5. Bölüm

1.7K 111 38
                                    

Yaşadıkları yaşacayacakları kadar korkutmuyordu onu. Elleri kelepçelenmiş bir halde Malfoy malikanesinin zindanında, karanlıkla dost olmuş olmak- evet, birkaç saat sonra yaşayacakları ve dönüşeceği o şey kadar korkunç değildi.

Bir köşeye sinmişti ve bugüne dek tüm olanları düşünüyordu. Ne Voldemort'a karşı gelmek, ne de Sirius'u kurtarmaya çalışmak onu korkutmamıştı. Şimdiyse titriyordu. 

Narcissa demir parmaklıkların ardından Luna'nın ayışığında parıldayan altın sarısı saçlarına baktı hüzünle. Olmasından korktuğu ne varsa yaşanıyordu, Luna'yı ilk kez buraya kapattığında bunun tekrarlanmaması için Merlin'e dua etmişti. Ama kız yeniden kendini burada bulmuştu işte, üstelik şu an onu ellerinden kurtaracak ne Harry Potter ne de evcini Dobby yoktu.

Narcissa elindeki sandiviçi Luna'ya uzattı ama Luna onun burada olduğunun bile farkında değildi.

"Tatlım?" dedi yumuşacık bir sesle "Yemek yemen gerekiyor."

Luna başını kaldırdı ve Narcissa'nın güzel yüzüne baktı "İstemiyorum." dedi soğukça "ama- teşekkürler."

Narcissa onu kurtarmayı istiyordu, ama bunu yaptığında kendisinin, oğlunun ve eşinin hayatını tehlikeye atmış olacaktı.

"Seninle sürekli burada karşılaşıyor olmamız..." Narcissa boğazını temizledi "Üzücü."

"Babamın mezarında da karşılaşmıştık, kendinize haksızlık etmeyin."

Narcissa dudaklarını büzdü üzgünce "Seni buradan çıkarmam gerekiyor."

Luna omuzlarını silkti "Burada olma sebebim sizin oğlunuz ve benim de kuzenim." Narcissa diyecek bir şey bulamayarak sustu. Sonrasında kızın titrediğini fark ederek üzerindeki pelerini çıkardı ve kıza uzattı. Luna kadının pelerinini yastık gibi bürdü ve başını üstüne koyarak gözlerini kapattı. Son kez huzurlu bir uyku çekmek istiyordu "Teşekkür ederim bayan Malfoy, siz içinde yaşadığınız insanlara rağmen çok iyisiniz."

***

Luna bu kez gözlerini araladığında bileklerini sıkı sıkıya sarmalamış olan zincirleri hızlı ve beceriksiz parmaklarla çıkaran kadını gördü. Narcissa. Diğer yandan da özürler diliyordu. Luna yanaklarının gözyaşlarıyla ıslandığını gördüğünde onun için üzüldü, tüm kalbiyle.

Narcissa nihayet genç kızı bileklerindeki ağırlıktan kurtardığında onun yanaklarını okşadı "Özür dilerim Luna." diye fısıldadı "Yemin ederim böyle olmasını istemezdim."

Luna onun eline dokundu ve gülümsedi "Bir öğretmenimiz vardı- o da şeydi.." bu kelimeyi ağzına almaya dili varmıyordu "Bir kurtadamdı ve hayatımda tanıdığım en iyi insandı o." Narcissa'yı sakinleştirmeye çalışmak komik geliyordu kendisine "Üzülmeyin yani, yalnızca görünüşüm değişecek ve... bu önemsiz."

Narcissa kızın sarı saçlarını öptü ve ayağa kalkmasında yardımcı oldu. Malikanenin merdivenlerinden çıkarken aralarındaki sessizlik duvar gibi hissediliyordu.

Luna ilk kez böcürtüne şahit olduğunda, Remus Lupin'in yüzünün acıyla gerildiğinin farkına varmıştı. Luna hiçbir şeyden korkmuyordu kurtadamlardan korktuğu kadar. Ve bu nedeni olmayan bir korkuydu...

Ya da nedenini biliyordu bu korkunun sebebinin, ama hatırlayamıyordu neyin sebep olduğuna bu korkunun.

Luna kapıya nihayet ulaştıklarında dudakları aralanmış ve hareket eden Narcissa'ya baktı. Sesini duymuyordu. Narcissa'nın omuzlarında duran elleri kendini terk ettiğinde, Luna karanlığa yürümeye başladı. 

Az sonra omzuna ya da belki de yüzüne bir kurdun pençesi inecekti. Hayatına saplanmış bir balta...

Luna'nın adımları yavaştı, kalbiyse daha önce hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

Arkadaşları aklına geldi o anda... Ve onları düşünmek kalbinin ritmini yavaşlatmaya yetti. Acaba şimdi Ginny ve Hermonie ne yapıyorlardı? Muhtemelen kendilerini suçlu tutuyorlardı dönmediği için. Luna gülümsedi, dergisi için yazdığı yazıların güvende olduğunu düşündü. Eğer ölürse -ki bunu her şeyden çok istiyordu- arkadaşları dergiye sahip çıkabilirlerdi... Ama arkadaşları- hiçbir zaman kendisinin varlığına emin olduğu şeylere inanmamışlardı ki. Onlar eline aldığı an dırdırcı dergisi, realist şeylere boğulacak bir hal alırdı.

Luna yine de onları sevdiğini düşündü. Ve dergisi ne hale gelirse gelsin seveceğini.

O anda daha önce hiç hissetmediği bir ağrı sırtına indi. Dizlerinin üzerine çökerken bu beklenen darbe karşısında, dişlerini birbirine kenetledi. Elini toprağa bastırdı ve acıya dayanabilmeyi diledi. 

Ensesine üflenen nefes, Luna'nın acısını daha da derinden hissetmesine sebep oluyordu.

Fenrir Greybeck'in sert ve hırıltılı sesi önce tüylerini ürpertti sonrasındaysa kulaklarında unutulmaz sözcükler olarak havaya döküldü "Luna Lovegood, çok küçük bir kızken bana verdiğin sözü şimdi tutuyor olman çok hoş."

Luna saniyelerdir içinde biriktirdiği o acıyı sonunda çığlık olarak dışarıya bıraktı.

Bu acıyı daha önce hiç hissetmemişti evet, ama sonsuza kadar zihninde dolanıp duracak bu cümle canını kurtadam zehrinden daha çok yakıyordu.

Tom Riddle ve Luna LovegoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin