Akşam olmuş annem kazandığı üç kuruş parayla bize yiyecek bir şeyler hazırlamış , İrem' in ödevlerine yardım ediyordu. Yanlarında oturmaya bile dayanamıyordum. İçimde ki fırtınayı saklamak öyle zordu ki. Susamıyordum,ben sussam da gözlerimden akan her damla çığlık çığlığa bağırıyordu.
Yatağın içinde iyice küçüldüm. Her zerrem üşüyor ve tir tir titriyordum. Artık ne bedenimi ne de ruhumu hiç bir mevsim sarıp sarmalayıp ısıtamazdı. Dünyam başıma yıkılmış tüm o enkazın altında sesimi duyurabileceğim tek kişi bile bırakmamıştı o pislik adam. Beynimi ele geçiren milyonlarca soru vardı ama bir tane bile cevap bulamıyordum. Nasıl dayanacaktım ben tüm bunlara ne yapacaktım ne yapabilirdim ki ? Ya da her şeyi kabullenip susup tüm yaşayacaklarıma katlanabilecek gücüm var mıydı sahiden ?
O pislik herif akıllı mıydı sapık mıydı aptal bir deli miydi neydi nasıl biriydi anlayamıyordum. Beni içine atacağı cehenneme yavaş yavaş hazırlıyordu, farkındaydım. Bir anda uğranan taciz veya tecavüzlerden çok daha farklı bir şeydi yapmaya çalıştığı. Beni yavaş yavaş acele etmeden hazırlıyor, resmen önce kabullenmem için zaman tanıyordu. Kim bilir ne zamandır kaç defadır bu yaşattıklarının kurgusunu kafasında çevirdi. Kaç senaryo değiştirdi. Aklım reddediyor kabullenmek istemiyordum. Tüm bunlar gerçek olamazdı olmamaydı.
Zihnim isyan etmiş ve kendini tek kaçış yolu olan uykunun kollarına bırakmıştı. İrem ve annemin sesleriyle gözlerimi aralamaya çalıştım. Fakat sanki tüm gece dayak yemiş oradan oraya savrulmuş gibi tüm bedenim ruhum ağrıyordu.
Gözlerim birbirine yapışmış , yanaklarım göz yaşlarımdan kurumuştu. Büyük bir zorlukla çıktım yataktan. Saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu fark ettim. Ama ne annemle ne de İrem le çok konuşmak istemediğim için ağır hareket edip onların evden çıkmasını bekledim. Kendimden deli gibi tiksiniyordum , yüzlerine bakıp gülümseyecek ve hiç bir şey olmamış gibi davranacak cesareti kendimde bulamıyordum. Ama buna bir son vermem gerekecekti bunu biliyordum. Çünkü böyle devam edersem annem ben de ki tuhaflığın farkında varıp irdeleyecekti.
Uyuşuk bir şekilde hazırlanıp evden çıktım. Hiç bir telâşım yoktu. Geç kalsam erken gitsem derse girsem veya girmesem umrumda bile değildi. Her şey anlamını yitirmiş , beni bu dünya üzerinden silmiş çok büyük bir günahım vardı artık. Boynuma öyle bir zincir geçirmişti ki anahtar yalnızca onun yok olmasıydı. Zinciri boynumdan söküp atmak benim elimde ama bunu yapamamam ise onun varlığıydı.O yok olsa gitse ölse ona dair her kötü anım zihnimden silinse derin bir nefes alıp hayatın içine tekrar karışırdım.
Okula vardığımda ilk ders çoktan başlamış bitmesine dakikalar kalmıştı. Aklıma Ali burnuma da beni hayallere daldıran kokusu geldi birden. Arka bahçeye onunla oturduğumuz elimi bir daha hiç bırakmamacasına tuttuğu yere gittim. Ne yapacaktım ben ? Cidden aşık olduğum çocuktan vaz mı geçecektim geçmeli miydim? Neydi ki bizim için doğru olan ? Doğrunun ne olduğunu düşünmeyi bırakıp her şeyi kendi gidişatına bırakmaya karar verdim. Neticede ben de hep çok soru vardı ama hiç birine cevap yoktu. Neden şimdi Ali için doğru cevap arıyordum ki. Ona aşıktım ve o da bana. Kim bilir belki de içine düştüğüm bu çukurdan kurtulacak gücü ona olan aşkımdan bulacaktım. Ya da bulamayacak battıkça batacaktım. Hayatım da daha kötü ne olabilirdi ki . Yeterince yıkılmıştım.
Titreyen tekefonumu elime aldım. Eda üst üste bir kaç mesaj yazmıştı. Ona cevap verdim. Alim den tek bir mesaj gelmişti. Heyecanla açınca yüzümü güldüren tek kişiden vazgeçmeyerek benim doğrumun bu olduğuna karar verdim.
Enerji dolu bir günaydın mesajı göndermişti. Nasıl hissettim bilmiyordum. Ama o enerjiyi ve heyecanını kelimelerinde hissetmiştim. Ona arka bahcede aynı yerde onu bekleyeceğimi yazıp teneffüs zilinin çalmasını beklemeye koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
Aktuelle LiteraturAile içerisinde başınıza gelebilecek en kötü en korkunç şey nedir? Aklınızdan geçen milyon tane cevaptan belki biri belki de hiç biri. Fakat en kötüsü en korkuncu. Bu kadar mutsuzluğun içinde Aşk'a ne kadar yer var? Belki çok belki yok..? ...