Evlendikten sonra erkek ve kadın yazı-tura gibidir; Asla yüz yüze gelmezler, ancak hep beraberdirler.
Herakles Krallığının başkenti, tüm zamanların kavurucu sıcaklığını yaşıyordu. Denizin o görkemli kokusu şehrin üzerinde süzülüyordu. Martıların sesi, şarkıya benziyordu. Nemin yoğun oluşu insanların terlemesine sebeb oluyordu. İnsanlar sabırsızlıkla halk kahramanı Guren ve Prenses Kiira'nın, evlenme törenine akın ediyordu. Altın meydanda adım atılacak yer kalmamıştı. Alaylı Saray'a halkın girmesine izin verilmiyordu. Muhafızlar, parıldayan ve görkemli saray'ın önünde set kurmuştu.
Eskiden kraliyet ailesinden biri evlendiğinde, bütün Eleno'nun krallık aileleri törene davetli olarak katılırdı. Bu kara zamanda düğüne kabul edilecek krallıklar, ne de barış temsilcileri vardı. Halk, yeni krallarının sevinci içerisinde öğlen vaktinin, güneşin tam tepede olduğunu aldırış etmeden bekliyorlardı. Alaylı Saray'da ülkenin bütün generalleri düğün merasimi için hazırlanıyordu. Alaylı Saray'a sadece krallığın önemli aileleri ve soyluların girmelerine izin veriliyordu. Prenses Kiira, odasında hizmetçileriyle birlikte düğün elbisesini giymiş, aynada kendisine bakıyordu. Sarışın saçları, topuz şeklinde altından tokayla tutturulmuştu. Gelinliği, beyaz ve mavi renkte uzun işlemlere sahipti. Hizmetçiler son düzenlemeleri yapıyordu. Prenses, gözlerinde ki heyecanı saklıyamıyordu. Aynada, arkasında duran annesini gördü. Annesi, kızının güzelliği karşısında ufak bir tebessüm ile izliyordu. Kraliçe Tehorin, kızının sırtından süzerek ne kadar çabuk büyüdüğünü düşündü." Ee anne? Nasıl güzel olmuşmuyum? Bu arada çok heyecanlıyım. Ya yanlış bir şey yaparsam anne? "
Tehorin, gülümsedi ve kızının elinden tuttu. Kızının ellerinin titrediğini gören kraliçe sakinleştirmeye çalıştı.
" Harika olmuşsun birtanem. Eleno'nun bütün erkekleri senin için yanıp tutuşakcaktır. Sen artık çocuk değilsin. Guren'le birlikte halkın sorumluluğunu da alacaksın. Keşke babanda seni böyleyken görebilseydi. Sakın heyecanlanma! Kendin ol ve bırak zaman seni güzel diyarlarda ki muhteşem zenginliğine kavuştursun."
Prenses Kiira, annesine mutlu biçimde sarıldı. Kızının mutlu olduğunu gören annesi onunla gurur duyuyordu. Kiira, annesinin elinde bir şey tuttuğunu farketti. Tehorin, kızının eline baktığını gördü. Kiira'ya arkasına dönmesini istedi. Elinde ki altın kolyeyi, kızının boğazından geçirdi. Kiira, bu muhteşem kolyeye hayran kalmıştı. Annesine meraklı gözlerle baktı. Tehorin, prensesin gerdanlığında ki kolyeye eliyle dokundu.
" Bu kolyeyi, baban benimle evlenirken vermişti. Babanında bir parçası sende olmasını istedim. Hep mutlu olasın benim güzel kızım."
Mutluluğun ve sevincin ardından hüzün kaplamıştı. Gözleri parıldayan prenses, annesinin ellerinden tuttu ve hazır olduğunu söyledi. Tehorin, derin bir nefes aldı ve hizmetçilerine işaret etti. Tehorin, kızının ellerinden tutarak, altın muhafızlarla birlikte ana salona doğru yöneldi.
Ana salonda, tahtın hemen önünde baş katip ve Guren bekliyordu. Guren, bir kral gibi kadife yününden yapılma siyah renkte bir elbise giymişti. Guren ve katibin arkasında ülkenin generalleri, soylu aileler ve halkın temsilcileri vardı. Tehorin, Guren'e ciddi bakışlar içerisinde kızını teslim etti. Altın muhafızlarla birlikte yerine geçti. Gözleriyle altın ordunun generali Arkadya'yı aradı ama onu hiç bir yerde göremedi. O sırada Guren, prensesin elinden tutmuş kolyesine bakıyordu.
" Çok güzelsiniz. Kolyeniz de güzelmiş prenses."
Prenses Kiira, biraz gülümsedi ve annesine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelere Hükmeden
Historical FictionKaranlığın içinde kaybolmuş birisiyim. Acının, hüznün ve ihanetin tadına bakarak yaşadığım bu dünyanın gizemini çözmeye çalışıyorum. İnsanlar, sahip olduklarıyla övünür ben ise geriye kalan kalbimin atmasına şükrediyorum. Sevdiklerimden uzakta, haya...