7

917 54 4
                                    

"kahvaltı hazır hadi gel." yüzüme baktığında dolu gözlerimi fark etmemesi için çabalıyordum.

"sen ağladın mı?"

"h-hayır,ben üzerimi değiştirip geleyim." elini bacağıma koydu.

"bak,ben yıllarca sana annelik yapamadım kara kuzum,hiçbir anında yanında da değildim. mutlu olduğunda,üzgün olduğunda,kızgın olduğunda.. ilk yanında olması gereken kişi bendim ve ben olamadım. ama artık bazı şeyleri değiştirmek istiyorum. biliyorum geç kaldım,bu zamana kadar annelik yapmadın şimdi mi aklına geldi diyeceksin,haklısın. geç de olsa farkına vardım ve yanında olmama izin ver kızım,lütfen."

omzuna yaslandım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım.

"anne ben çok yoruldum. sevilmemekten,fark edilmemekten.. o kadar yıl boyunca herkesi gören o,bir kez olsun beni göremedi. anne ben sevilemeyecek kadar kötü bir insan mıyım?" gülümsedi.

"seni fark etmiştir ama mecbur kalmıştır belki. insan mecbur kalır bazen. evlendiği kişiyle evlenmeye mecbur kalır,birini seviyor gibi yapmaya mecbur kalır,bilemezsin. azer belki mecbur kalmıştır başkasını seviyor gibi gözükmeye. ya da aşık olmuştur zaten gözlerinde bakarken kaybolduğuna." alnımı öptü.

"hayat pes etmen için çok kısa ama pes etmemen için de bir hayli uzun. pes etme güzel kızım." sıkıca sarıldım.
•••
"efendim."

"kapıda seni bir hediye bekliyor kara kuzu,giyin gel. kapının önündeyim."

"hayırdır ne oldu?"

"bekliyorum." dedi ve yüzüme kapadı,bi kez öküzlük yapmasa şaşarım.

merakla evin kapısını açtım. siyah bir kutu ve üzerinde bir not vardı.

Damla, damla sevgili.
Bir gün akıp gideceğiz hayata.
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur.
Ve yine damla, damla çoğalıyorsun içimde. 
Yılmaz Güney

kalp ritmim hızlanırken heyecanla kutu ile odama çıktım. içinde o gün aslı için aldığı kırmızı elbise vardı.

elbiseyi giydim ve saçımı düzelttikten sonra hızlıca evden çıktım. arabanın içinden bana yolladığı hayran bakışlar beni fazlasıyla heycanlandırsa da bir şey belli etmemeye çalışarak arabaya bindim.

"neden aslı için aldığın elbiseyi bana gönderdin?"

"elbisenin gerçek sahibi sendin çünkü." anlamazca ona baktım.

"aslı'nın bundan haberi var mı?" ofladı.

"gidince anlatacağım her şeyi."

"nereye gidiyoruz?"

"pavyona gideceğiz karaca." çatık kaşlarla ona döndüm.

"karılarla yiyişmelerini izlemek istemiyorum sağa çek ineceğim azer."

"yav kızım bi otur oturduğun yerde,şaka ettim bizim eve gideceğiz." kafa salladım.
•••
"azer annenler ne-" aniden beni duvara yasaldı.

"bi sus allah aşkına,şimdi susturucam olmayacak." gülümsedim ve yakasını tutup kendime çektim.

"yoksa öperek mi susturacaktın?" güldüm.

"çok beklersin azer." şaşkınlıkla bana baktı.

"otur konuşmamız lazım." dedi eliyle özenle hazırlamış masayı gösterirken.

masaya oturdum ve merakla onu dinlemeye başladım.

"aslı'yla sevdiğim için sevgili değildim. geçen gün vurulmuştum ya hani,beni vuran aslı'nın babasıydı. babası ile düşmandık ve sadece onu bitirmem için kızına ihtiyacım vardı. aslı da bana yardım etti sadece bunun için. gerçi benim bitirmeme gerek kalmadan kendisi intihar etmiş. her neyse kısacası bunu söylemek istedim."

ağzım açık söylediklerini dinlemiştim. annemin dediği doğru çıkmıştı,o bir şeylere mecbur kalmıştı.

"yani?" göz devirdi.

"kızım bir de bana odun dersin. o kadar şey anlattım."

"yanlızca aslı'yı sevmediğini anlattın ne diyeyim azer?" kolumdan tuttu ve beni kaldırdı.

"bir şey deme karaca." dudağıma yapıştığında başta idrak edemesem de sonradan ben de karşılık verdim.

" dudağıma yapıştığında başta idrak edemesem de sonradan ben de karşılık verdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
arkadaşk,AzKar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin