Kışın yaklaşmasıyla bastıran soğukla birlikte Quidditch seçmeleri de başlamıştı. Herkes yüzünde heyecanlı bir ifadeyle bu yıl kimin şampiyon olacağı konusunda hararetli tartışmalara giriyordu. Bazılarıysa Gryffindor'un bu seneki takım kadrosuyla sonuncu olmayı bile hak etmediğini düşünüyordu, üstelik bunu düşünenler tek Slytherinler de değildi. Hagrid bile Patlar-Uçlu Kelekerler hakkında konuşmaktan o denli sıkılmış olacak ki, o da tüm ilgisini yaklaşmakta olan seçmelere vermişti. Hatta arada bir James'e katılması için cesaret bile veriyor fakat James bu işi ve, kendisinin babasına benzediği yönündeki beyanları dinlemeden peşinen reddediyordu. İşin kötü yanı bu konuda böyle düşünen tek Hagrid değil, neredeyse tüm okuldu. Dersler de gitgide ağırlaşıyor ve Profesör Trelawney'nin odasındaki o keskin yanık kokusu her ders artıyordu. Karanlığın içinde yanan mumlar ve çevresini süsleyen kırmızı dantel örtüler etrafı sarıyor, rafların üstünde duran türlü boydan cam küreler de odaya ağır bir hava veriyordu. Trelawney'ye odanın temizlenmesini önerdiklerindeyse, bu durumun onun "İçgözü" nü engelleyeceğini söylemiş, bu öneri onu sinirlendirmiş olacak ki üç parşomen rulosu uzunluğundaki ödevi ertesi güne getirmelerini istemişti . Öğleden sonra James, Pete ve Erik Gryffindor salonunda oturmuş kafa kafaya verip bir yandan Biçim Değiştirme ödevini bitirmeye çalışıyor bir yandan da artan ev ödevlerinden ve öğretmenlerden yakınıyorlardı, artık her gün bunu bir alışkanlık haline getirmişlerdi. Sanki bundan özel bir zevk alıyorlardı.
Akşama doğru James, ortak salonda otururken fısıltıyla,
"Haberiniz var mı bilmiyorum ama, McGonagall Yasak Orman'a bütün öğrencilerin girişini yasaklamış, Hagrid'in bile."
Erik ve Pete isteksizce başını aşağı yukarı sallamakla yetindiler. Canı sıkılan James,
"Ne yani, bu mu? Bu bizi engelleyecek mi?"
"Ne yapabiliriz ki? Hem ne diye girelim, geçen sene arkadaşın Hagrid'in paçasını kurtardık, bu yetmez mi? Hayır, bence bu kadarı yeterli." dedi Pete kederli bir şekilde. Şimdi gözünü ortak salonu ısıtan şömineye dikmiş, içinde dans eden alevleri izliyordu.
"Eğer, " dedi James, "...bana yardım etmezseniz, bu işi kendim de halledebilirim-"
"Ne işiymiş bu?"
"Eh, madem gelmiyorsun-değil mi-bilmene de gerek yok o zaman."
"İyi, " dedi Pete ve ardından Erik'i de sürüklerken devam etti, "Bana söylemek istemiyorsan, sana soracak değilim-" ardından hızla ekledi, "Yarınki cezayı getirmeyi unutma!" James yüzünü kırıştırınca, "Kehanet ödevi." diye mırıldandı sadece James'in duyabileceği bir şekilde.
Onlar yukarı çıkarken, James başını arkaya çevirdi ve kardeşi Albus'u gördü. Kendisini dakikalardır izlediğini fark etmemişti bile.
******************************
Herkes kahvaltısını ediyor, McGonagall ve Slughorn ise hararetli bir tartışmaya girmiş, konuşuyordu. Sabah postaları gelmişti bile. Postalar baykuşların bacağında sallanıyor ve havada süzülüyordu. Yanlarına doğru süzülen kahverengi renkli bir baykuş Rose'un elini sertçe gagaladı. Ne istediği çok belliydi: iki Sickle. Baykuş bıraktığı Gelecek Postası için etrafı darmadağın ediyordu. Hatta etraftaki birkaç öğrenci hızla kalktı ve burnu havada yürüyüp uzaklaştı. Onların bu gereksiz davranışlarına anlam veremeyen Rose, suratını astı. Elini deri kesenin içine dirseklerine kadar soktu ve iki gümüş Sickle'ı bulup baykuşa doğru şamar gibi fırlattı. Baykuş elini birkaç kez daha gagaladıktan sonra havalandı. James kendini tutamayarak sordu,
"Niye o gazeteyi okuyorsun ki?"
Rose kendinden gayet emin bir tavırla cevap verdi.
"Eh, bilirsin, dışarıda olan şeyler ilgimi çekiyor, senin aksine boş işlerle uğraşmıyorum. "
James kaşlarını çattı.
"Ne tür boş işler bunlar? "
"Kuralları çiğneyip Yasak Orman'a girmeye çalışmak mesela, gayet makul. Senin açından sıkıntı yok tabii, niye olsun ki, sonuçta puanları toplayan sen değilsin. Daha bir ay oldu James. Sadece bir ay ve Gryffindor tam yüz puan kaybetti."
Rose, eşyalarını toplarken hışımla James'e döndü ve en tehditkar sesiyle devam etti,
"Buna izin vermeyeceğim."
**********************************
"Şşşşt, sessiz ol Erik," dedi Pete titreyen bir sesle. Anlaşılan yaptığı şey kendini dehşete düşürmüştü. James en önlerinde durup onlara liderlik ediyor arkadan gelen Erik ise bunun çok yanlış bir şey olduğunu söyleyerek ikisine de uzun bir nutuk çekiyordu.
"Tamam, şimdi köşeyi dönüyoruz. Dikkatli olun ki Filch sizi görmesin. Pelerin her birimizi aynı anda gizleyemez."
"Peki, ya ondan sonra? Bir planımız yok mu? Hem dışarısı soğuk, uzun süre kalamayız orada." dedi Erik fısıldarcasına.
"Bilmiyorum, daha onu düşünmedim. Dışarı çıkınca kulubenin arkasından dolanarak Orman'a gireriz. Hadi-oyalanmayın!"
Mrs. Norris'i gördüler. Mrs. Norris koridorlarda geziniyordu. Kırmızı gözleriyle etrafı izliyor ve kendini durmadan yalıyordu.
"Hadi-"
"Tamam-"
"Vurma-düşeceğiz- "
"Ah-ne yapıyorsun sen, dikkatli olsana biraz."
"Susun!"
Koridorları hızlıca geçip dışarı çıktılar. Bu küçük macera bile onlara fazla gelmişti. Dışarıdaki soğuk yüzlerini çarpıyordu.
"Eeee, ne yapacağız?" dedi Pete. Hagrid'in kulübesinden gelen ışıklar karanlıkta gözlerini kamaştırıyordu.
"Eh, çok açık değil mi," dedi eliyle ileride düzensiz bir biçimde dizilen küçük bodur çalıları ve uzun, büyük gövdeli ağaçları göstererek.
"...devam edeceğiz. Gideceğiz oraya. Ne varmış bu kadar korkacak ettim doğrusu."
"Delirmişsin sen," dedi Erik gözleri büyüyerek. Bir adım gerilemişti.
"Hayır, gayet iyiyim. Hadi, gelin."
"Geliyorum-"
"Bekle-" dedi arkasından gelen iki ses.
Birkaç dakika boyunca sessizce yürüdüler. İlerden, ormanın içinden garip, uluma ve hırlama gibi sesler geliyordu fakat bu onları durdurmadı. Yürümeye devam ettiler, ta ki önlerini kesen minik çalıların ardında gizlenen iki adamı görene kadar. İkiside fena halde üşümüştü ve daha iri olan üzerinde kalın bir kazakla ayağa kalktı, bir aşağı bir yukarı yürümeye başladı. James ve diğerleri kendilerini görmesin diye yere çömeldiler. Karanlıkta beş kişinin nefes alışından ve bir hırıltıdan başka ses duyulmuyordu. En sonunda ayakta bekleyen adam konuşmaya başladı.
"Ne yapacağımız belli, sormuştun bana. Yarın güneş ağarmadan okula girip bu işi halledeceğiz. Kaç gündür ormanın etrafı sarıldı zaten. Daha fazla beklememiz aptallık olur. Hem zaman kaybederiz, hem de yakalanma riskimiz artar. Beni anladın mı? Aleron?"
Yerde oturan adam uyuyakalmıştı. Uzun, yağlı saçları alnını büsbütün kapatan Yancy, alçak sesle küfretti. Orada sessizce gizlenip kendisini dinleyen üç tane küçük çocuk olduğunu fark etmemişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
James Potter ve Beklenmedik Dönüş
FantasíaHarry Potter seneler önce adının telaffuz edilmesinden bile korkulan, döneminin en karanlık, zalim ve acımasız büyücüsü Lord Voldemort yani diğer adıyla Tom Riddle ile yapılan mücadelede kıyasıya dövüşmüş, ve onu yenmiştir. O dönemden sonra her şey...