Şirketin koridorlarında yürümek daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı, seçmelere girdiğinde bile... Seçmeler için şirkete geldiği gün o zamanlar parlayan idol Wang Jackson'la tanışmış ve o gün bu şirkete girmeyi ne kadar çok istediğine karar vermişti. Ama şimdi, yeni yöneticinin odasına giderken titriyordu. O hayranı olduğu Wang Jackson bir ajan çıktığında ve eski yönetici Lin Jinjue tutuklandığında bile bu kadar korkmamıştı. Kendisine yöneticinin onu odaya çağırdığını haber veren sekreterle -bu adam yapılı ve ürkütücüydü- göz göze geldiğinde gülümsemeye çalıştı fakat bakışlarını dik tutmak zordu.
Biliyorlar mıydı? Gitmesini isterler miydi?
Üç büyük adımın ardından kapıya ulaştığında yumruğunu sıkıp kapıya vurdu ve hemen ardından zarif bir kadın sesinin "Gel." deyişiyle içeri girdi.
"Hwang Hyunjin?" Kadın başını kaldırıp gülümsediğinde Hyunjin nefesini tuttu.
"Beni çağırmışsınız... Efendim."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Junho, onunla konuşması gerektiğini biliyordu. Onunla konuşması kesinlikle gerekliydi çünkü Yongsun burada olmamalıydı. Eğlence şirketi yönetici odasının önüne geldiğinde boş sekreter masasına bakıp derin bir nefes alarak kapıyı çalmaya hazırlandı.
"Gölgen olmadan yine nereye gidiyorsun Lee Junho?" Arkasından gelen sesle aniden dönüp az önce boş olan sekreter masasının önünde dikilen adamla karşılaştığında kaşlarını çattı. Gölge hep böyleydi, sessizdi. Varlığından kimsenin haberi olmazdı. "Asıl sen burada ne yaptığını sanıyorsun?" dedi ceketini düzeltip ellerini ceplerine yerleştirirken. Onun karşısında rahat görünmek istiyordu.
Taecyeon umursamaz bir şekilde omuz silkip ona yaklaştı. "Bilmem. Kendime yeni bir iş buldum diyelim?"
"Senin işin, Yongsun'u uzak tutmak." Junho gergince dişlerini sıkıp gözlerini kapattı.
"Evet benden istediğin buydu, Yongsun'u senden uzak tutmam..." Taecyeon masaya yaslanıp kollarını göğüsünde birleştirdi. "Ama bu şirkette Yongsun'u senden uzak tutmam için bana her ay düzenli olarak gönderdiğinden daha çok kazanıyorum."
"Yongsun bu değil, Yongsun böyle biri değil, o-" Junho yeniden konuştuğunda Taecyeon sakince sözlerini kesti. "Nasıl biri değil? Sandığının aksine güçlü bir kadın, ayaklarının üzerinde durabilir, bir eğlence şirketini yönetebilir. Hatta daha fazlasını..."
Odanın kapısı açıp ikilinin konuşmasını kestiğinde Junho, kapının ardından kimin çıktığına bakmak için o yöne döndü. Bu bir önceki gün basın açıklamasına giderken koridorda gördüğü ve adını dahi bilmediği stajyerlerden biriydi. Yongsun şimdiden işleriyle ilgilenmeye başlamış olmalıydı. Stajyer önünden geçip giderken Junho ona potansiyel intihara meyilli bir gençmiş gibi bakıyordu. Önemsiz gençlik sorunlarını şirketin kapısının mühürlenmesine mal edebilecek biri gibi. Stajyer başını kaldırıp ona baktığında gözlerindeki hisleri seçebildiğinden emin değildi. Fazla sürmeyen bu temas Junho'yu düşündürürken stajyer ona yalandan bir selam verip koridora ilerlemişti. Junho onun arkasından oyalanmadan hala açık kapıyı itti ve aniden içeri girdi.