Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sert beton zeminde attığı güçlü ama temkinli adımlar nereye ulaşacağını bilmeden ilerlemesini sağlarken Junho karanlık duvarlara baktı. Burada bir yerde, gölgelerin arasında olmalıydı. Bu kadar yakınına gelmişken hiçbir şey söylemeden gitmiş olamazdı.
"Neredesin?" dedi hangi su borusundan geldiğini bilmediği bir su damlası sesiyle birlikte. "Hayır, Yongsun nerede?" Geçmişin anıları kafasında canlanırken hızlı nefesler almaya başladı.
"Buradayım." dedi duyunca ürperdiği fakat tam da duymak istediği ses arkasından. Otoparkın ortasında arkasına döndüğünde beklediği manzaranın aksine Gölge, siyahlar içinde değildi, maske takmamıştı, yüzü açık ve ortadaydı. "Biliyorum çok sorun var Lee Junho ama benim hepsine cevabım olmadığına eminim."
Junho biliyordu, yine sadece kendi istediği cevapları vermek için buradaydı. Beklediği gibi, kabul etmese de beklediği gibi, buradaydı. Üstad Park aklını yitirmiş ve tutuklanmışken, yıllardır Üstad Park'ın kiralık katil işini üstlenmiş olan Doktor Park kaçmışken, aksini beklemezdi. Herkes aç kurtlar gibi avın etrafını sarmıştı, şirketin. Her şeyin bittiği o gün için herkes gibi Junho'nun da bildikleri tahminler ve dedikodular üzerineydi. Doktor Park, Wang Kayee'nin yardımıyla işten sıyrıldıktan sonra sözde polislerle tekrar görüşmek ve itirafta bulunmak için bir buluşma ayarlamıştı ancak kardeşim dediği asistanı Kim Yugyeom kendini vurduğu zaman apar topar kaçmak zorunda kalmıştı. Hatta bir başka rivayete göre Doktor Park, Kim Yugyeom'un yaşadığından bihaberdi.
"Yongsun nerede?" dedi Junho son bir umut çırpınışıyla. Bunun cevabını alamayacağını biliyordu, ne de olsa Gölge'nin görevi bu değil miydi? Yongsun'u ne pahasına olursa olsun kendinden uzak tutmak.
"Kimden bahsettiğini bilmiyorum, ben öyle birini tanımıyorum." dedi Gölge sakince. "Sadece sana şunu söyleyebilirim ki, vakit geldi. Cevapları zamanı geldiğinde teker teker alacaksın." Yüzündeki ifade hiçbir şey için ipucu vermiyordu. Junho titrerken geriye doğru bir adım attı. "Yongsun yaşıyor mu?"
"Yaşıyor." dedi bu kez Gölge yavaşça gülümseyip.
Junho toparlanmak adına tuttuğu nefesi bırakıp neredeyse boş otoparkta gözlerini gezdirmeye devam etti. Herkes gitmiş olmalıydı, şirket otoparkının bu kadar boş ve karanlık olmasının tek açıklaması buydu. Ona başka bir soru sormaya cesareti olmadan öylece durdu. Sadece kaçıp gitmesini istemiyordu.
"Merak etme yine hemen kaçmak için gelmedim." Gölge bu kez güldü. "Başkan oluşunu kutlamaya geldim, söylesene bir kuklanın gölgeden farkı nedir?" Junho onun kukla sözüyle kendine gönderme yaptığının farkındaydı. "Sadece başkan olarak Üstad Park'ın yerini gerçekten alabileceğini mi düşündün?"
"Ok Taecyeon," dedi Junho dişleri arasından. "...söylesene gölgeler böyle konuşur mu?" Yakından gelen bir araba çalışma sesi ikisini de yerinden sıçratırken Junho kontrol etmek için arkasına döndü. Chansung'un beyaz Audisi yanında yavaşlayıp dururken Junho yeniden Gölge'yi aramak için döndüğünde çoktan gitmişti.