selam en sevdiğiniz chanel geldi🥳 iki aydan fazla bi süredir bölüm yazmıyorum, nedenini biliyorsunuz. üç gündür ders çalışmıyorum, bunaldığım için iki haftadır denesem de aşırı düşük performansta çalışıyorum ve çalışma saatlerim çok düştü, bu yüzden ara verdim ve ara vermişken bir bölüm patlatayım dedim. normalde dün atacaktım, bölüm 2k falan olacaktı ve doğru düzgün jeongguk ve taehyung sahnesi de olmayacaktı ama sonra empati yaptım biraz. üzülüyorum sizi bekletince, o yüzden 3,5k lık bir bölüm ile karşınızdayım. en son ne zaman bu kadar uzun bölüm yazdım msa'ya hiçbir fikrim yok.
bölüm sonunda görüşürüz, iyi okumalar!
Taehyung, bakışlarını yaklaşık bir saattir izlediği -aslında sadece bakıyordu- televizyondan ayırmadan iç çekti. Dört saat önce, saat sekizde Jeongguk'a yazmıştı fakat mesajları iletilmemişti. Aramıştı fakat aramalarına cevap alamamıştı ve ne kadar endişelense de telefonu bir kenara bırakıp işlerine odaklanmıştı ama elbette bu da bir yere kadardı. Saat on buçuğa geldiğinde Taehyung daha fazla dayanamayıp evini kontrol etmeye gelmiş, yakın bir zamanda sahip olduğu yedek anahtarlarla içeri girmişti fakat ev bomboştu. Anlamıyordu, Jeongguk'un habersiz bir şekilde dışarıda gezeceği bir arkadaşı yoktu ve eğer bu başka bir alterse de çoktan bir haber alırdı. Carlos ve Adele sorumsuz tipler değillerdi, bu kadar uzun süre kapalı bir telefonla kalmazlardı, Soobin ise zaten insanlardan rahatsız olduğu için evden dışarı çıkmazdı.
İşte bu yüzden endişeleniyordu. Eve gelir gelmez her yeri kontrol etmiş, kaçırılmış olmasından korkup bir iz aramıştı ama hayır, cüzdanı ve telefonu evde değildi, isteyerek ayrılmıştı. Dışarıda başına bir şey gelmiş olma ihtimalini şimdilik kenarda tutuyordu, durduk yere yaygara çıkarmak istemiyordu çünkü eğer Carlos veya Adele şu an bedeni kullanıyorsa bu onlara karşı fazlasıyla saygısızca olurdu, bu yüzden bekliyordu. Saat on iki olmuştu, hâlâ bekliyordu ama sabrının sınırlarına geldiğini hissediyordu. Dikkatini dağıtabilmesi için bir cinayet belgeseli açmıştı fakat o bile ilgisini çekmiyordu, sadece Jeongguk'u düşünüp duruyordu ve aslında kulağı o kadar kapıya ve dışarıdan gelen seslere odaklanmıştı ki televizyondan gelen tek bir kelimeyi dahi işittiği yoktu.
Stresli bir şekilde ofladı ve kalkıp mutfak tarafına doğru yürüdü. Her an tetikte beklerken o kadar kasılmıştı ki vücudu ağrıyordu, bir bardak su içip rahatlamaya ihtiyacı vardı. Belki fazla paranoyaktı, bilmiyordu fakat Taehyung karanlık işlerle meşgul bir adamdı. Hiçbir zaman tamamen rahat olamazdı çünkü kaçırılmalar, ölümler, tehditler bu ortamda çok yaygındı. Üstelik yalnız o da değil, Jeon da bu işin içindeydi. Kimliği ortaya çıkmamış bir ajan olsa dahi Luciel'in ölümünden sonra diğer adamlarının dikkatini çekmiş olmalıydı, sonuçta ona en yakın olan adamdı fakat birden ortadan kaybolmuştu ve biri onun Taehyung ile beraber olduğunu öğrenmiş olabilirdi. Luciel'in çevresinde olup ondan hoşlanan bir kişi olduğunu sanmıyordu, çünkü çevresindeki adamlara bir şeyler vadetmezdi o. Tehdit ederdi, insanlar para istediği için ona çalışmazdı, ailelerinin ve kendilerinin güvenliği için çalışırlardı. Tıpkı Jeon'un mahvolan gençliğinden sonra daha iyi bir tercihinin olmadığını bilmesi ve kendini onun ellerine bırakması gibi. Luciel'in çevresindeki herkes, ona mecbur bırakılmış kişilerdi. Dolayısıyla ona çalışan herkesin bu ölümden memnun olduğu barizdi, bu yüzden kimse bu işin peşine düşmemişti ama Luciel su altından bir takım dostluklar yürütmüşse bir tehlike var demekti ve bunu bilemiyor olmak onu geriyordu.
Suyu kafasına diktikten sonra bardağı tezgaha bıraktı ve Jeongguk'un odasına doğru ilerledi. Gömleğin düğmelerini yavaş yavaş çözerken Jeongguk'a yarım saat daha verdi. Eğer on iki buçuğa dek eve adımını atmazsa emrinde kim varsa herkese onu bulmaları için talimat verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my strange addiction ;; taekook
Fanfic"Bu işleri pek anlamam ama Taehyung, sana yemin ederim ki," sağ elini kaldırdı ve hafifçe esmere doğru yaklaştı. Parmaklarını siyah tutamlara daldırdı ve yavaşça sevdi onları. Taehyung, Jeon'un dokunuşlarını hissedebilmek adına bacaklarını birbirine...