Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Jungkook, buraya neden tekrar geldiğini bilmiyordu.
Gece yarısını çoktan geçmişti, zaman kavramı Jungkook'a artık hiçbir anlam ifade etmediği için umursamadığı bir şey olsa da alışkanlık olarak taktığı saatine baktı, 03.23. Çok geç, diye düşündü karşısındaki klinik binasına gözlerini dikerek. Yağmur deli gibi yağarken ansızın titredi Jungkook, üşüyordu ve dakikalardır yağmurun altında olduğundan dolayı sırılsıklamdı. Eve gitmeliydi, bu saatte burada olmasının hiçbir anlamı yoktu fakat eve gitmek istemiyordu.
Jungkook, korkuyordu.
Aslında kendisi dışında kimsenin olmadığını bildiği eve girdiği an Min Shim'in güzel sesini duyuyordu, yatak odası hala o kokuyordu ve ne zaman aynaya baksa arkasında ona gülümserken gördüğü kişi, Min Shim'di. Saatler önce evden kendisini zorlukla atmasının nedeni de buydu, Min Shim tekrardan gelmişti. Uyumak için gözlerini kapattığı sırada beline sarılan kolları tuttuğunda onun gerçekten de yanında olduğunu hissetmişti, fakat diğer yandan zihninde sürekli Lalisa'nın sesi yankılanmıştı. O gerçek değil, zihninin bir oyunu Jungkook.
Ve Jungkook, kendisini dakikalar önce kliniğin önüne gelmiş bir şekilde bulmuştu. Hangi ara arabaya bindiğini, buraya kadar nasıl geldiğini, neden geldiğini, hiçbirisinin cevabını bilmiyordu. Tek bildiği şu an evden başka bir yerde olması gerektiğiydi. Aslında yakın dostlarından Taehyung veya Jimin'in evine de gidebilirdi ama içinden bir ses onun burada olması gerektiğini söylüyordu.
Jungkook, sonunda derin bir nefes verdi ve soğuk havaya daha fazla dayanamayacağını anlayarak ışıkları çoktan söndürülmüş binaya doğru ilerledi. Yaptığının doğruluğunu veya yanlışlığını sorgulamak istemiyordu, bu sorgulamaya girişirse muhtemelen eve geri dönmek zorunda kalacaktı ve bunu yapmayı istemiyordu. Yağmur şiddetini iyice arttırırken binanın giriş kapısına uzanan ve daha günler öncesinde Lalisa ile beraber oturduğu merdivenleri hızlıca çıktı. Dış kapının tamamen camdan yapıldığı için şeffaf olmasına rağmen içerisi karanlıktı, Jungkook hiçbir şey göremiyordu. Saat oldukça geçti, Lalisa muhtemelen uyuyordu ve gecenin bu saatinde, dondurucu soğukta kliniğin kapısında duran Jungkook her ne kadar bunu yapmaması gerektiğini bilse de kapıya üç kez sert bir şekilde vurdu. Sağanak yağan yağmurun gürültüsü, kapıya vurma sesini bastırmıştı. Jungkook derin bir nefes alarak bir kez daha vurdu, bir kez daha ve bir kez daha...
Sonunda içeriden gelen seslerle olduğu yerde doğrulan Jungkook, gülümsedi. Dakikalar içerisinde kliniğin giriş kısmı aydınlanmıştı, saçları dağınık, üzerinde kat kat eşofman ve hırkayla gözlerini açık tutmakta zorlanan Lalisa'yı görmüştü. Yağmur sularının süzüldüğü cam kapıdan birbirlerine bakarlarken Lalisa, karşısındakinin Jungkook olduğunu gördüğünde gözlerini kocaman açtı. Onu gecenin bu saatinde burada görmeyi beklemiyordu, şaşkındı ve bir anda az önceki uykulu halinden eser kalmamıştı. Sırılsıklam olmuş, saçları alnına yapışmış güzel yüzlü adamı gördüğünde kalbinin teklemesine engel olamamıştı, birkaç saniye daha şaşkınlıkla bakakaldıktan sonra hızlıca odasına koştu ve masanın üzerindeki anahtarı aldı. Göz ucuyla koltuğa serdiği ince çarşaf, yastık ve battaniyeye baktı, bir anlığına onları toplamayı düşünse de bu fikrinden hemen vazgeçti. Dışarıda korkunç bir soğuk vardı ve Jungkook'un beklemesini istemiyordu, üstelik giysilerinden ve saçlarından ne kadar uzun süredir dışarıda kaldığı belliydi.