Okula birkaç gündür karmaşa hakimdi, dersler düzgün bir şekilde yapılmıyor, yapılsa bile dinlenmiyordu. Her şey gerçekleşen bu kötü olayın gölgesinde kalıyordu, her zaman saat gibi tıkır tıkır işleyen düzen bozulmuştu. Elbette birilerinin istediği buydu, ama Hogwarts müdiresi, biraz kısa boylu ve bir tutam saçı her daim alnına düşen Bayan McGonagall'ın değil. Herkes akşamları dersi bittikten sonra binasının dinlenme alanına çekiliyor ve dışarı adım atma cesaretini göstermiyordu bile, ki bunun sebebi bariz bir şekilde ortalıkta bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan, bu sefer dedikodu grubunun çıkarmadığı belli olan bir dizi söylentiden ibaretti. Söylentinin ucundaki kişiyse, yani zavallı Rose Weasly, saldırıdan sonra tek kelime bile edemeden Madam Pomfrey tarafından okulun kuzey tarafındaki hastane kanadına kaldırılmıştı. Herkes saldıran kişilerin hedefinin Rose değil, doğrudan James ve Albus olduğunu düşünüyordu.
"Eh, bu fikir yanlış da gelmiyor aslında. Yani akla yatkın." demişti James bir pazar sabahı oturduğu yerde gerinerek.
"Bencede abi, çok mantıklı. Benim babam da gelmiş geçmiş en büyük kara büyücüyü alt etse bana da saldırabilirlerdi." dedi Pete, kalbi kıskançlıktan çatlayacaktı sanki. O da James'le aralarında hiçbir fark olmadığını vurgulamak için bu yolu seçmişti. Her seferinde birilerinin kendinden üstün çıkmasından nefret ederdi. Bu, en yakın arkadaşı olsa bile. Çünkü bu güne dek hep arka planda kalan o olmuştu ama bu feci duygu arkadaşlarından daha önemsizdi.
"Bence söylemeliyiz, yani bildiklerimizi. Belki bizim anlamadığımız bir anlam çıkartırlar, ha? Ne dersiniz?"
James gözünün önünde beliren olası zaferi tek başına sırtlamak istiyordu, kimseye bir şey söylemeyecekti.
"Yapamam Erik. Bunu biz, kendimiz yapmalıyız. Değil mi?
"Ben pek emin değilim. Hem daha ikinci sınıftayız, öyle değil mi? Yapsak bile ne yapabiliriz ki? Tek yapabileceğimiz şey bir çöp dolusu doksi pisliğini temizlemek olur, hatta ondan bile emin değilim. Bu yüzden iyisi mi doğru yola dönelim James."
"Zaten doğru yoldayız. Bana güvenin. " sesi güven verici çıksa da kendisi de ilk defa böyle büyük bir işe kalkışıyordu. Sonuçta öğretmenlerin bile gizemini çözemediği bir şeydi bu. Ama başarırsa okulda nasıl sükse yapacağını da düşünmekten kendini alıkoyamıyordu ve belki Rose da bütün o kötü düşüncelerden kurtulurdu. Hatta ve hatta Hufflepuff binasında gördüğü sarışın bir kız olan, Jacy bile kendisine ilgi duyabilirdi. Bu düşüncelerle midesi heyecandan bükülürken, arkadasında Şişman Hanım'ın olduğu goblen büyük bir gürültüyle açıldı, James gördükleri karşısında şok oldu. Evet zavallı Rosie'nin başına gelen kötü şeylerdi ama bu kadar hızlı gelmelerini beklemiyordu doğrusu: kapının önünde dört kişi duruyordu. En öndekinin gözlüğü burnunun üzerine düşmüştü ve alnının hemen üstünde şimşek biçiminde bir yara izi vardı, bu muhakkak babası olmalıydı-
"James?"
James birkaç dakika daha etrafa boş boş bakmayı sürdürdü ve tüm yıkıcılığıyla, gerçek dünyaya geri döndü. Arka planda bulanıklaşan diğer kişiler şimdi baktığı resmin net birer parçasıydı. Hermione, Ron Weasly ve annesi, Ginny Potter, onu oracıkta bekliyordu. Babası birkaç adım daha yaklaştı, ellerini oğlunun başına koydu, ona ufak bir öpücük kondurdu. James rezil olduğunu düşünüyordu, haksız da sayılmazdı doğrusunu isterseniz. Herkesin ortasında bu türden bir duygu gösterisine hazır değildi. Tüm havası sonuna kadar şişirilen ve bir anda patlayan bir balon gibi sönmüştü. Yapacak bir şey yoktu, olan olmuştu. Mektupla konuşmak gibi değildi bu, babasıyla yüz yüzeydi. Etrafta hiç utanma belirtisi göstermeden kikirdeyen kızlara aldırmayarak eliyle dışarıyı işaret etti. Çünkü tek kelime edecek gücü kalmamıştı. Babası işareti anladı ve onları çevreleyen kalabalığın arasından seri bir şekilde sıyrılarak çıktı, diğerleri de. James kendisini beklediklerini biliyordu. O da ailesini fazla bekletmeyerek çıktı ama çıkarken gülen birkaç kıza pis bir bakış atmayı da ihmal etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
James Potter ve Beklenmedik Dönüş
FantasíaHarry Potter seneler önce adının telaffuz edilmesinden bile korkulan, döneminin en karanlık, zalim ve acımasız büyücüsü Lord Voldemort yani diğer adıyla Tom Riddle ile yapılan mücadelede kıyasıya dövüşmüş, ve onu yenmiştir. O dönemden sonra her şey...