seven; hyeonsil

3.3K 415 283
                                    

≭

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lalisa, neden burada olduğunu bilmiyordu.

Dakikalardır oturduğu banktan aralanmış dudaklarının arasından verdiği derin nefesle ayrılan ve denizin kıyısındaki kayalıklara doğru yürüyen Lalisa esen sert rüzgarla irkildi. Hava gittikçe daha da soğuyor, daha da kararıyordu. Fakat bu Lalisa için pek de önem arz eden bir durum değildi zira kendi zihnini yansıtan havalarda dışarıda olmayı seviyordu. Bu kasvet, bu karanlık ona zihnindeymiş hissi veriyor, sanki aklından geçenler rüzgarın etkisiyle savrulan fakat rüzgarın şiddeti ne kadar büyük olursa olsun yerlerinden kopmayan çiçeklerdi. Rüzgarın tenlerini her yalayışında bıraktıkları zehir onları öldürmezken korkunç bir acı veriyorlardı. Havadaki ıslak toprak kokusu yanık tadındaydı, öldürülmüş birçok anının yaydığı koku rahatsız edici olmasına karşın sarhoş edici bir güzelliği de vardı. 

Jungkook'tan gelen koku da buydu fakat öldürülen kendisiydi.

Lalisa iki gün önce gördüğü rüyanın etkisinden kurtulamazken diğer yandan Jungkook'u görme isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Birbirine değen dudakları öylesine gerçekçiydi ki Lalisa hala onların baskısını hissedebiliyordu dudaklarının üzerinde. 

Gerçekçi olan bir diğer şey de nefesinin kesildiğini hissetmesiydi.

Nefes nefese korkuyla rüyasından uyandığında başında dikilen Bong Cha'yı odadan çıkarmasının ardından dakikalarca elleri boğazında oturmuştu ağlayarak. Sanki gerçekten de Jungkook ile beraber o uçurumdan düşmüş gibi hissetmiş, boğazındaki atkısının o keskin baskının hala orada olduğunu düşünmüştü. Rüyalar ve bilinçaltıyla ilgili onlarca ders almış olan Lalisa bu rüya hakkında hiçbir şey düşünemiyor, herhangi bir fikir oluşturamıyordu kafasında. Jungkook onun tüm akademik bilgilerini alt üst ediyordu. Hayır, yalnızca akademik bilgilerini değil...

Lalisa derin bir nefes daha verdi ve rüzgarın etkisiyle gözlerinin önüne gelmeye çalışan kısa saç tutamlarından birisini buz gibi olmuş kulağının arkasında sıkıştırdı. Gözlerini kararmış, ağlamaklı duran gökyüzünün gölgesinin düştüğü hırçın dalgalı denize dikerken kollarını göğsünün etrafında kavuşturdu.

"Ne hoş tesadüf!"

"Ne hoş tesadüf!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
junsaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin