15. Bölüm: Küllerinden Doğan Anka Kuşu

194 4 0
                                    

İtibar, ruh gibidir. Kaybolduğu zaman bir daha geri gelmez.

İnsanlar, yanmış evlerine doğru bakıyordu. Herakles'in başkentinin batısı hüzünlü ve mağrurdu. İnsanlar diz çökmüş ağlıyordu. Evlerini kaybeden insanlar, küllerin arasından sağlam eşyalarını çıkarmaya çalışıyordu. Savaşın gerisinde, ayakta durmaya çalışıyordu. Kuşatma sırasında ki mancınıkların vermiş olduğu hasar büyüktü. Alevler başkentin merkezine ulaşmadan engellenebilmişti. Duman Herakles'i kaplıyordu. Halk, ölen akrabaları için ağıtlar yakıyordu. Kral V. Aruzen'in ölüm haberi çoktan halka sunulmuştu. Altın sokaklarda şarkılar kralları Aruzen, için okunuyordu. Hüznün ve acının yanında birleşiyorlardı. Altın Boynuz'dan bir boru sesi gelmişti. Kule subayı derin sesle bağırıyordu.

" Kapıları açın! Bu Guren! Geri döndü!"

Yanan evlerin arasında altın ordu ile birlikte ilerliyordu. Ordunun önünde, atın üzerinde halkı selamlıyordu. Halk, kahraman geldi diye bağırıyordu. İki eli bağlanmış Kaima kraliçesi Kalina'yı yaya olarak iple çekiyordu. Kalina, başkente yayan getirilmişti. Ayakta duracak dermanı yoktu. Düşe kalka ilerleyebiliyordu. Halk, Guren'i sevinç gösterisine boğuyordu. Kalina'ya taş ve meyve, sebze fırlatıyordu. Kadının kafasına çarpan taşlar artık canını acıtmıyordu. Altın meydanına geldiğinde ise koca bir altın ordu karşılıyordu. Haberi alan altın ordunun generali Arkadya, aceleyle başkente varmıştı. Guren'in karşısında dikilmiş sinirli sinirli bakıyordu.

" Aferin Guren! Savaşmayı öğrenmişsin ama bir kadına nasıl davranacağını öğrenememişsin. Düşmanın dahi olsa hiç bir kadına böyle muamele demezsin. Gösterişli tavrını bırak derhal neler olup bittiğini anlat. Kral nerede? "

Arkadya, Kaima kraliçesinin ellerini çözdü. Kadının ayakta duramayacağını anladı. Düşecekken Arkadya onun omuzlarından tuttu. Kalina, bu şefkatli kollara hayran kalmıştı. Saf ve temiz olduğunu düşünüyordu. Kraliçeyi, altın ordunun üçüncü generali ve amcası Maru'ya teslim ederken ayrılmak istemedi. Arkadya'nın kollarını sıkıca tuttu. Yaşlı Maru, onu çektiğinde gücünün kalmadığını anladı. O sırada Guren, sinirliydi ve korkuyordu. Arkadya'ya atının üstünden bakıyordu. Halk meraklı gözlerle ne diyeceğini bekliyordu. Halka doğru döndü.

" Altın ordunun generali, iş içten geçince geliyor. Ve bana hesap soruyor. Hesap verecek olan kişi sensin Arkadya! "

Arkadya, yumruk atmak için ilerlediğinde amcası Maru, onu sakinleştirmeye çalıştı. Guren'in sırıtışları onu tahrik ediyordu. Amcasına çekil dese de amcası sakin kalmasını söylüyordu. Yuhlayan halkı eliyle işaret ederek Arkadya'nın kulağını fısıldadı.

" Evladım! Etrafına bir bak. Halk onun yanında. Sakin ol! Halkın, kahraman ilan ettiği birine vurursan seni düşman ilan ederler. Kendine gel! İnsan bilmediklerinden  korkar. Halk korkuyor. Ve bu piç kurusu! Bundan faydalanıyor."

Arkadya, amcasını dinledikten sonra biraz sakinleşmeyi başarmıştı. Halkın yuhlamasına aldırış etmeden amcasına kafa salladı. Amcasına çok güveniyordu. Amcası aynı zamanda altın ordunun üçüncü generaliydi. Onu evladı gibi büyütmüştü. Babasını ve annesini küçükken kaybetmişti. Amcası Maru, o zamanlar altın ordunun birinci generaliydi. Alaylı Saraya onun yanında gelirdi. Arkadya'nın V. Aruzen ile tanışmaları bu vesile ile olmuştu. Çocukluğunun neredeyse bütün çoğunluğunu Aruzen ile geçirmişti. Beraber Alaylı Saray'da oyunlar oynar, eğitim alırlardı. Hatta Gardinel turnuvasında Aruzen'i kurtarmıştı. Maru, emekli olduktan kısa süre sonra Aruzen'in ve Arkadya'nın isteği üzerine yardımcı olmak için tekrar göreve başlamıştı. Eskisine göre daha yavaş ve yaşlandığı için yerini yeğenine bırakmıştı. Üçüncü general olarak Arkadya'nın akıl hocalığını üstleniyordu.

Gölgelere HükmedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin