Bölüm 6

440 31 53
                                    

Ben normalde yazar notlarını okumam ama bu önemli lütfen geçmeyin tamam mı kdkdkdk

Bakın lütfen kxkxkxlzlzl

Yeniden merhaba, kdkdkdkdk

Tamam kabul ediyorum yazmayalı çok oldu ve hala bölüm bekleyen bir sabırlı var mi hiç bilmiyorum dkkdkdkd

Ve dürüst olmak gerekirse ne yazacağımı da hiç bilmiyorum. Hikaye akışının nasıl ilerlemesi gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok desem yeridir.

Yaniiiii yaşasın doğaçlama jddjdjdkdldödl

Ama ben bu kitabın aceleye getirilmiş saçma sapan bir şey olmasını istemediğim için yazmış olmak için bölüm yazmak istemiyorum. (Cümleye gel aq kdkdkd)

Umarım anlayışla karşılarsınız

Bu arada nolur nolur nolur medyadaki şarkı ile okuyun.

Normalde asla baskı yapmam ama bu şarkıya çok aşığım

Şarkı:
Lord Huron
The Night We Met

İyi okumalar <3

***********************************

" "Dediğim gibi, farklı bir bakış açısı gerekir bazen." Bu pozisyonda saatlerce ters kitap okuduk belkide."

***********************************

Saniyeler, dakikalar, saatler belkide günler geçmişti son konuşmamız, son bakışmamızın üstünden. Görmemiştim onun çehresini kütüphanede yaptığımız diyaloğun ardından.

(Y.N Gül yüzünü dememek için çok tuttum kendimi JDKKSLSKSL)

Oturmuştum pencerenin yanındaki minderime. İzliyordum gökyüzünde bütün ışıltısıyla parlayan yıldızların nefes kesici görüntüsünü. Yine soyutlamıştım kendimi yaşadığımız zaman diliminden.

Bazen düşünüyordum, biri benim kafatasımın içine kamera taksa ne olur diye. Cevabı çok açıktı oysaki. Sorguluyordum bu yüzden neden bunları düşünerek zamanımı harcadığımı. Çok emindim ne olacağından, çoğu insan benim deli olduğumu düşünecekti. İronik, ben de düşünüyordum bazen.

Sebebi kafamın çalışma şekliydi. Ben beynimi bir robot gibi düşünmüşümdür hep. Bu sayede onu kontrol edebilecek ve kendimi programlayarak geliştirebilecektim. Bu düşünme biçimimi bile etkiliyordu. Biriyle konuşurken hep resim çizerdim kafamın içerisinde. Her harf farklı bir fırça darbesiydi benim bilinç altımda.

Süzülen boya damlaları her şeyi aklımda tutmama yardımcı oluyordu. Başladığım yeri unutmak çok korkutucuydu çükü benim için. Risk almaktan hep bu yüzden nefret etmiştim.

Soğuk, ele alındığında herkes için farklı bir anlam ifade eden bir kavramdı. Kimisi içinizi ürpertecek olan bu hissten nefret ederken kimisi bağımlısıydı bu hissiyatın. Bu kavrama olan takıntım ne zaman başladı emin değilim. Tek bildiğim hayatımda çok önemli bir yeri olduğu. Soğuk benim hayatımda kabul ettiğim tek riskti, aynı zamanda tek vazgeçemediğim. Hissizlikti bu kavram benim için. Düşünme kabiliyetinizi bile kaybetmenize sebep olabilecek hiçbir kusuru bulunmayan mükemmel bir kavramdı. Hissizlik ve uyuşukluk...

***********************************

Alarmın yüksek perdeden çalan sesiyle kafamı kaldırdım uyuya kalmış olduğum minderden.

Gökyüzü daha tam aydınlanmamıştı ben daldığım derin uykudan ayılırken. Yeni kalkmış olmanın verdiği mayışıklıkla boş boş göz gezdirmiştim bir süre yatakhanenin gri renkli duvarlarında. Uzanmış olduğum minderden kalkıp üzerimi değiştirdim.

Merdivenlerden indiğimde bir dersliğin önünde gördüm onu. Saçlarını ortadan ikiye ayırmış, üstündeki siyah ve kolları ona biraz uzun gelen kapüşonlusunun uçlarını da dar pantolonunun içine sıkıştırmıştı. O sırada bu kadar baştan savma bir kıyafetle nasıl bu kadar mükemmel gözükebildiğine o kadar kafayı takmıştım ki kendisinin de beni sorgulayıcı bakışlarla süzdüğünü anca fark edebilmiştim. Vücudumu süzmeyi bıraktığında kafasını ağırca kaldırıp gözlerime bakmaya başlamıştı. Aniden gelen utangaçlıkla gözlerimi kaçırarak cevap vermiştim ben de, yine de gözlerimi kaçırmadan önce yüzünde küçük bir gülümseme gördüğüme yemin edebilirdim.

Pazartesi gününün ilk dersi Fransız edebiyatıydı. Okul hayatım boyunca en zevk aldığım ders olduğunu kabul etmek zorundaydım. Edebiyata küçüklüğümden beri ilgili olmuştum, ama Fransız edebiyatı en sevdiğim edebiyat türü olmuştu hep. Sebebi Notre Dame'ın Kamburu'na karşı duyduğum büyük aşktan kaynaklanıyor da olabilirdi ama Victor Hugo'yu hep çok sevmişimdir.

Fransız edebiyatı öğretmenimiz olan bayan McGonagall başlamıştı dersine. "Bugünkü konumuz Fransız edebiyatındaki romantik dönem. Romantizm, Klasik Roman akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı duran bir akımdır. En iyi kural-" "Kuralsızlıktır. " diye tamamladım bayan McGonagall'ın sözünü. Yüzündeki şaşkın ifadeye aldırmadan devam ettim: "En iyi kural, kuralsızlıktır diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar." Bayan McGonagall yüzünde bilmiş bir gülümsemeyle bana döndü. "Pekala, madem sözümü küstahça kesebilecek kadar bu konuya hakimsiniz bay Potter, bana dersi anlatmamda yardımcı olmaya ne dersiniz." Muhtemelen reddedeceğimi düşünen sevgili öğretmenime yüzüme onunkisine benzer bir gülümseme takınarak cevap verdim. "Memnuniyetle bayan McGonagall."

Sandalyemden ağır hareketlerle kalkarak yanına gittim öğretmenimizin. Yüzündeki ifadeye bakılırsa bunu beklemediği belliydi. "Başlayabilir miyim bayan McGonagall?" Kafasını sallayarak bana onay verdiğinde devam ettim. "Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. İngiliz edebiyatında daha çok şiirde kendini gösterir. İngiliz şiirinde kalın bir çizgide kendini gösteren romantizmin bu çizgideki ilk ismi William Wordsworth'tur. Tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimser ve şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir şekilde anlatır. Ayrıca Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats da bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur." Sınıftaki şaşkın yüzlere aldırmadan devam ettim. "Romantizm Fransız edebiyatında daha yaygın bir özellik gösterir. François Rene de Chateaubrian,roman, deneme ve gezi yazıları türünde eserler kazandırmıştır Fransız edebiyatına. Fransızların dünya edebiyatına kazandırdığı ve bu akımın öncülerinden olan Victor Hugo'dan başka; Benjamin Constant, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Alfred de Mussed ve Theophile Gautier sayılabilir." Teneffüs zilinin çalmasıyla anlatımım yarıda kalmıştı, ama dışarı çıkmadan önce bayan McGonagall'a bilmiş bir gülümseme vermeye ve Draco'nun yüzüne yer edinmiş koca gülücüğe göz misafiri olmaya fırsat bulmuştum.

***********************************

Eveeeet umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Edebiyat bölümünü elimden geldiğince sıkmadan yazmaya çalıştım eğer sıkıldıysanız özür dilerim.

Gecikme yüzünden yine özür dilerim.

Hepinizi çok seviyorum yazarınız kaçar <3

Ruhuma Açılan Pencere | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin