İnsanların kişiliğinin gelişimindeki en önemli şeylerden biri şüphesiz ki çektikleri acılardı. Bazıları onları olumlu yönde etkilerdi fakat pek çoğunun olumsuz olduğunu söylemek yanlış olmazdı. Gerçekten güçlü olan ve acılarıyla başa çıkabilen insanlar oldukça azdı, Jeongguk çekmeceleri karıştırırken bunu düşünüyordu. Aynaya baktığında gördüğü beden güçlü müydü? Pek sayılmazdı, aslında. Kendisini korumak için kişilikler yaratmış bir bireyin güçlü olduğunu savunmak mantıklı bir hareket değildi, bariz bir şekilde güçsüzdü. Yine de gurur duyuyordu, kendisiyle ve bu bedendeki herkesle gurur duyuyordu. Birbirlerine alışmaları, uyum sağlamaları ve aynı şey için çalışmayı öğrenmeleri kolay değildi; bunu yaparken çokça zorlanmışlardı ama başarmışlardı işte. Şüphesiz, başarmaya da devam edeceklerdi.
Jeongguk kurumuş dudaklarınu diliyle ıslattı ve çekmecede karışık hâlde duran bir yığın fotoğrafı kucaklayarak ince kilimin üzerine bıraktı. Çekmeceyi kapatmaya tenezzül dahi etmeden bedenini yığının yanına bıraktı ve fotoğrafların üzerindeki tozları görmesiyle buruşturdu yüzünü. O kadar uzun zamandır açılmamıştı ki bu çekmece -sırf bu fotoğraflardan ötürü- tozlanması elbette normaldi. Jeongguk için fotoğraflar dünya üzerindeki en acı verici şeyler olma konusunda kesinlikle en tepedeydiler. Ya da o sadece bir korkaktı ve anılardan korkuyordu, bir önemi yoktu. Şimdi kimsenin, diğer kişiliklerin, yapmadığını yapmış ve cesaretini toplayarak tüm anıları önüne sermişti.
Rastgele bir fotoğrafı eline aldı ve gördüğü yüzlerin üzerindeki tozları sildi baş parmağıyla. Bir kanepenin üzerinde oturmuş minik bir çocuktu gördüğü. Tavşan dişlerini büyük bir mutlulukla sergilemişti ve kameranın arkasındaki kişideydi büyük gözleri. Jeongguk güldü ve iki yana salladı başını. Mutlu bir gülüş değildi bu, kendisi de biliyordu. Çocukların en berbat durumlarda bile küçük şeylerle nasıl mutlu edilebileceğinin kanıtlarından birini elinde tutuyordu. Üç yaşındaki bu minik tavşanın ilk fotoğrafıydı, bu heyecanı ilk defa yaşamasının mutluluğuydu yüzündeki. Küçük Jeon Jeongguk, her zaman saf bir çocuk olmuştu ve abisinin onu kandırarak mutlu etmesine izin vermişti. Döktüğü gözyaşları, attığı çığlıklar ve diğer tüm her şeyin bir önemi yoktu. O sadece birkaç söze kanan aptal bir çocuktu işte.
Başka bir fotoğrafı eline aldığında yüzündeki gülümseme silinmiş, boş bakışlar gezinmişti fotoğrafın üzerinde. Aynı kanepeydi fakat bu sefer üzerinde farklı biri oturuyordu. Otuzlu yaşlarında bir adamdı bu. Üzerinde önü açık bir gömlek vardı kaslarını ortaya seren, dudaklarının arasında ise incecik bir sigara... Sert yüz hatlarına sahipti, gözleri bir yere odaklanmıştı. Belli ki kafasında bazı düşünceler geziniyor, zihnini meşgul ediyordu. Jeongguk, bu fotoğrafın gizlice çekildiğini biliyordu. Jeon kardeşlerin büyüğü olan Hyunjin'in fotoğraf çekmeye hep ilgisi olmuştu, bu fotoğraf yığınının neredeyse tamamı da onun elinden çıkmıştı zaten. Eğer babaları kendisinin çekildiğinin farkında olsaydı, o fotoğraf makinesi çoktan paramparça olmuştu, bu yüzden şanslıydı. Şanslıydı ve yakalanmamıştı, fotoğraf makinesi sağlamdı ve şimdi bile dolapların birinde güvenli bir şekilde duruyordu.
Jeongguk bu adamı görmekten hoşlanmıyordu, bu yüzden başka bir tanesini seçti rastgele. Eline aldığı fotoğraf anında gülümsemesine sebep olmuş, iç çektirtmişti ona. Net bir fotoğraf değildi elindeki, altı yaşındaki Jeongguk bunu çekerken kıkırdayıp duruyordu, muhtemelen bu yüzdendi. Hyunjin evde bulduğu iki adet patatesi kardeşi için kızartmaya çalışıyorken kardeşinin fotoğaf çektiğini görmesiyle beraber gülümseyerek poz vermeye çalışıyordu. Yediği ilk patates kızartmasıydı, uzunca bir süre de tekrarlanmamıştı zaten.
Tam başka bir fotoğrafa geçecekti ki gözlerine ortadan katlanmış bir defter sayfası çarpmıştı. Çatılmış kaşlarıyla sararmış, eski kâğıdı eline aldı ve düz bir hâle getirdi okuyabilmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my strange addiction ;; taekook
Fanfic"Bu işleri pek anlamam ama Taehyung, sana yemin ederim ki," sağ elini kaldırdı ve hafifçe esmere doğru yaklaştı. Parmaklarını siyah tutamlara daldırdı ve yavaşça sevdi onları. Taehyung, Jeon'un dokunuşlarını hissedebilmek adına bacaklarını birbirine...