Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Jungkook, bundan sonra Yoongi'nin istediği gibi davranmaya karar vermişti ve sonuç olarak... Şu an parkta iki grup birbirine kötü bakışlar atarken, dünden beri kurguladığı şeyi yapmak için harekete geçmesi gerektiğini hissediyordu.
Onun patenlerini mahvedecekti.
Yoongi'nin bu hayatta en çok değer verdiği şeylerden birinin onlar olduğunu biliyordu. Jungkook sinirle kaşlarını çattı, eğer o, kendisinin kötü halini görmek istiyorsa; istediğini misliyle alacaktı.
Papatyası her şeyden habersiz bir şekilde asık suratlıyla pistte gezinmeye devam ederken, Namjoon'un gözleri Jungkook'un üzerindeydi. Pistte dolaşmak yerine sırtını duvara yaslamış, kaykaycıların olduğu yere bakıyordu. Onların bir şey yapacağı izlenimine kapılmış olacak ki, gerçekten bir saniye bile gözlerini onların üzerinden ayırmıyordu. Yoongi yaşıtının yanına gittiğinde, Jungkook koşmaya başladığında elindeki kaykayı yere bırakmış ve çevik bir hareketle onun üstüne çıkıp Yoongi'ye doğru sürmeye başladığında, Namjoon'da onunla birlikte hareketlenmiş ve sarı saçlı kendine doğru ilerleyen ikiliyi gördüğünde durmuş, kollarını göğsünde bağlamıştı. "Ne istiyorsun?"
Jungkook omuz silkti. "Seni üzmek."
Yoongi güldü, "sana, beni üzebileceğin kadar değer vermiyorum." Sarı saçlı, onun kararan bakışlarını fark ettiğinde derin bir nefes vermiş ve banka oturmuş, poşetin içindeki ayakkabılarını çıkarmıştı. Cidden, şu an onunla uğraşmak istemiyordu. Bu yüzden Namjoon'la birlikte plak dükkanına gitmeyi tercih ederdi, Jungkook'un onunla uğraşmasını hiç sevmiyordu. Patenlerini çıkardığında, Jungkook gözlerini oraya indirmişti. "Başımdan gider misin? İlla bir kavga istiyorsan, Jiyong'a git. Bir metre yakınımda durman bile beni rahatsız ediyor. Anla bunu. Kafana sok."
Yoongi spor ayakkabılarını ayaklarına geçirirken, Jungkook'un gittiğini fark etti, bununla birlikte... patenlerinin olduğu poşette yoktu. Sarı saçlı dişlerini sıktı. "Şerefsiz." Jungkook'un iyice uzaklaştığını gördüğünde, Namjoon'un onun peşinden gittiğini görmüştü. Siktir, merdivenler. Jungkook trabzanlardan inebilirdi ama Namjoon inemezdi. Yoongi dişlerini sıktı. Bir daha bunu yapacağını hiç düşünmezdi. Bir hışımla Taehyung'un yanında biterken onun elindeki kaykayı kendine çekmişti. "Aptal liderine dersini verdikten sonra geri getireceğim."
Yoongi kaykayı yere koymuş, üstüne çıkmış ve kendini hızlı bir şekilde kaydırırken arkasından bir "Yuh" sesi gelmesiyle iyice yüzünü asmış ve kaykayı ayaklarının altında çevirirken, dudaklarını ısırmıştı. Siktir oradan, bunu özlemişti. Kaykayı kaldırıp trabzanlardan inerken, hala merdivenlerde olan Namjoon'a elini kaldırmış ve ona gözleriyle beklemesini söylemişti. Sert bir şekilde kaykay, tekrar yerle buluşmuş ve Yoongi sokağın köşesinde duran Jungkook'a bakmıştı. Çocuğun saçları rüzgarda dalgalanıyordu, yüzü ise ifadesizdi. Yoongi kaykayı kolunun altına alıp nehire doğru yürümeye başladığında, dişlerini sıkmıştı.
