Böyle sevmemeli insan, aşk bu kadar yakmamalı bazen, yürek kırılmalı ama sürmemeli böyle çaresiz.....
Savaş alanına dönmüş odanın ortasında dizlerinin üzerine çökmüş, göz yaşları derya gibi akarken kolundan akan kan onu benim kadar etkilememiş gibi çaresizce duruyordu. Hayatımda zarar vermeyi, canını yakmayı en son istediğim insanın son durumu bütün gerçekliğiyle karşımdaydı işte. Ne yanına yaklaşa biliyor ne de burada böyle durmaya gücüm yetiyordu. Benim burada olduğumu bildiği halde küçüğüm de tepkisizce duruyordu. Daha bana ne yapabilirsin dercesine sessizce kendini en hüzünlü sona hazırlıyor gibi. Zorda olsa kendimi toplayıp iki adım attabilmiştim ki bir anda kanayan kolunu uzatıp dur der gibi kaldırdı. O güzel gözlerini benden sonsuza kadar esirgemek istercesine eğdiği kafasını kaldırmadan. Bu durumda ne diyebilirdim bilmiyordum. Söyleyeceğim hangi söz onun yeniden doğmuş gibi parlamasını sağlardı ki. Ya da aksine dahada batmasını. Ruhum bedenimden ayrılmış arkasına bile bakmadan koşarken ben terkedilmiş bedenimle ağzımdan çıkabilecek o muazzam ismi titrek bir sesle söyledim.
-" Harry."
Sesimi duyana kadar sadece göz yaşlarıyla haykırırken şimdi bütün hıçkırıkları odayı dolduruyordu. Tereddüt etmeden gidip elime bir bez aldım ve gelip kanayan koluna bastırdım. Hıçkırıkları bir anda kesildi. Beni diğer eliyle ittirip bezi odanın bir köşesine fırlattı. Kafasını kaldırdığında öldüren bakışlarını aciz gözlerimde hissettim.
-" Ne oldu Tomlinson yoksa bana acıyor musun?" diyerek bağırdı.
-" Ha..Harry be..ben.." diyebilmiştim ki
-" Sen sen pisliğin tekisin Tomlinson. Korkma bu kadar kesik beni öldürmez." dedi kolunu göstererek. Sonra elini kalbinin üzerine koydu ve:
-" Asıl beni öldüren burada." dedi bana tiksinerek bakarken. O an bütün vücuduma felç inmiş gibi donup kalmıştım. Beynimi kontrol edemediğim gibi söyleyeceğim tek bir kelime bile yoktu. Tepinerek ağlamak istesemde kendimi tutuyordum. Ama nasıl olduğunu bilmesemde o anda:
-" Yapma bunu Harry." dedim. Sesimi ben bile zor duymuştum. Bir hışımla yerinden kalktı ve sinirle elini saçlarından geçirdi.
-" Ne yapma Allah'ın belası ne yapma ." diye bağırdı ellerini iki yana açarken.
-" Ben yapmadım Louis ben hiçbir şey yapmadım. Asıl yapan sensin.Yeni birini bulan, ardında bıraktığı enkaza acımayan, gününü gün eden, hiçbir şey söylemeden bitti diyen, yıllardır seviyorum diye kandıran, en acısı da Tomlinson sonsuza kadar bana ait olduğunu söylediğin dudaklarını o lanet sürtüğe teslim ederken sen yaptın. " dedi hıçkırıkları dahada artarken. Hayat bana kıçıyla gülerken ben yaşadığım çaresizlikle yere çakılmıştım. Bütün ev üzerime çökmüş bense enkazın altında birinin sesimi duymasını Tanrıdan dileniyordum. Aciz aciz yine acizdim. Bu kadarına söyleyecek bir kelimeyi bırak bir harfim bile yoktu. Titreyerek yerden kalktım ve yüzüne bile bakmadan her zaman yaptığım en iyi şeyi "kaçmak" yaptım. Odadan çıkmadan önce durdum ve artik küçüğüm belki benim gibi bir pislikle aynı yerde kalmayacağını öğrenirse biraz olsun rahatlar diye :
-" Evden ayrılıyorum ve umarım bu senin yeni bir başlangıç yapman için işe yarar." dedim ve hızlı adımlarla merdivenlere ilerledim. Arkamdan:
-" SENDEN NEFRET EDİYORUM TOMLINSON SENDEN EBEDIYETE KADAR NEFRET EDECEGIM. " diyerek bağırabilmişti. En azından ben bu kadarını duymuştum koşarak ayrılırken.
Yine kendimi Harry ve benim için aldığım ve artık tamamen bana ait olan eve atabilmiştim. Bomboş ev hıçkırıklar ve yakarışlarla yankılanırken alkolden bitip gitmeme ramak kalmıştı.
**** Harry'nin Ağzından*****
-"Senden nefret ediyorum Tomlinson senden ebediyete kadar nefret edeceğim". diye bağırıp dizlerimin üzerine yıkılmamla söylediği sözler bıraktığı yerde çığlıklar atarak yankılanıyordu. Ne demek evden ayrılıyordu. Nasıl beni tamamen yüzüstü bırakabilirdi. Benim Boo'm nasıl beni ölüme terkedebilirdi. Ve yeni bir başlangıç yapabileceğimi nasıl söyleyebilirdi benim hayatımın burada bittiği gerçeğini bilmiyormuydu. Bize ne oldu böyle Tanrım neden bu hale geldik. Louis'in kalbine ne oldu. Nerede kaybetti içindeki muhteşem insanı. Ve beni artık nasıl sevmezdi. Benim ruhum, bedenim, bütün benliğim hala deli gibi ona koşarken o nasıl beni yarı yolda bırakabilmişti. Ne yani gidip o kızla birlikte hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam mı edecekti. Hayır hayır bunu yapamaz.
-" Yaptı bile Harry koşarak sevgilisine gitti gör artık." dedi Zayn gerçekleri tokat gibi yüzüme indirmişti ben sesli bir şekilde kendimle hesaplaşırken. Ne zaman buraya geldiğini bile bilmiyordum. Kafamı kaldırdım ve Zayn'e baktım. Kendimi bitmek bilmeyen ve gittikçe yenisine yenisini eklediğim hıçkırıklarıma bırakırken. Zayn daha fazla dayanamamış ve gelip bana sarılmıştı. Sıkıca kollarımı ona dolamış kafamı omzuna gömmüştüm.
-" Çok acıyor Zayn canım çok acıyor. " diyebilmiştim. Hissettiğim acıyı dünya üzerinde tarif edebilecek bir kelime yoktu. Zayn beni daha da sıkıca sararken:
-" Biliyorum Harry ama elbet geçecek." dedi geçmeyeceğini en iyi o biliyordu. Ama bu durumda ne diyebilirdi ki.
Zayn beni zorlasada Louis'in odasından çıkmamış. Harabeye çevirdiğim odanın ortasında oturuyordum. Ağlamaktan artık nefes alamıyordum. Neredeyse sabah olacaktı. Bu saate kadar ağlamış, geçirdiğimiz bütün zamanları düşünüp durmuştum. Beni sevmediğini göstermeye çalışmış olabileceği ve benim anlamamış olabileceğim bir kısım aramış durmuştum. Ama bulamamıştım. Bu ise canımın daha da yanmasına sebep olmuştu. Ahh Louis beni neden milyonlarca cevapsız soruyla bıraktın. Tanrım anlam veremiyorum. Ama ne olursa olsun son olayı unutamayacaktım. Nasıl bir başkasının ona dokunabilmesine izin verirdi. Aklım almıyor, düşündükçe mideme kramplar giriyordu. Ağlamaktan gözlerimde yaş kalmamıştı ama ben kendimi zorluyordum sanki yaşlar yanaklarımdan süzülünce içimdeki ateşide bir nebze olsun dindiyor gibiydi. Sabahın ilk ışıklarıyla Zayn yine yanıma gelmişti. Acıyarak yüzüme baktı ben çaresizce ona bakarken:
-" Yeter artık Harry daha ne kadar kendini bu karanlık odaya hapsedeceksin. Zaten günlerdir ağlıyorsun. " dedi sesinin tonu bu durumdaki insan için fazlasıyla sertti.
-" Beni yalnız bırak Zayn." dediğimde yüzüne sert bir bakış atmıştım.
-" Bırakamam Harry senide kaybetmek istemiyorum. Kalk ve kendini topla." dedi.
-" Bu kolay değil biliyorsun Zayn." dedim sesim titrerken.
-" Biliyorum Harry sen kendini burada bitirirken eminim Louis zevkten inletecek birilerini çoktan bulmuştur." dediğinde gözlerim dünyanın en siyahınına bürünmüştü bile. Zayn'in ağzından çıkanlar gözlerimi kör kulaklarımı sağır edercesine yankılanırken.
-" Lanet olsun Zayn kes sesini." diye bağırdım.
-" Gerçek olan bu Harry canını daha fazla yakmak istemem ama durum bu." dedi. Ayağa kalktım ve hızla Zayn'in önüne gelip onu ittirdim.
-" Defol Zayn, Louis bunu yapmaz." diye bağırdım onu hızla odadan iterek çıkarırken. O ise hiçbir şey diyememişti. Kapıyı yüzüne sertçe kapatmış ve önüne otururken hıçkırıklara boğulmuştum bile. Zayn'in söyledikleri beynimde yankılanarak ağlıyordum. Kesinlikle haklıydı. Beni hiç düşünmeyen biri için artık göz yaşı dökmeyecektim. Bir süre sonra yüzümü sildim ve ayağa kalktım artık kararımı vermiştim. Biliyorum Zayn biliyorum ve kesinlikle haklısın. Günlerdir yaşadığım acının bin katını yaşatacağım ona ve ne olursa olsun ağlamayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG TİME ( Larry Stylinson)
Fiksi PenggemarLarry Stylinson foreverrrr :) Adaletsiz bir düzende kaybeden hep birbirini delice sevenler olur!!! Acı bazen kaderden yaşam tarzına dönüşür ve sen sadece İZLERSİN. HERKESE İYİ OKUMALAR!! Umarım beğenirsiniz :))