Üşüyen ayaklarıma baktım.Hiç bir zaman ısıtamamıştım onları.Oturduğum eski koltukta iyice büzüldüm ve zaten küçücük olan bedenimi becerebildiğim kadar küçülttüm.Ayaklarımı ısıtamadığım gibi kalbimi de ısıtamazdım hiç.Bir tek annem ve kız kardeşime karşı ısınırdı yüreğim güller açardı gülümsemem.Onlar benim en değerlilerim tek değer verdiklerimdi.
Hayat beni sanırım biraz erken yormuştu.İstediğim hiç bir şey yerine gelmezdi.Gelemezdi çünkü sanki tüm yokluklar bizim içindi.Gerçi istediğim pek bir şey de yoktu.Yalnızca huzur dilerdim.Annem kardeşim mutlu olsun ve bir geceyi de ağlamadan geçirsinler isterdim.Her zorluğa gücüm vardı.Her şeyi kaldırabilir savaşabilirdim.Annem bir gün olsun dayak yemeden uyuyabilseydi ya da İrem'im o minicik elleriyle ağlayarak dualar etmeseydi.
Düşüncelerimi kesip atan kapıdaki anahtar sesi oldu.Babam olacak o lanet herif olmaması için kendimi bir anda dua ederken buldum.Bu aralar bana bir garip davranıyordu.Sanki beni seviyormuş gibi.. Baba olduğunu yeni anlamış gibi ya da farklı şeyler.Belli ki bir sebebi vardı ama ne olduğunu henüz bilmiyordum.Malesef gelen oydu.
"Ceylin! Yemek yapmışsındır inşallah" diye kükredi.Evet bu sebebini bilmediğim iyi haliydi!Neyse ki yemek yapmıştım.Bugun cumartesiydi.Annem temizliğe gidiyordu.Bende canımdan can olanım kardeşim İrem'e çok sevdiği makarnadan yapmıştım.Zaten pek farklı şeyler yemezdik.Makarna çorba ve en fazla bir kaç çeşit sebze yemeği.Bazen anneme çalıştığı yerdeki insanlar evlerinden bir şeyler verirdi.Kimi zaman da giymedikleri kıyafetler.İşte onlar bizim tek mutsuzluğumuza umut olurdu.Bayram günü gibi sevinirdik.Özellikle İrem hepsini tek tek giyinir ona uygun olmayanları bile en az 1 hafta yanından ayırmazdı.
"Evet baba makarna var yanına soğan da doğruyorum."
"Zaten başka bir bok yediğimiz mi var çok konuşma da getir"
Buz gibi olan mutfağa gittim hemen acele etmeliydim.Yoksa yine bir sürü küfür ve hakarete maruz kalacaktım.Ben alışmıştım ama İrem duymasın istiyordum.Gerçi onun da benden farkı yoktu.Her gün yaşadığımız rutin(!) mutsuzluklardı bunlar.
Soğanları doğrayana kadar makarna ısınmıştı.Hemen tepsiye hazırladım ve götürdüm.Babam yemeğe başladı.Bende karşısında ki yere koyduğumuz sünger yastıklara oturdum.Evimizde pek eşyamız yoktu.Olanlarda hep eskiydi zaten.Onun bunun verdikleriyle idare etmeye çalışıyorduk.Çünkü karşımda bir hayvan gibi yemek yiyen bu adam çalışmıyordu.Yani işine gelirse arada bir gidiyordu.Bir tek annemin temizlikten kazandığıyla geçinmeye çalışıyorduk.Bu adamın bize zarardan başka verdiği tek bir şey yoktu.Annem kazanıyordu kazanmasına ama eve geldiğinde perişan halde oluyordu.Yerleri silmekten başkalarının pis banyolarını tuvaletlerini temizlemekten dizleri elleri aşınmıştı.O hali ciğerlerimi parçalıyordu.Ama gel gör ki elimden hiç bir şey gelmiyordu."Oku yavrum oku.Ne olursa olsun beni gör ve oku" derdi hep güzeller güzeli annem.Ben bunları düşünüp bir yandan tırnaklarımı kemirirken bakışlarım karşımdaki adama sadece sözde baba olan babama kaydı.Beni izliyordu.Normalde yüzüme bakmayan hatta yanlışlıkla gözlerini çevirdiğinde beni korkudan olduğum yere kilitleyen babam şu an gözlerini ayırmadan beni izliyordu.Bu haline hiç bir anlam veremedim yine.Son günlerde çok tuhaftı.Bir an önce annem gelsin istiyordum.İrem de korkardı böyle görse onu.Neyse ki uyuyordu meleğim.Dayanamıyordum bana böyle bakmasına.İyice sindim oturduğum yere.
"Baba bir şey mi istiyorsun? Su getireyim mi?"
"Hayır nerden çıkardın bir şey istediğimi?" diye söylerken bile baştan ayağa beni süzüyordu."İrem nerde sesi çıkmıyor?"
"İrem uyuyor baba.Şe..şey ben sadece bana çok dikkatli bakıyorsun ondan bir şey isteyeceksin sandım."
"Evet.Aslına bakarsan senden bir şey istiyorum." İyice korkmaya başlamıştım.Çünkü bunu söylerken sanki güler gibiydi.
O yani babam olucak o adam bize gülmezdi ki.Neler oluyordu böyle? Anneme anlatmalı mıydım? Saçmalama Ceylin ne olacak kadını üzeceksin boş yere.Kendi kendime konuşup cevap veriyordu iç sesim.Birden kapı çaldı ve ben anlayamadığım bir rahatlama hissiyle kapıya koşar adım ilerleyip direk açtım.Gelen tahmin ettiğim gibi annemdi.Onu görmemle sıcacık gülümsemem bir oldu.Ama o çok yorulmuş hatta yorgunluğu yüzüne yansımıştı."Anneciğim" dedi yorgun sesiyle.
"Hoşgeldin annem.Gel yorulmuşsun çok.Aç mısın makarna yaptım."dedim içeri geçerken.
"Yok kızım bir soluklanayım."
Babamı görünce solgun yüzü iyice soldu annemin.Sevmiyordu onu hatta sevmemekten öte nefret ediyordu nasıl etmesin ki şimdi elindeki yevmiyesini alıp yine içkiye koyacaktı bütün parayı.Vermek zorundaydı annem vermezse işkence boyutunda dayak yiyecek üstüne küfürler ve hakaretler işitecekti.Biliyordum bizim için katlanıyordu bu lanet adama.Annem giderdi gitmesine de anneannem ve dedem ölmüştü.Annem giderse dayıma yenge kapısına gidecekti bir nevi.Onu kabul ediyorlardı da benimle İrem'i istemiyorlardı.Annem de çekiyordu bizim için.Nereye kadar sabrı yeterse ve anneliğini düşünmeden nerede pes ederse.
Babam yemeğini bitirmiş tepsiyi kaldırmamı işaret eden bir bakış atmıştı bana.Hemen ayaklandım.Ben tepsiyi alırken annemle olan konuşmasına kulak kabarttım.
"Baya serpildi bu kız yakında görücüler dayanır kapıya." diyerek iğrenç bir şekilde gülmüştü.
"Ne diyorsun sen Rasim daha çocuk o .Hem okuyacak benim kızım."
"Merak etme Zeynep kimseye vermem zaten ben onu."
Dinlemeyi kesip bulaşıkları tezgaha bırakıp yıkamaya koyuldum.Öyle korkmuştum ki bana farklı davranmasının altında beni evlendireceği düşüncesi olduğunu sandım bir an için.Ama sanırım babam bütün o şiddetinin yanı sıra belki de gerçekten beni bizi seviyordur.Yaptıklarından pişman olmuştur.Öyle ya da böyle evlendirme düşüncesi olmayışına sevinmiştim.
"Ablacım bak annem bana bebek getirmiş."İrem'in sesiyle sıyrıldım düşüncelerimden.Ben bulaşıkları yıkarken uyanmış olmalıydı.Elinde gerçekten çok güzel oyuncak bir bebek vardı.Yalnızca bebeğin üzerindeki kıyafetler yırtılmıştı o kadar.Ve o öyle mutlu görünüyordu ki gülümsemesi gözlerine kadar ulaşmıştı.
"Çok güzel baksana şunun saçlarına sapsarı İrem aaa bakayım gözleri de mavi.Harika bir bebek bu."
"Birlikte oynar mıyız abla ?" dedi neşeyle.
"Elbette ki birtanem.İşimde bitti zaten hadi geçelim içeriye burası çok soğuk hasta olacaksın."
Birlikte içeriye geçtik.Ve babamın gözleri yine benim üzerimde.Çok rahatsız olmuştum artık.Ama bir şey söylemeye cesaretim yoktu ne yazık ki.
"Zeynep hadi bakalım dökül paraları."
"Rasim bugün elektriği yatırdım.Az bir miktar kaldı.Evde ağza konulacak lokma yok.Yarın bir şeyler alacağım.Hafta içi alacağım paradan vereyim."Annem bunları söylemişti ama gel gör ki korkusu gözlerinden okunuyordu.
"Kısa kes Zeynep bekliyorum."Annem her zaman olduğu gibi korkuyla boyun eğdi.Ben ve İrem ayakta kalmış onları izliyorduk.Her an bir şey olacak korkusuyla.Annem ayağa kalktı ve çantasından 20 TL çıkarıp titreyen eliyle uzattı babama.Ve işte o an oldu ne olduysa.
Umarım ilginizi çekmiştir.Lütfen yorum eleştiri ne isterseniz yapabilirsiniz .Yanlışlarımı sizler söyleyeceksiniz ben de düzelteceğim.Ne düşünüyorsunuz bilmek istiyorum ve merakla bekliyorum.Elimden geldiğince sık bölüm yayınlayacağım.Her birinizin fikri benim için çok kıymetli.Yazar aday adayından sevgiler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
Genel KurguAile içerisinde başınıza gelebilecek en kötü en korkunç şey nedir? Aklınızdan geçen milyon tane cevaptan belki biri belki de hiç biri. Fakat en kötüsü en korkuncu. Bu kadar mutsuzluğun içinde Aşk'a ne kadar yer var? Belki çok belki yok..? ...