Okulda konuşulan tek şey asırlardır Gryffindor'a giren Potterlardan birisinin nasıl olup da Slytherin'e seçildiğiydi. Bunun hakkında çılgın fikirler üretiliyor ve Albus'un yanından geçen kızlar bazen kendini tutamayarak kikirdiyor, bazen de ona bir sülükmüş gibi bakıp başlarını öbür tarafa çeviriyorlardı ve azametle yürüyorlardı. James ise Gryffindor salonuna girdiğinde yanına yaklaşanlara sanki ona hakaret etmiş gibi püskürüyor ve surat asıyordu, bu konuda bir hafta içinde epey ilerleme kaydetmiş olacak ki artık Erik ve Pete bile yanına yaklaşmıyordu.
Albus içinde işler pek yolunda gitmiyordu, Scorpius ve küçük çetesi ıssız koridorlarda Albus'un yolunu kesiyor ve kitaplardan öğrendikleri küçük uğursuzluk büyülerini üzerinde deniyorlardı, hatta Albus dayanamayıp tam karşılık verecekken Profesör Flitwick hemen yanlarında belirmiş ve cikleyen sesiyle üst üste 2 saat cezaya kaldığını söylemiş, sanki bu da yetmezmiş gibi Slytherin'den puan kesmekten çekinmemişti.
"Slytherin'den yirmi puan, Potter."
Hogwarts kendileri için sıcak bir yuva olmaktan, o tatlı maceralardan fersah fersah uzaktı her ikisi için. James, içini çekerek dört direkli yatağına girdi, üzerine örtüyü çekti, pencereden bakarken uzaklara daldı ve "Acaba buna daha ne kadar dayanabilirim," diye düşündü.
************************************
Sabah erkenden kalkan James, üstünü bile değişmeden aşağı indi. Yüzünü ekşiterek dünden kalan ve masanın üstünde bir yığın oluşturmuş ödevlere baktı. Ödevlerini de tamamlayamamıştı. Önceki gün, Pete ve Erik'le tüm zamanını zindanlarda Slughorn'un kendisinin, özellikle kardeşi Albus'un , iksir konusunda o muhteşem başarısını dinleyerek geçirmişlerdi ve yine , Slughorn her zamanki gibi içtiği içkiden dolayı yanakları al basarak aynı cümleyi yüzüncü kez tekrarlamıştı:
"Kardeşinin bu konudaki başarısı hayran kalınacak biçimde- hık-" çok kaçırdığı içki yüzünden gözleri yaşararak,
"Şüphesiz bu yeteneğini Lily'den almış olmalı-hık-ama en önemlisi ne biliyor musun, ona bakınca-hık- o yeşil gözlere, sevgili Lily geliyor aklıma-hık"Cümleyi tamamlayabilmenin verdiği muzaffer edayla Slughorn kendine biraz daha konyak koymuş ve monoton sesiyle geçmişi yad etmeyi sürdürmüştü. Nancy ise bir ay içinde 7. kazanını eriterek Slughorn'u çileden çıkarmıştı . Öğleden sonra ise işler pek yolunda gitmemişti James için , Profesör McGonagall James'i azarlamış ve beş parşomen uzunluğunda ödev vermişti. Kimbilir, diye düşündü James, belki de bu onun kaderiydi çünkü ondan önceki gün de Kehanet dersinde çay yapraklarının şekillerini incelemiş ve neye benzediği konusunda tahmin yürütmüşlerdi. İri, küre gibi gözleri ve kepçe kulaklarıyla ilk bakışta bir ev cinini andıran Sam, James'in falına bakmış ve dehşet içine düşerek en cırtlak sesiyle,
"Burada bir haç görüyorum, James. Bu azap ve daha çok ödev demek, belki bu hafta daha çok çalışman gerekecek, ha?" demiş ve öteki masada oturan Pete ve Erik ise bunu duyunca gülmekten kırılmıştı.
James, bunları hatırlayınca içini çekti ve umutsuzca eline bir parşomen aldı, yazmaya başladı.
"Baba,
Bu günlerde öyle sıkıldım ki..."O mektubunu yazadursun saat sekize yaklaşıyordu bile, herkes yataklarından kalkmaya başlamıştı. James belki de kendisini anlayacak tek kişinin ailesi olduğu düşünüyordu. Mektubunu bitirdi ve sessiz adımlarla Baykuşhaneye indi. Mektubunu tek ayağını öne doğru uzatan baykuşa bağladı, baykuş aniden havalandı ve uçup gitti. Doğan güneşin ışığında tek nokta olarak gözükene dek onu izledi ve içine bir umut ışığı dolduğunu hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
James Potter ve Beklenmedik Dönüş
FantasyHarry Potter seneler önce adının telaffuz edilmesinden bile korkulan, döneminin en karanlık, zalim ve acımasız büyücüsü Lord Voldemort yani diğer adıyla Tom Riddle ile yapılan mücadelede kıyasıya dövüşmüş, ve onu yenmiştir. O dönemden sonra her şey...