Bölüm 3

492 34 45
                                    

Ne alaka hiçbir fikrim yok ama birlikte okumanızı öneriyorum çünkü şarkı çok hoş  <3

Şarkı:
Two Feet
I Feel Like I'm Drowning

***********************************

"Saatlerdir haraketsiz bir şekilde yattığım yataktan başımı kaldırdığımda iki adet okyanusun bana bütün derinlikleriyle baktıklarını görünce nefesim kesildi..."

İnanamazlıkla gözlerimi kırpıştırdığımda üstümdeki keskin bakışlar kaybolmuş, yerini bir hiçlik kaplamıştı. O gün bir kez daha düşündüm delirdiğimi. Tekrar tekrar söyledim gecenin karanlığında içimden "Bu sadece aklımın bana oynadığı bir oyun, daha fazlası değil."

Zaten kaçmış olan uykum iyice kaçtığında saat sabaha karşı dörde geliyordu. Yatakta yalnız başıma hiçbir şey yapmayarak oturduğum için sıkılmıştım. Ben de en iyi çözümü bahçeye çıkarak kitap okumakta buldum. Hemen üstüme üzerinde yılların anılarını taşıyan eski montumu geçirip kapıdan dışarı attım kendimi. Bizim odamız yatakhanenin ikinci katında olduğu için pek de uzun sürmemişti zemin kata ulaşmam.

Bahçeye çıktığımda esen rüzgarla birlikte uzun zamandır uyumamanın sonucu olan mayışık vücudum anında ayılmış, dinç bir hale gelmişti. Zaten çok geniş olmayan bahçemizin sonuna vardığımda okulumuzdaki belkide en sevdiğim yer olan yaşlı ağacımızın altına oturdum. Ay ışığının altında elime aldığım kitabın işaretlediğim bölümünü es geçerek rastgele bir sayfa açtım ve kitabın inanılmaz güzellikteki kokusunun beni büyülemesine izin verdim. Kimilerine anlamsız gelse de ben bu kokuyu hiçbir şeyi sevmediğin kadar çok seviyordum. Belkide bu yüzden  biri bana en sevdiğim kokuyu sorsa o kişiye hiç düşünmeden kitap kokusu derdim, o derece seviyordum bu kokuyu.

Sonra da okumaya başladım. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki kitabıma çok uzun zamandır burada oturduğumu havanın aydınlanmasıyla fark etmiştim. Artık vidaları gevşediği için gözümden aşağı kayan yuvarlak gözlüklerimle birlikte altında oturduğum yaşlı ağacı terk edip yurda geri dönüm.

***********************************

Ders başlayacaktı yakında. Sanırsam beş yada altı dakika kalmıştı. Ben ise oldukça aceleci bir şekilde kitabımı bitirmeye çalışıyordum, çünkü biliyordum ki eğer bitiremezsem bütün ders boyunca onu düşünecek ve dersten hiçbir şey anlayamayacaktım.

Kitabımı bitirmeyi başardığım zaman zaferle başımı içine gömdüğüm satırlardan kaldırmıştım. Hoca da tam o sırada gelmişti. Yan sıramda yapılan yeni çocuk dedikoduları da hocanın gelmesiyle kesilmişti. Muhtemelen çocuğun girdiği ilk dersten sonra sükunete çekilmesi ve derslere katılmamasıydı konu. Yada sadece ne kadar yakışıklı olduğu. Yeni öğrenci geceliğin kendi kendime yaşadığım maceradan beri ortalarda yoktu. Hayalet gibiydi resmen varlığını hissettiriyordu ama görünürde hiçbir şey kalmıyordu elinizde.

Fizik dersinin sıkıcılığı yüzünden kapanmamak için resmen bir savaş veriyordu göz kapaklarım. Gece neredeyse hiç uyumamış olduğum gerçeği ise bu savaşı kazanmaları konusunda hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. En sonunda uykunun güvenli kollarına teslim ettim kendimi.

Zil sesiyle uyanmıştım derin uykumdan. Her zamanki gibi toplaşmıştı sınıfın ayrı ayrı arkadaş gurupları. Dedikoducu kızlardan bilgisayar oyunu bağımlısı erkeklere kadar herkes. O an fark ettim diğer arka köşeden parlayan sarı saçları. O da kitap okuyordu ve belli ki o da soyutlamıştı kendini şu an içinde yaşadığımız dünyadan.

Ders başlamıştı yine. Bize muhtemelen hiçbir zaman işimize yaramayacak bilgiler iteleniyordu bir gün daha. Dersin bitimine yakın öyle bir dalmıştım ki duymuyordum hiçbir şeyi. Ta ki zil sesine kadar. Zil çalınca ayaklanmıştı okyanus gözlü çocuk. Yine merak etmiştim o çocuğun gizemini. Biraz kurcalamakta zarar gelmezdi ki. Aklımdan bu düşünceyi geçire geçire takip ettim okyanus gözlü çocuğu. Ne aradığımı ve ya bu eğlemi gerçekleştirirken ne düşündüğümü ben de bilmiyordum. Sadece merak ediyordum onu, beni ona çeken şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordum.

Düz gidiyor olduğu koridordan bir kez daha sağa sapmıştı. Nereye gidiyordu hiç anlamamıştım. Yine dönüyorduk ki birden duraksadığında ben de adımlarımı durdurdum. Arkasına dönmeye tenezzül bile etmeden konuşmuştu. "Neden beni takip ediyorsun?" Soğuk ses tonundan ötürü tüylerim diken diken olmuştu. Bu soruya verecek bir cevabım yoktu, bunun en büyük sebebi ise cevabını bilmiyor olmamdı. Ben de dürüst olmaya karar verdim ve ona bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine hafif bir kıkırtı duymuştum. Aniden keskin hareketlerle arkasını döndü ve ona yakışır bir şekilde zarif ve ağır ağır yanıma yaklaştı. Aramızda birkaç adım mesafe kalmıştı ki durdu. Okyanusları benim Zümrüt yeşili gözlerime bütün derinlikleriyle bakarken baştakinin aksine oldukça sakin bir ses tonuyla söyledi. "Tuhaf bir çocuksun." Ağzından insanüstü bir pürüzsüzlükle çıkan bu kelimelerin ardından bir daha arkasına bakmadı ve gözden kayboldu. Ben de bir daha haraket edemeden adını bile bilmediğim okyanus gözlü çocuğun arkasından bakakaldım.

***********************************

Şimdi üçüncü bölüm ile karşınızdayım sevgili okuyucular

Benim aklımda tek bir soru var o da bu fic nereye gidiyor

Neyse umarım beğenmişsinizdir okuduğunuz için teşekkürler <3

Ruhuma Açılan Pencere | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin