Jeon, saatlerdir kalkmayı reddettiği yatağın üzerinde yatıyor, göz kırpmak dışında pek bir şey yapmıyordu. Kafasında dönüp duran çok fazla şey vardı ve tüm bunlar bazen onun yorulmasına sebep oluyordu, bunda pek haksız sayılmazdı da doğrusu. Jeon, yaşamın ne olduğunu bilmiyordu lâkin ne olmadığının gayet farkındaydı. Ona verilmiş bu hayat, kolay değildi. Hayır, şu an hayatında büyük sorunlar yaşadığı falan yoktu, hatta Taehyung yüzünden oldukça mutlu hissediyordu kendini. O olmasa da mutsuz, depresif biri olacağı yoktu fakat şimdi onu tanıyorken kendini normalden biraz daha neşeli ve heyecanlı hissediyordu. Biraz daha normal hissediyodu kendini, aynı zamanda biraz daha deli. Esmer olan, oldukça bariz bir şekilde Jeon'un hastalıklı zihnine yerleşmişti.
"Taehyung'a hiç güvenmiyorum." Zihninde duyduğu ses ile dudakları kıvrıldı iki yana. Kalın, soğuk bir ses tonuydu bu duyduğu. Carlos, aynı zamanda Adele'in ikiziydi fakat pek benziyor sayılmazlardı. Adele'in aksine pek kibar değildi, lükse düşkün de değildi. Rahat, sıradan bir adamdı Carlos, yalnızca dövüş sanatlarına biraz ilgiliydi ve onu öne çıkartan şey de buydu.
"Ondan korkuyorum." Gülümsemesi dudaklarında donmuştu Jeon'un, zira duyduğu bu sesin sahibi pek konuşkan bir alter değildi ve nadiren olan bu şeyde dile getirdikleri Jeon'un pek hoşuna gitmemişti. Onu anlayabiliyordu Jeon, Taehyung kadar güçlü bir adamla dans etmenin nasıl rahatsız edici ve korkutucu olduğundan elbette haberdardı fakat sadece haberdar olmakla yetiniyordu. Çünkü Jeon, Taehyung ne kadar reddetse de sağlıklı değildi ve tehlikeli bir korkusuzluğa sahipti.
Normal olmayan türden bir korkusuzluğa.
"Keşke ondan hep uzak dursak, güvenli hissetmiyorum." Aynı sesi tekrar duyduğunda derin bir nefes çekti ciğerlerine ve doğruldu yattığı yatakta. Zihninde yankılanan çocuk sesinden böyle şeyler işitmek onun kalbini falan incitmiyordu fakat bundan pek hoşlandığı söylenemezdi. Soobin, bu bedendeki en küçük alterdi ve aynı zamanda ortaya çıkan ilk kişiydi. Henüz dokuz yaşında bir çocuktu, bir sürü korkusu, endişesi vardı ve baş edilmesi kolay biri değildi. Bu yüzden, Adele rahatlatıcı bir şekilde konuşmaya girdi küçük olanı iyi hissettirebilmek adına. Jeon ise zihnindeki konuşmalara odaklanmak yerine ayaklandı ve adımlarını yatak odasından dışarı attı. Koridorun sonundaki salona ilerledi ve yerden tavana dek uzanan pencereden dışarı baktı öylece. Ardından ağır ağır yaklaşarak parmak uçlarını değdirdi cama. Bir gökdelende oturuyor olmak müthiş olduğu kadar korkutucu bir histi. Tüm şehir ayaklarınızın altındaymış gibi hissediyordunuz, harika bir manzaraya uyanıyordunuz ve sadece bunlar bile bir günün mutlu geçmesi için yeterliydi. İnsanlardan uzak hissettiriyordu, ve bunun beraberinde de oldukça huzurlu... Fakat bu cama bir şey olduğu anda, ufak bir denge sorunuyla beraber aşağı yuvarlanabilirdi. Böyle bir şeyin olmayacağını biliyordu, sadece kötüyü sık sık aklına getiren zihninin ortaya koyduğu basit endişelerden birisiydi. Gerçi, bu Jeon için bir endişe sayılmazdı, yalnızca gereksiz bir düşünceydi, zira onun için buradan düşüp ölmek endişe duymasına sebep olacak bir şey değildi.
Gülümsedi ve geriye çekti bedenini. Adımlarını ne olup bittiğini görmek adına ajandanın olduğu koltuğa doğru attı ve derin bir nefes alarak defteri kavradı.
Yapması gereken çok şey vardı, Luciel'in adamı olmak kolay değildi.
Taehyung ise tam bu saatlerde hastaneden çıkmış, arabasına doğru ilerliyordu. Bu büyük ve oldukça donanımlı hastanenin sık gelen ziyaretçilerinden biriydi Taehyung, onun için buraya gelmek sürekli yapması gerektiği, hatta yaparken sorgulamadığı bir şeydi. Burada bulunma hissine bir türlü alışmış sayılmazdı, doğrusu. Gerçi buna kim alışabilirdi ki? Hastaneler kimse için güzel anıları akla getirmezdi ve Kim Taehyung da ne yazık ki bir istisna değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my strange addiction ;; taekook
Fanfiction"Bu işleri pek anlamam ama Taehyung, sana yemin ederim ki," sağ elini kaldırdı ve hafifçe esmere doğru yaklaştı. Parmaklarını siyah tutamlara daldırdı ve yavaşça sevdi onları. Taehyung, Jeon'un dokunuşlarını hissedebilmek adına bacaklarını birbirine...