"İsimlerinizi alabilir miyim, efendim?"⠀
⠀⠀⠀
Sosyetenin partileri, baloları, davetleri, kutlamaları hiç bitmezdi ve tanınmış, zengin biri olmak bunların birçoğuna davetli olmak anlamına geliyordu. Neyse ki Taehyung bu gece tek başına değildi, bu yüzden kendini oldukça keyifli hissediyordu."Kim Taehyung ve Min Yoongi." Taehyung, gülümseyerek karşısındaki güzel kadını cevapladı. Kadın, hızlı bir şekilde isimlerini bulduktan sonra bir tebessüm eşliğinde geriye doğru adımlayarak yolu bu iki iyi görünümlü adam için açtı.
"Buyrun, iyi eğlenceler dilerim."
Taehyung, bir baş selamı vererek cevapladı ve arkadaşıyla beraber davet için kapatılmış restoranın bahçesinden içeri doğru adımladı. Min Yoongi, tıpkı diğerleri gibi intikam düşüncesi kafasına girdiği zamanda tanıştığı kişilerden biriydi. O zamanlar işine yarayan birilerini arıyordu ve ilk bulduğu kişi Namjoon olmuştu. Ardından Seokjin takıma katılmıştı ve sonrasında ise Hoseok ile tanışmıştı, Yoongi ise takıma tamamen şans eseri dahil olmuştu. Hepsinin çok farklı görevleri vardı ve arkadaş olmanın ötesinde, aralarında bir iş ilişkisi vardı. Hepsi, Kim Taehyung için çalışan adamlardı.
Namjoon'un sorumlu olduğu her şeyin temelinde bilgisayar vardı. Bir şey yapmaları gerektiği vakit eğer bilgisayar kullanılabiliyorsa bu görev direkt olarak Namjoon'a verilirdi. Seokjin ise takımın analizcisiydi. Alanı dolayısıyla insanları okumakta üstün bir yeteneği vardı ve bir insanın yalan söylediğini -ne kadar iyi bir yalancı olursa olsun- anlamakta üstüne yoktu ve takıldığı anlar bir elin parmağını geçmezdi. Hoseok, inanılmaz bağlantılara sahip bir adamdı ve Taehyung'ın yaptığı her illegal işin gizli kalmasına, Luciel'in kulağına hiçbir şekilde gitmemesini sağlayan asıl şey buydu. Onun sayesinde Taehyung, Luciel'in kontrol edemediği sayılı kişilerden biriydi fakat elbette o hâlâ her şeyin kontrol altında olduğunu düşünüyordu. Zaten bu yüzden küçümsüyordu Taehyung'ı, sahip olduklarının tamamını göremediği için. Yoongi'nin ise asıl görevi intikamdan çok, Join or Die'ın kumarhane kısmıyla ilgiliydi. Senelerini kumara vermiş bir adamdı Min Yoongi ve bu kumar işlerine hileyi sokmaktan deli gibi zevk alıyordu. Luciel ile iyi ilişkisi olan ne kadar organ mafyası, silah kaçakçısı varsa hepsinin manyak paralar kaybetmesini sağlayan en önemli etken oydu. Eh, zamanında belli bir miktarı sırf Taehyung'ın keyfi yüzünden o kumarhanade kaybeden oydu, şimdi de bir nevi böyle rahatlatıyordu kendini.
"Sevgili misiniz, yani?" Yoongi, kaşlarını kaldırarak bir soru yöneltti esmer tenliye. Taehyung ona Jeon ile ilgili her şeyi anlatmıştı, birbirlerinden çok hoşlandıkları belliydi fakat bazı şeyler pek doğru hissettirmiyordu bir türlü. Taehyung, duyduğu soruyla gülerek iki yana salladı başını, dört kişilik masalardan birine doğru ilerlediler beraber.
"Değiliz. Doğrusunu istersen," Taehyung sandalyeye yerleşti ve Yoongi'nin de karşısına geçmesini bekledi. "O pek ilişki adamıymış gibi gelmiyor bana. Üstelik, birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Nedense onunla oturup normal bir konuşma yapamıyorum bir türlü. Zaten bu intikam işini hâlletmeden bir ilişkiye başlamama imkân yok."
Yoongi, masada duran menüyü kendine doğru çekti ve derin bir nefes verdi. Kabul etmesi gerekirse arkadaşının durumuna oldukça üzülüyordu. Taehyung şu an çok karışık bir durumdaydı ve aşkı belki de en bulmaması gereken zamanda bulmuştu. Bu kişinin intikamı için kullandığı kişi olması da Tanrı'nın bir çeşit şakası gibiydi. Başını menüden kaldırarak restoranın içinde göz gezdirdi. Yemekler dışarıdaki masalarda yeniyordu ve içeride ise insanlar eğleniyordu.
"Ondan ne zaman bilgi almaya başlayacaksın?" Taehyung, önündeki menüyü açma gereği bile duymamıştı çünkü kırmızı şaraptan başka bir şey çekmiyordu canı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my strange addiction ;; taekook
Fanfiction"Bu işleri pek anlamam ama Taehyung, sana yemin ederim ki," sağ elini kaldırdı ve hafifçe esmere doğru yaklaştı. Parmaklarını siyah tutamlara daldırdı ve yavaşça sevdi onları. Taehyung, Jeon'un dokunuşlarını hissedebilmek adına bacaklarını birbirine...