Lalisa saatlerdir oturduğu penceresinin önündeki döner sandalyesinden irkilerek doğrulduğunda, hıçkırıkları boğazına dizilmişti. Günlerdir peşini bırakmayan çektiği zihinsel sancılar somut birer ağrıya dönüşmüş, nefesini kesecek kadar canını yakıyordu. Hiç tatmadığı şeylere özlem duyuyor, sahip olmadığı şeyleri kaybedişine iç çekerken neden sahip olamadığını düşünerek ağlıyor, aslında hiçbir zaman yapmadığı şeyler için pişmanlık duyarken öldüğünü düşündüğü geleceği için ağıtlar yakıyordu.
Döktüğü her gözyaşı, öldürdüğü bir duygu ve parçalara ayrılan bir anıydı.
Anı adı altında zihnine düşen her kare, aslında hiç yaşanmamış olaylardı. Lalisa o çok özlediği arkadaş ortamına aslında hiçbir zaman sahip olmamıştı, ailesiyle beraber mutlulukla akşam yemeği yediği masaya hiç oturmamıştı, asla birine aşık olmamış, onunla beraber özlemle anımsadığı pikniklere gitmemişti.
Lalisa, aslında hiçbir şey yaşamamıştı ve hıçkırıklara boğularak ağladığı şeyler, onun düşleriydi.
Bunu Psikiyatrist Lalisa Manoban olarak kendisine belirttiğinde acısı katlanarak artıyor ve sonu gelmez bir boşluğun içerisine doğru sürükleniyordu. Bir anda her şey o kadar anlamsız ve dayanılmaz geliyordu ki Lalisa yapması gereken tek şeyin ölüp gitmek olduğunu düşünüyordu.
27 yaşındaki Psikiyatrist Lalisa Manoban, ölümü her gün düşlerken onu boynuna astığı ipi dişleriyle keserek kurtaran yine kendisiydi.
Sarsılarak ağladığı sırada şiddetli bir gök gürültüsü çığlık atarcasına koparken Lalisa ağzından büyük bir hıçkırık kaçırdı ve pencereden dışarıya baktı. Saniyeler sonra saçtığı ışıklarla kendisini gösteren şimşeğe korkuyla bakarken dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerinden damlalar süzülmesine izin verdi.
Bu sırada yalnızca şiddetle yağan yağmur sesinin hakim olduğu ve bozuk sokak lambasının aydınlattığı sokağın yolunda kliniğe doğru yaklaşan arabanın farlarının neredeyse karanlık olan yolu kesip geçtiğini gördüğünde heyecanla yerinden kalktı.
Jungkook gelmişti.
Saniyeler içerisinde araba kliniğin önünde durduğunda Lalisa da ayaklandı, burnunu sert sayılabilecek bir şekilde çekip eliyle yüzünü kurulamaya çalışırken üzerindeki soğuk odada ısıtması için giyindiği kalın polara baktı. Yapacak bir şey yoktu, Jungkook'un gündüz saatlerinde gelmemesi onun sorunu değildi.
Saniyeler sonra önce binanın dış kapısının sesini duydu, birkaç saniyenin ardından da odasının kapısınınkini. Geldiğine şaşırmış veya onu bekliyormuş gibi davranmasına gerek olmadığını düşündü. Odaya adımladıktan sonra ardından kapıyı kapatan siyah kabanlı ve beş gündür görmediği adama baktı.
Gittikçe zayıfladığı için daha da belirginleşen yüz hatları solgundu, gözlerinin altında kocaman torbalar vardı ve etli dudakları renksizdi. İyice uzamış olan siyah saçları hafif dağınıktı, sol kulağındaki küpelerden birinden uzun bir zincir sarkıyordu. Çekik gözleri düz bir ifadeyle Lalisa'ya bakarken, yüzünü incelemeye başladığında kaşları çatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
junsaeng
FanficBir akşam, Psikiyatrist Lalisa Manoban'ın kliniğine eşini kaybetmiş bir adam gelir. Lalisa Manoban x Jeon Jungkook | ocak 2020 @satanasovski