamaz ki..
20 dakika sonra okula varmıştı.
Bir kaç gözün üstünde olduğunu hissediyordu fakat o kimseyle göz teması kurmuyordu. Gözlerinin maviliğinde kimsenin kaybolup gitmesini istemiyordu.
Çünkü hayatında birisini istemiyordu. Tek istediği hayallerini kurduğu üniversitede sevdiği mesleğine sahip olmak için okumak.
Rüzgar avukat olmak istiyordu. Bu meslek hakkında bir çok bilgiye sahipti.
Sınıfa girdi. Yüzüne herkesi hayran bırakan gülümsemesini takındı. Güldüğünde oluşan iki gamze onu daha da büyüleyici yapıyordu. O gülüşe denk gelen orda tutuklu kalıyordu.
"Ooo günaydın . Naber?" dedi Halil. Rüzgarın en samimi arkadaşıydı ; tüm sırlarını, duygularını , her şeyini bilen tek kişiydi.
"İyidir , seni sormalı? Son görüşmemizde kahkaha atmaktan ölüyordun. Bakıyorum da o halinden eser kalmamış" dedi Rüzgar gülerek. Halil de gülerek karşılık verdi.
"Ahahhshshs niye hatırlattın bak tam da unutmuştum."
Onlar aralarında gülüşürken , bunu sonlandırcak kişi gelmişti.
Ece. Halil bu kıza aşıktı , hem de 1 yıldan fazla bir süredir . Fakat hiçbir zaman onunla konuşma cesareti bulamamıştı. Burda ki sorun ise şu , Ece Rüzgara aşıktı.
Oysa ki Rüzgar ona sadece arkadaş gözüyle bakıyordu. Aslına bakarsan Ece çok güzel bir kızdı. Kumral uzun düz saçı , ela gözleriyle adeta herkesi etkisi altına alıyordu. En azından Halil'i almayı başarmıştı.. Ama umrunda mıydı? Onun gözü sadece Rüzgarı görüyordu.
"Selam gençlik. Neye gülüyorsunuz böyle hararetli hararetli?" dedi Ece. İkisi de aynı anda gülmeyi kesmişti , özellikle Halil. Sanki gelmemesi gereken biriymiş gibi bir süre bakıştılar öylece. En sonunda dayanamayan Ece bir kahkaha patlattı. "Benim gelmem size yaramadı , sanırım sevinmediniz de.." dedi trip atar gibi. Oysa ki içten içe eğleniyordu. Onlarda bu durumu anlamış olcak ki gülmeye başladılar. "Sen öyle aniden gelince ne diyceğimizi şaşırdık" dedi Halil. Dersin başlamasına henüz 15 dakika vardı. Bunun üzerine Rüzgar
"Ben kantine kahve içmeye gidiyorum. Gelcek olan var mı?" dedi. "Olur ben gelirim , içim ısınsın biraz" dedi Halil. "Ece sende gelmek ister misin?"
Ece anında yanıtladı. "Gelirim tabii. Siz isteyin yeter ki." Rüzgar olmasa gitmezdim.. diye mırıldandı kendi kendine. Halil ile beraber Rüzgarın arkasından ilerlemeye başladılar.
Kantine giderken bile Halil susmuyor , hep Ece ile muhabbet etmeye çalışıyordu. Rüzgar ise ara ara Halil'e dönüp gülümsüyordu. Göz kırpıp önüne dönüyordu. Elinde 3 kahveyle dönen Rüzgarı gören Halil
"Aa kardeşim sen bize de mi aldın?" Bize de mi aldın.. Ece bu zamana kadar Halil hakkında bir şey düşünmemişti , hislerle ilgili olarak. Ama bu dakikadan itibaren içine nedense bir kurt düşmüştü.
~Ece'nin Ağzından~
Bize de mi aldın. Aslında bu gayet normal bir cümleydi. Neden bunu düşündüm ki? Ah bu aptal beynim bana yine oyun oynuyor. Ama bu oyunu sen değil kalbim kazanabilir ancak.
"Teşekkür ederim Rüzgar Bey çok naziksiniz." dedim gülerek. Rüzgar da bu cümlemi sevmiş olmalı ki tebessüm ediyordu. Bana kahveyi uzatırken "Teşekküre gerek yok , ayrıca o sizin nazikliğiniz sağolun"dedi ve göz kırptı. Allahım.. neden bu kadar tatlıydı ki?
Rüzgar çok cana yakın birisiydi.
Kendisinden küçük bir kız kardeşi var. 11 yaşında. Bazen onu bile kıskandığımı size itiraf edebilirim , aramızda ;) Evet çok saçma ama aşık olunca tüm saçmalıklar seninle oluyor , ne kadar istemesende. Ve o saçmalıklar senin hayatında bir şekilde yer ediniyor. Sonra daha çok bağlanıyorsun ,kopamayacak seviyeye geliyorsun.
Ama Rüzgar aşka inanmıyor onu tanıdım tanıyalı bu böyle.
- 3 Yıl Önce -
'Elini uzatır' "Meraba ben Ece."
Gülümseyerek " Meraba bende Rüzgar çok memnun oldum Ece."
Gözlerimi gözünden , elimi elinden çekememiştim. İsmimi ondan duymak beni heyecanlandırmıştı ama neden? Daha ilk kez konuşuyorduk. Dedikleri gibi , gerçekten de ilk görüşte aşk diye bir şey var mıydı ki? Ben size söyleyim , bu zamana kadar inanmıyordum buna , şu dakikadan itibaren bende ilk görüşte aşka inanıyorum.. Ve aşka inanmayan bu kişiyi aşka inandırcak kişi olmak istiyorum..
Bölüm Sonu
Beğendiyseniz devamı için yıldızlamayı , yorum atmayı unutmayın^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Aşk'a İnandır
Teen FictionAşk'a hiç inancı olmayan birine aşık olduğunu hayal et. Onun inancını değiştiremiyorsun ondan vazgeçemiyorsun da. Bu çaresizlik insana acı verir elbet.. Ama istediğini elde edip etmemek senin elindedir. Bakalım Ece başına gelen olaylara rağmen Rüzga...