Çağla kapıyı nazikçe tıkladı. Açan olmayınca bunu iki üç kez tekrarladı. '' Evde değil galiba sonra geliriz.'' desem de ikna olmadı. Zile bastı. İçerden bir kaç tıkırtı geldi ve kapı açıldı. Birden terlemeye başladım. Rahat 1.80 boylarında, geniş omuzlu ve oldukça yakışıklı. Gözlerindeki mahmurluğuna bakılırsa uykusunu bölmüştük. Kapıyı bir hışımla açmasından anladığım kadarıyla da hiddetlenmişti de. Ama bizi özellikle de 32 diş birden gülen Çağla'yı görünce yüz ifadesi değiştirerek hafif bir tebessüm etti. Sanırım bu çocuğa defalarca özür borcum olacak çünkü zamanlamalarım da ve çirkefliğim de bir numarayım.
''Buyrun kızlar'' deyip tatlı bir o kadar karizmatik gülüşünü atarak ardından '' Nasıl yardımcı olabilirim?'' Çağla' yı görünce uykusu kaçmış gibiydi. Her şey Çağla' nın aklındaki gibi işlediğine eminim. Çağla da '' Meraba'' deyip bir yandan da elini uzattı.'' Ben Çağla. '' Gidişata bakılırsa Çağla içeri girip muhabbetin dibine bile vurmaya hazırdı. Tahminimin tersine çocuk eline bakıp tekrardan Çağla'nın yüzüne baktı. Galiba bu samimiyeti gereksiz ya da yapmacık bulmuştu. Çağla'nın bozulduğunu hissedebiliyorum. Ama Çağla asla pes etmezdi. Bozulmamış gibi davranarak usulca elini indirdi ve kartı uzatıp ''Geçen gün aynı asansördeyken düşürmüşsün bende aldım.'' Çocuk elini uzatıp kartı alacakken Çağla hışımla kartı çekti ve tekrardan ''Ben Çağla'' deyip elini uzattı. Çocuk artık mecburi bir şekilde ''Giray'' deyip elini sıktı. Artık şu mankafanın da adını öğrenmiş olduk.
Çağla' nın yaptığını çok yakışıksız buluyordum. Saçmalığın daniskasıydı. Bir an önce gitmek istiyorum. Hayır, o yaptığından utanmazken ben niye yerin dibine girmek istiyorum. Kartı vermemekte ısrarcı olan Çağla '' içeri davet etmeyecek misin?'' sorusunu haşırt diye yapıştırıyor. Sus artık Çağla sus. Streslendikçe terlemem artıyor. Dayanamayıp '' İçeri geçemeyiz Çağla lütfen'' sesimi biraz daha kısarak ve ona doğru sokularak '' biraz daha durursak kriz geçirmemi sağlayabilirsin '' dedim öfkemi belli ederek. Çocuk bunu duymuş olacak ki '' Kapıyı açtığımda ben küçük cadının özür için geldiğini düşünmüştüm ama yanılmışım. Bu sefer o çığlıklarını göze alamadığım için yardımcı olamam ama şimdiden söyleyeyim.'' Buradan konu nasıl buraya gelmişti. Çağla bu konudan habersiz olduğundan şaşkın şaşkın yüzüme bakakakaldı.'' İçeri geçelim de özrünü de diler merak etme.'' deyip içeri atladı. Peşinden de beni sürükledi.
O gün farketmemiş olacağım ki,evi tam bir öğrenci eviydi. Orta sehpanın üstündeki yemek artıkları, bardaklar, filmler......
Şu an bildiğim tek şey: Çağla’nın şu an ikimizi de zor duruma soktuğuydu.
Çocuk panik olmuştu ama Çağla hiç bozuntuya vermeden '' Biraz dağılmış gibi ortalık ama hemen hallederim.'' deyip ne var ne yok mutfağa taşımaya başladı. Bu cesaret nereden geliyordu Çağla'ya. Çocuk nezaketen sesini çıkaramıyordu ama burnundan da soluduğu kesindi. Çağla etrafı özensizce toparladıktan elinde bir çay tepsisiyle içeri geçip oturuyor. İnsanda hiç mi utanma olmaz. Sinirden delirmek üzereydim. Kaşla göz arası bir kaç hapımı aldım. Çünkü işin sonu hiç iyi yerlere gitmiyordu.
''Şu an gerçekten ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum artık kartımı alabilir miyim? Yeterince rahatsız ettiniz.'' Rahatsız ETTİNİZ. Allahım hiç bir kabahatim yokken şu mankafaya daha ne kadar rezil olacaktım. Çağla yüzsüzce bir cevap vermeden Çağla'nın elinden kartı aldığım gibi masaya fırlattım. Çağla’nın beni buraya sürüklediği gibi kolundan tutum kapıya kadar çektim, hiç bir şey demeden çıktık. Sinirden elim ayağım titriyordu. Çağla hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin '' Ne oldu ya? Neden çıktık? Ne yapıyorsun sen?'' deyince sabrım taştı. '' Bu sen misin Çağla bu kadar süre içinde bu kadar değişmiş olmanı aklım almıyor. Bu sen olamazsın. Bu gün bunu çok iyi anladım. Kendini rezil ettiğin yetmediği gibi beni de ettin, sen utanmazken ben utançtan kızardım yanında. Hiç gururun kalmamış sana inanamıyorum'' Tüm bunlar bir an da ağzımda dökülüvermişti. Hiç bir şey demeden evden çıktı. Şükür ki evde kimseler yoktu. Sinirden ağlamaya başladım. Söylediklerim çok serti kabul ediyorum ama hepsi doğruydu. Yanımda olan insanların çok az olmasına rağmen bunları söylemiştim. Tek dostumu kaybetme pahasına bile... Çünkü o dostum olan Çağla’ dan çok farklıydı.
Biraz sakinleştikten sonra çıkıp çocuğun kapısına tıkladım. Kapı açılır açılmaz '' Geçen gün kü yardımın için çok teşekkür ederim. O gün olmasaydın şu an gerçekten hiç iyi şeyler olmazdı. Elini ısırıp çirkeflik yaptığım içinde özür dilerim. Olayın farkında değildim. Ayrıca bugün arkadaşımın yaptıkları içinde çok çok özür dilerim ne desen haklısın.'' deyip arkamı dönerken kolumdan çekti. ''Arkadaşınlayken dilini yuttuğunu düşünmüştüm. Ama bakıyorum ki yanlış düşünmüşüm.'' Diyecek bir şey bulamamıştım. Evet, Çağla'nın yanındayken hiç konuşmamıştım çünkü Çağla yeterince yerin dibine sokmuştu. Şimdi gelip soluk almadan konuşma yapmam ona tanıdık gelmişti. Haklıydı da.
Hafif tebessüm ederek dönüp eve gittim. Bugün inanılmaz değişik bir gündü. Defalarca bugünü düşünüp durdum. Çağla bana çok kırılmış mıydı acaba? Aradım ama açmadı. Onu kırmak istemiyordum ama o an sinirden ne dediğimi duymayacak vaziyetteydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elfida
Teen FictionAgorafobi (panik bozukluk,korku) hastalığının mücadelesi içinde olan genç bir kızın çırpınışları.. Tükenmeyen umudun masum çığlıkları.. Hiç olmadık zamanlarda olmadık şeylerin olabileceğini konu alan 'Elfida' da zaman zaman kendinizi görebilir ve hi...